Perşembe Mayıs 16, 2024

Birleşik Mücadele Büyüyecek; Emekçilerin Umudu, Faşizmin Korkuları Katlanacak!

AKP-MHP faşist ittifakının pandemiyle birlikte yürürlüğe soktuğu politikalar, işçi sınıfı ve emekçilerin, geniş toplumsal kesimlerin açlık, işsizlik ve yoksulluk girdabına gün geçtikçe daha fazla çekilmesine neden oluyor.

Salgın, Türk sermayesinin içinde bulunduğu ekonomik krizin üstüne adeta benzin dökmüş, kitlelerin alım gücü sağanak gibi yağan zam yağmuru altında kar gibi erimiştir. Pandemi, AKP-MHP iktidarının; işçi sınıfı ve emekçiler, Kürt ulusu ve azınlık milliyetler, Aleviler ve diğer inançlar; kadın ve LGBTİ+lar nezdinde yaşadığı derin çıkmazı daha aşağıya çeken bir rol oynadı.

15 milyona dayanan işsizlik gerçeği, ücretsiz izinle asgari ücretin altında bir yaşama mahkum edilmek istenen işçi sınıfı; HES ve JES’lerle yaşam alanları tahrip edilen köylüler; salgınla birlikte ivme kazanan kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalar, ekonominin çıkmaza girmesiyle daha fazla büyüyen Kürt düşmanlığı ve şovenizm gerçeği, toplumun tüm kesim ve katmanlarında büyük bir öfke ve sinerjiyi biriktirdi; biriktirmeye her an devam ediyor.

Emekçi kitleler ise, AKP-MHP iktidarının sömürü ve zulüm kuşatmasına sessiz kalmıyor. İşçiler, İzmir’den Aydın’a, İstanbul’dan Gebze’ye; Çorum’dan Antep’e direnişi büyütüyor. Köylüler T. Kürdistanı’nda, Karadeniz’de ve Ege’de doğasına sahip çıkıyor. Kürt ulusu, imha ve inkar saldırılarına karşı direniş bayrağını yükseklere çekiyor. Gençlik, Boğaziçi’nde kristalize olan öfke ve isyanını ülkenin dört bir yanına yayıyor!

Türk hakim sınıflarının 15 Temmuz’dan bugüne yasak, gözaltı ve askeri operasyonlar eşliğinde inşa etmeye çalıştığı korku iklimi, kitlelerin dipten gelen söz konusu öfkesinin şiddetli basıncı altında. Sınıfsal, ulusal, cinsel kimlik temelli çelişkiler giderek derinleşiyor, dipte büyük bir öfke mayalanıyor. Dahası bu, adım adım kendisini yüzeye vuruyor.

Türk hakim sınıfları ile tüm ezilen kesimler arasındaki söz konusu saflaşma halinin hızını düşüren ve etki gücünü düşüren etmenlerden birini ise açık ki direniş ve mücadelelerin parçalı hali ve birbiriyle ilişkilerindeki zayıflık oluşturuyor. Bu gerçek, politik alanda devrimci, ilerici ve yurtsever güçler açısından da sabittir.

Birleşik Mücadele Güçleri böylesi bir toplumsal panorama içinde ortaya çıktı. Faşizmin tüm toplumsal kesim ve katmana, sınıfa yönelik saldırılarına karşı birlikte karşı koyma, direnişi dayanışma ile büyütmenin yolu açık ki her parçada gelişen mücadelelerin birleşmesinden geçiyor.

Birleşik mücadelemizle kazanacağız!

Faşizme karşı devrimci-ilerici ve yurtsever güçlerin fiili meşru mücadele temelinde, birleşik direnişini geliştirme perspektifiyle hareket eden birleşik mücadele güçlerinin deklarasyon süreci önemli verileri açığa çıkarmıştır. Birleşik Mücadele Güçleri, dayanışma ve birleşik mücadele çağrılarını, yaygın bir kitle çalışmasıyla örgütledi. Birleşik mücadele çağrıları sokakta, işçi direnişleri, öfkesi her gün biraz daha büyüyen esnaf; insan hakları mücadelesinin özneleri, kayıp yakınları, kadın cinayetlerinin mağdurları; gençliğin yükselen direnişiyle adım adım örüldü.

