Pazartesi Nisan 29, 2024

Ciddiyet!!!

Devrimimizin her alandaki görevleri, amaçladığımız hedefe uygun olarak layıkıyla yerine getirildiği oranda başarı ve ilerleme kaydedilir. Ertelenen-“unutulan”-geçiştirilen-ihmal edilen, üzerinde yeterince ciddiyetle durulmadan baştan savma yapılan her görev, demokratik halk devrimine giden yolu uzatır. Varılması gereken hedefi uzaklaştırır. Unutmamak gerekir ki başarı ve kazanım sadece sağlam bir ideolojiye sahip olunarak elde edilemez. Bunun kadar önemli olan bir diğer yan, faaliyetçilerin devrimci nitelikleri ve sahip oldukları düzeydir. Pratiğe müdahale güçleridir. Faaliyetçilerde ileri bir bilinç, yüksek bir sorumluluk ve tutarlılık varsa devrimin görevleri layıkınca yerine getirilebilir. Bu niteliklerin olmadığı faaliyet alanlarında ve ortamlarında ciddi bir güvensizlik, örgütsel zayıflama yaşanır ve bozulma başlar.

Devrimci niteliklerin elde edilip kazanılmasında devrimci eğitim kadar ideolojik sorgulama ve gerçeklikle yüzleşme önemli bir yerde durmaktadır. Sorgulanması gereken konuların başında üstlenilen görev ve sorumlulukların nasıl ve hangi nitelikte yerine getirilmesidir. Görevler büyük bir ciddiyet ve yüksek bir sorumlulukla mı yerine getiriliyor? Yoksa yüzeysel-üstün körü- baştan savma-gayri ciddi bir tarzda mı ele alınıyor? Yerine getirilmesi gereken görevler tümüyle“unutularak” bir kenara bırakılarak belirsiz bir tarihe ve ana mı erteleniyor? Böylesi bir anlayış ve pratikle gerilla savaşı geliştirilip ilerletilemez, kitleler örgütlenip düşman imha edilemez.

Devrimcilik yapış tarzımızı, devrimin görevleri ve sorumlulukları karşısındaki ilişki ve duruşumuzu sorgulamamız gerekmektedir. Neleri, ne kadar, nasıl başarıyor, neleri-neden başaramıyoruz? Günlük devrimci göreve bakış-yaklaşım-yapış tarzımızdan ve yürüttüğümüz çalışmalardan ideolojik sorgulamamızı başlatalım. Randevularımıza ne kadar sadık kalıyoruz? Bu konuda ilkeli miyiz, yoksa çeşitli bahanelerle randevularımızı aksatmayı göze alıyor muyuz? Hatta bu geç kalma ya da gitmeme durumunu sistemleştiriyor muyuz? Randevularımıza önem verip zamanında hazırlıklı bir şekilde mi gidiyoruz? Verdiğimiz sözleri ne kadar tutuyoruz? Yapmamız, yerine getirmemiz gereken görevleri ne kadar sürede ve daha önemlisi nasıl yerine getiriyoruz? Görevlere-halka ve yoldaşlarımıza nasıl bakıyor ve nasıl yaklaşıyoruz? Onlarla nasıl ilişkileniyoruz? Genç bir kadın ya da erkek yoldaşı, bir işçiyi, yoksul bir çobanı, yaşlı bir köylüyü, yoksul bir Kürt emekçisini ne kadar dinliyor, söylediklerini ne kadar önemsiyor, sorunlarını ne kadar anlamaya çalışıyor, üzerimize düşen sorumlulukları ne kadar yerine getiriyoruz? Keza elimizdeki değerleri ne kadar ciddiyetle koruyor, onlara ne ölçüde değer verip sahip çıkıyoruz? Kitap ve gazeteleri, bilgisayar ve fotoğraf makinelerini, bize emanet edilen bu değerleri ne kadar koruyup sahip çıkıyoruz? Görevlerimize özenle yaklaşıp dikkatle çalışıyor muyuz?

