Perşembe Mayıs 30, 2024

Bu açıklama o açıklama değil :Metin Ayçiçek

Tarihi açıklamayı” bekliyordum zaten. Her zamanki gibi, seçimlere beş kala bildik simalar sahne aldı. Bir eylem programından yoksun olan açıklamanın üstü, cafcaflı sahne dekorlarıyla örtülmüştü. Taraflar arasında kan uyuşmazlığının varlığı, baştan beri net bilinen tek bilgi idi. AKP+MHP+CHP yani Devlet Cephesi ile Kürt Özgürlük Hareketi ve ittifaklarından oluşan Barış ve Özgürlük Cephesi’ni, söz konusu on maddede ortaklaştırabilecek tek bir madde yok. İçerisine felsefe tarihinde her düşünce akımının girebileceği kadar geniş anlamlı; ete kemiğe büründürerek gerçekleştirilmesi en azından birkaç on yılda olanaksız bir metafizik soyutlukta; adım atmaya ilişkin eylem programları oluşturulamayacak kadar süslü ama anlamsız sözcüklerle karartılmış bir metinden somut programlar oluşturulamaz.

Yani ortada “tarihi bir açıklama” değil, “üç dört yıl önce anlamlı olan; ama yaşanan pratiğin sunduğu bilgi zenginliği içinde artık eskimiş, geçerlilik tarihini tüketmiş ve tam da seçimlere beş kala AKP’ye seçim propagandası malzemesi olabilecek yeni bir gerekçe üreten boş bir tekrardan başka bir şey yok. Örneğin ne demek “bu davet silahlı mücadelenin yerini demokratik mücadelenin alması için tarihi bir beyandır.” Bu davet 1994’de de Kuzey Kürdistanlı Örgütler Konferansı’nda da silahlı mücadeleyi bırakarak barışa ulaşabilmek için elinde mum, bir muhatap aramaktaydı. Sayın Öcalan’ın İtalya’da iken ilan ettiği 7 Maddelik Eylem Programı da aynı içerikle ve bütünüyle somut bir takvim ilan ediyordu. PKK tarafından uygulanan 9 ateşkes ya da çatışmasızlık kararının hepsinin gerekçesinde “silahla değil siyasetle sorunu çözmek” anlayışı vardı. Öcalan’ın tutuklanmasından sonraki 5-6 yılın çatışmasızlık halinde PKK’nin “silahla değil tartışarak çözmek” inadını görmeden hatırlamadan, hatırlatmadın, sanki “bu kafada barış yeni ulaşılan bir düşünce imiş gibi, yeni bir davet” söz konusu imiş gibi davranmak eğer bir cehalet değilse, büyük bir hatadır.

 “Tarihi açıklama” diye sunulan şey, aslında sayın Öcalan’ın 2013 NeWroz’unda okunan açıklamasının çok gerisinde, en iyimser tanımla, onun kötü bir tekrarı idi. “Barış Süreci” adıyla yaşananlardan sonra ortaya çıkan en önemli nokta, “devlet tarafından doğru değerlendirilememiş olan bu son yılların, aynı zamanda, başlangıçta var olan umutları da törpüleyip tüketen bir duyguya dönüştüğü” gerçeğidir. Bunun tek sorumlusu, süreci seçim kazanmanın aracı olarak değerlendiren AKP Devleti’dir. Ama artık bu oyunu kabul etmek de anlaşılabilir ya da kabul edilebilir bir siyaset tarzı olarak asla düşünülemez.

Söz konusu 10 madde benim için de çok büyük bir öneme sahip olsa da, bir seçim öncesinde bu tür soyut felsefi tartışmalar için zaman yoktur. Sonucu belirgin ve somut olan pratik adımların saat kaybı bile yaşanmadan derhal atılması gerekir. Örneğin Başmüzakereci olarak Öcalan’ın koşullarının, bütün halkların değişik kurumları ya da temsilcileri ile gardiyan baskısı olmadan özgürce görüşebileceği biçimde gerçekleştirilmesi hemen sağlanmalıdır. İmralı ile iletişimi gerçekleştiren üç kişilik İmralı ekibinin, bir müzakere grubu değil sadece iletişimde aracı olduğunun altı çizilerek, müzakereleri resmen sürdürecek müzakere heyetleri ve izleme (Üçüncü Göz) grupları derhal oluşturulmalıdır. Bunlar için Mart ayı bile gecikmiş bir tarihtir.

Kürt tarafının görevlerini gerçekleştirmeyen devlete yönelik yaptırım vaatlerini ertelemede sıkça kullandığı “Hükümet’e sunulan yeni bir şans” gibi tanımlar terkedilmelidir. Barış, bir hükümetin birinci görevidir. Ve eğer bu görev yapılmıyorsa, sadece o hükümeti teşhir etmek değil, aynı zamanda alaşağı etmek sorumluluğumuzdur.

Barış, karşılığında ödül istenebilecek bir ödün değil, bedel ödenmesi gereken bir zaferdir.


58862

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

Sayfalar