Bir süredir yürütülen birleşik mücadele tartışmalarına eklenen bir halka olarak, kısa sürede yaygın ancak etkili bir şekilde yürütülen kitle çalışmasının açığa çıkardığı enerji, toplumun kılcal damarlarında dayanışma ve birleşik mücadeleye duyulan ihtiyacı da ortaya çıkarmıştır. Yürüttüğümüz çalışmalarda kitlelerden aldığımız olumlu yöndeki geri dönüşler; sokakta, fiili-meşru mücadele temelinde etkin bir kitle çalışmasıyla ete kemiğe bürünen, birleşik mücadele perspektifinin ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir.

Gerek çalışma sırasında kitlelerin gösterdiği ilgi ve alaka gerekse de birleşik mücadele tartışmalarının bulduğu karşılık doğru yolda olduğumuzu, çelişkilere doğru yöntemlerle müdahale edildiğini göstermiştir.

Açık ki, kitlelerin düzenin sömürü ve zulüm gerçekliğinden doğan çelişkileri çok fazladır ve sayısız yol ve yöntemin yaşam bulmasıyla adım adım çözülebilecektir. Devrimci-demokratik alan açısından birleşik mücadele güçleri, benzer sorunları yaşayan direnç odaklarının daha fazla yan yana gelmesine, faşizme karşı mücadeleyi omuz omuza birleşik bir şekilde yürütmesi gerektiğine ilişkin bir tartışma yürütmekte bu fikriyatı tüm toplumsal kesimlere dalga dalga yayma hedefi taşımaktadır.

Bu anlamda Gebze’de devam eden Migros işçilerine yapılan dayanışma ziyareti ve bunu takiben sekiz sendikanın Migros’u boykot çağrısıyla Kadıköy’de düzenlediği dayanışma eylemi söz konusu tartışmaların somut bir karşılığı olmuştur.

Birleşik mücadele güçleri, tüm toplumsal kesimlere, en yakınında benzer sorunları yaşadıkları kesimlerle yan yana gelme, dayanışmayı büyütme çağrısı yapmaktadır. Bu bağlamda, Boğaziçi Öğrencilerinin kayyum rektöre karşı direnişine başından itibaren destek sunan, direnişle dayanışmayı büyüten tutumumuz öğrenciler tarafından sahiplenilmiş ve dayanışma mesajları ve mücadelenin yan yana yürütülmesi şeklinde karşılık bulmuştur.

Kuşkusuz bahsini ettiğimiz çağrıların ideolojik-politik muhtevasını en güçlü alan Türk hakim sınıfları, AKP-MHP iktidarı olmuştur. Devrimci-sosyalist güçlerin Kürt ulusal özgürlük hareketiyle yan yana gelmesi, mücadele alanlarında yoldaşlaşması adına yeni bir kulvarın açılması egemenleri korkuya sürüklemiştir. 4 Şubat’ta Kadıköy’de deklarasyona yönelik abluka, açığa çıkan polis terörü ve devletin en yetkili organları ve kişileri eliyle marjinalize-terörize etme hedefli saldırılarda buna işaret etmiştir.

AKP-MHP faşist ittifakı, gözaltındaki yoldaşlarımızı “terör” parantezine alarak devrimci örgütlere göre tasnif ederek mahkemelerine tutuklama çağrısı yapmış, gözaltıların sahiplenilmesini engellemek adına adrese teslim eylem yasağı koymuş, geniş kitlelere de korku salmaya çalışmıştır. Faşist kuşatmaya rağmen deklarasyon gerçekleşmiş, Birleşik Mücadele Güçleri, AKP-MHP iktidarının ideolojik-politik manipülasyon ve saldırılarına yanıt vermiştir.

Açık ki, devrimci güçlerle yurtsever hareketin faşizme karşı birleşik direnişi bu topraklarda ağır bedeller pahasına yeşermiş ve bugünlere gelmiştir. Birleşik Mücadele Güçleri bu birikimin devrimci-demokratik alanda inşa edilen yeni bir izdüşümüdür.

Faşizm, birleşik mücadele güçlerinde karşılık bulan; dayanışma, toplumun tüm kesimlerine direnişi birlikte omuz omuza büyütme çağrısı ve fikriyatından büyük bir endişeye kapılmıştır. Türk hakim sınıflarının korkunç bir sömürü ve katıksız – azgın bir şiddetle hayat bulan iktidarına karşı kitlelerin bilinci ve eyleminde biriktirdiği büyük sinerji adım adım sokağa taşmaktadır. Birleşik Mücadele Güçleri, bu öfkenin kahredici gücüne temas etme, onunla buluşma iddiasındadır!

Birleşik mücadelemizi büyütecek, emekçilerin umudunu, faşizmin korkularını katlayacağız!

1888

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Özgür Gelecek

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

Sayfalar