Görevlere yaklaşım…

Komite toplantılarını iyi düşünülmüş, önceden hazırlığı iyi yapılmış, büyük bir sorumluluk bilinci ve ciddiyetiyle mi örgütlüyoruz? Yoksa “bir şeyler yaparız?” deyip gayri ciddi bir şekilde yaklaşıp son anda üstünkörü bir hazırlıkla mı toplantıları yapıyoruz?

Yoldaşların düşünce-değerlendirme-öneri ve eleştirilerine ne kadar önem verip onları ne kadar ciddiye alıyoruz? Yoksa bildiğini okumaya devam eden, değişmemekte büyük bir inatla ısrar eden başka yoldaşların elde ettiği deneyim ve tecrübelere sırtını dönen bir tutum içinde mi hareket ediyoruz?

Elimizde bir günlük-bir haftalık-bir aylık-bir mevsimlik-bir yıllık çalışma programı var mı? Yoksa bunun için ne kadar kafa yorup elde edilmesi için ne kadar yoğunlaşıyor bunun bir ihtiyaç olduğunu, ne düzeyde bir ciddiyetiyle kavrayıp hareket ediyoruz. Görevlerimizi başarıya ve hedefe kilitlenmiş bir şekilde disiplin ve sorumlulukla mı yerine getiriyoruz? Alınan kararlara öncelikle kendimiz uyup, yerine getirilmesi için işin takipçisi ve denetleyicisi oluyor muyuz?

Devrimci mücadelede ciddiye aldığımız ve almadıklarımız, önemsediklerimiz ve önemsemediklerimiz nelerdir? Bunları ayırt eden temel kıstaslar nedir? Günlük devrimci yaşamımızda neler bizler için daha fazla önemlidir? Önemli olarak belirlediğimiz olaylara ne kadar ciddi yaklaşıyor, dikkate değer görüyor ve yapılması için çalışıyoruz? Önemsiz dediğimiz şeyleri sınıflandıran gerçekliğin sınıf savaşımıyla kurduğu ilişkinin niteliği nedir? Bütün bu sorulara sınıflar ve sınıf mücadelesinin gerçekliği, demokratik halk devriminin ihtiyaçları ve yapılması gereken görevler içinden bakarak yanıt verilmelidir. Bakış açımız gerçekliğin ve devrimimizin örgütleme ihtiyacı içinden olursa ortaya çıkan yeterlilik ve yetersizlikler, başarı ve hatalar rahatlıkla görülecektir. Eğer başarılar varsa bunlar daha fazla çoğaltılmalı; hata ve yetersizlikler varsa derhal düzeltilme yoluna gidilmelidir.

Devrim ciddi bir iştir. Devrimcilik ciddiyet isteyen bir iştir. Günlük-saatlik-anlık çalışmalardan başlayarak günün, sürecin bir bütün olarak büyük bir ciddiyetle planlanıp-örgütlenmesi ve alınan kararların büyük bir sorumlulukla uygulanmasıdır. Komiteler, faaliyetçiler devrimci çalışmalarını sınıf savaşımının devrimci ihtiyaçlarına göre planlayıp örgütlemelidir. Düşünme-bilgilenme-düzenleme-planlama ve eyleme-hareket geçirme büyük bir sorumlulukla ele alınmalı, her görev önemsenerek ciddiyetle yerine getirilmelidir. Halka-devrime-gerçekliğe ait her şeye karşı dikkatli, duyarlı ve her şeyi önemseyen ciddiye alan bir tutum ve pratik içine girilmelidir.

Devrim, silahlı savaşı-özgürlüğü-yaşamı-halkı ciddiye almaktır. Sınıf bilinçli proleterler bugün dünden daha fazla ciddiyetle görev ve sorumluluklarına yaklaşarak adımlarını büyütmelidir.

 

(Rojava’dan bir Partizan)

 

43695

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar