Pazar Nisan 28, 2024

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

Ama zayıf ve sıska bu bünyenin içinde bedenine dar gelen kocaman bir çatal yürek,  PKK’ya  ve Kürt halkının davasına  adanmışlık yatmaktadır.

Cezaevinde işkenceci Esat Oktay Yıldırım’ın suratına, şerefsiz-katil diyerek tüküren nadir insandır.

Sakine’yi daha önemlisi Sakine yapan Diyarbakır Cezaevinde ilk PKK Siyasi savunmasını 300 sayfa ile yapan başeğmez devrimci kişiliğidir, gördüğü insanlık dışı işkencelere rağmen konuşmamış, düşman karşısında asla başeğmemiştir,  gösterdigi yiğitçe bu direniş ile Kürt Hareketi içinde efsane kadın haline gelmiştir.

KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan (Rojbin) ile Leyla Sönmez ise Kürt kadın hareketinin fedakar ,çalışkan aynı zamanda diplomasi trafiğini yürüten saygın siyasetçileridir.

Her biri Avupa’nın rahat ve özel yaşantılarını terkederek bütün birikimlerini, üniversite kazanımlarını Kürt Ulusal hareketi ve Kadının özgürleşmesi için harcamışlardır.

 

Avrupada işlenen siyasi cinayetlere bir yenisi daha eklendi. İran Kürdistan Demokrat Partisi yöneticisi Abdurrahman Kasumlu 1989 yılında Viyana’da İran ajanları tarafından öldürüldü.

1981 yılında partizan taraftarı Katip Sultan Almanya`nın Aachen ve

Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da devrimci Nubar Yalım  MİT ajanları tarafından 1982 yılında aynı yol ve yöntemle susturucu silahla öldürülmüştü.

Katiller bu sefer seneler sonra yeniden sahneye çıktılar. Hedef tahtası olarak seçtikleri kişiler sıradan, rastgele değil yine en değerli kadrolardı.

Bizde BARIŞ`ı tesis etmek için çaba sarfeden GÜVERCİNLERE kurşun sıkılmaz. Ama bu gözü dönmüş katiller bunu da yaptılar.

Savunmasız, üstelik kadın olan bu üç fidana karşı işlenen bu vahşetin sebebi bence KORKU’dur.

Cinayet haberi duyulur duyulmaz, akın akın olay yerine gelen Kürt halkının kabaran öfkesi,nin önüne geçmek mümkün değildi. Yüzbin kişiyi aşan böylesine kitlesel yürüyüş burada ne görüldü, ne de duyuldu. Bu Kürt mücadelesinin geldiği boyutu anlamak bakımından çok önemlidir.

Tüm herkesin talebi cinayetin bir an evvel aydınlatılması, katillerin bulunması  oldu.

Cinayet işlendikten hemen sonra, daha cesetler bile kaldırılmadan AKP ve Başbakan yardımcısı devşirme Kürt Hüseyin Çelik PKK’nin kendi iç infazı”  olarak değerlendirdi.

Aynı tepkiyi Roboski’de öldürülen 34 masum Kürt köylüsü için neden göstermedi? Olay 1,5 gün neden gizlendi. Bu telaş neyin ifadesidir? Suçluluk psikolojisinin ifadesidir.

Yaptıkları cinayeti gizlemek için bu sefer Fransa’dan detaylı bilgi ile olayın bir an önce aydınlatılması başvurusunda bulundular.

 

Peki Roboski’de bir sene zarfında sen ne yol katettin? Hiç bir şey.

KUH bu siyasi cinayette dostları ile düşmanlarını daha iyi tanıma firsatı buldu.

Yeminli Ermeni-Kürt düşmanı Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkok, polisten gazeteci olan Emre Uslu, bavullarla belgeyi savcılığa teslim eden gazeteci olarak tanıdıgıımız Fettullahçı Mehmet Baransu’nun köşelerinde yazdıkları yazılar ile  Devlet’in akıl hocaları olduklarını gösterdiler.

Hiç denenmemiş yol ve yöntemlerin denenmesi için Önderlerin öldürülmesini işaret ettiler.

 “sürpriz gelişmeler olabilir” dediler,

Son altı ay içerisinde “bu tür eylemler olabilir”,  “birkaç gün içinde paketleme olabilir”, “olayı hedefinden saptırmak üzere kafa bulandırmak için bilgi kirliliği yaratan, kafaları bulandıran” yazılar yazan, “her yol denendi sadece önderler  yok edilmedi” dediler.

 “İlk 20 isim öldürülsün örgütün etkisi azalır” diye kan dökülmesi için yol gösterdiler…

Ahmet Kaya için nasıl linç kampanyası yürüttüler, ölümüne sebep oldular. Bunlar daha unutulmadı. Kaleminden KAN damlayan bu çanakyalayıcı asalak takımının cinayetlerden, katliamlardan birinci derece sorumlu olduklarını unutmayalım.

AKP “açılımlar” adı altında toplumu oyalamaya, aldatmaya ve şirin görünmeye çalışıyor.

Alevi toplumunun tüm beklentileri bir kandırmaca, Sunni bir kesim yaratma olduğu ortaya çıktı.

Hrant Dink cinayeti aydınlatılması için verilen sözler, yerine getirilmedi…..

 

Devletin Bariş görüşmeleri sürecinde Sorunu cözeceğim demesine ALDANILMAMALIDIR

Her sefer yapılan müzakerelerde devletin esas amacı ve gayesi PKK Önderligini İMHA ve YOK ETME olacaktır.

Önderlik her koşul altında göz bebeğimiz gibi korunmalıdır.

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Söylemez müzakereler sürecinde Şehit olan BARIŞ GÜVERCINLERİ olarak anılacaklardır.

 

KÜRT HALKININ BAŞI SAĞ OLSUN…

103838

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Beşlerin Ardından,,,

Resmine ve resimlerinize bakıyorum. Yaşamınıza ait bir “an”a, dört çizgi içine çizilmiş gülüşünüze bakıyorum. Sizleri tanımayan, yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı, karşılaştığınız zorlukları, engelleri, katlandığınız acıları bilmeyenler elbette dört çizgi içindeki bir “an”la sizi tanımaya, anlamaya çalışacaktır.

Resme bakarak insanlar ne kadar tanınabilir ki? İnsanlara uzaktan bakılarak ne kadar anlaşılabilir ki yaşadıkları?

Dünya Gezegeni Üzerinde Yaşayan Tüm Canlılar Ve İnsanlık İçin En Büyük Tehdit: Kapitalizm Virüsü

2019 Aralık başında tespit edilip, ama 2020 Ocak ayı başından beri en çok konuşulan konu, hiş şüphesiz, Çin’in Wuhan kentinde çıkıp dünyaya yayılan Korana virüsü. İnsanlık tarihi bir çok yaygın ve bulaşıcı hastalıklara maruz kaldı ve bir şekilde, bu tür virüslere karşı mücadele yöntemleri geliştirdi ve başarılı oldu.

ՊԱՏՄԱԿԱՆ ԿԱՐԻՆ ԳՈՐԾՈՂՈՒԹԵԱՆ ՂԵԿԱՎԱՐ ԶՕՀՐԱՊ ՍԱՐԳԻՍԵԱՆ՛Ի ԽՕՍՔԸ ՈԻՂՂՈԻԱԾ ՀԱՅ ԺՈՂՈՎՈՒՐԴԻՆ:

Սոյն նամակս կ՛ուղղեմ Հայաստանի Ազատագրութեան Հայ գաղտնի Բանակի ղեկավարռւթեան,քատրերռւն,պայքարող ընկերներուս,համակիրներուն,ինչպէս նաեւ կազմակերպռւթեանս աշխարհասփիւռ բոլոր համակիր շարժռւմներուն:

Իմ այս տողերս կը գրեմ սրտիս խորքեն:Կ՛ուզեմ արտայայտել այն ոգին զորս կը նուիրեմ աշխարհասփիւր հայ ժողովուրդի զաւակնեուն եւ յատկապէս Սովետական Հայաստանի Հայութեան,որ իր զոհողութեամբ կերտեց մեր պատուաւոր պատմռւթիւնը եւ կրցաւ փոքր հայրենիքին վրայ կերտել ու

պահպանել մեր ազգային ոգին ռւ ժառանգը:Եւ այսօր,Սովետական Հայաստանը հիմնական ոգին է աշխարհասփիւռ հայութեան:

Köhnemiş sistemin külfeti ve sınıf çelişkilerinin daha öne çıkması

Türkiye tarihinin en büyük bunalımını yaşıyor. Ülke oluşan sorunların ve çelişkilerin üstesineden gelemiyor. Mevcut durum ve yarattığı çelişkiler geçmişi aratacak boyutlara tırmanmış. Elbetteki bu geçmişin günümüze alternatif olduğu anlamına gelmemeli. Ama günümüz Türkiye’sinin ekonomik, siyasi, sosyal sorunları öyle müzmin bir hal almış ki, artık sistem ve devlet sömürü ve zor unsurunu daha katmerli boyutlara tırmandırmadan varlığını devam ettiremiyor.

Dersim ve Biz

Karın kalınlığı bir buçuk metreyi buluyordu. Dağ mahallesinde, taştan örülmüş, toprak damlı, tek gözlü bir evin içinde, arkadaşım Kabil Kocatürk’le baş başaydım. Çevremizdeki evler, dağdan kopup gelmiş ve şehre tutunamayıp kar altında kaybolmuş ortaçağ izbelerini andırıyorlardı. Köşede bir öğrenci yatağı, yatağın yanında, boş bir domates kasasının üzerinde, bir parça ekmekle yarım sana yağı duruyordu. Genel tutuklama furyasında,  lise öğrencisi Mehmet Uzun’un da içinde bulunduğu tüm Siverek kadrolarını kaybetmiş, Kaypakkaya’nın önerisi üzerine gizlice gelip Dersim’e sığınmıştım.

Yek, du, sê, çar..Leylan- Sevilay Çelenk

Cezaevinde yazmanın kendisi başlı başına yaşamanın ağırlığından bir kaçış, bir hafiflik arayışı ve duvarları her yönden aşma çabasındaki bir “yer değiştirme” değilse nedir? Demirtaş yazarak yer değiştiriyor. Kapatılamıyor. Tutsak alınamıyor. Şimdi de Leylan...

Armenak’tan Hrant’a bu mücadele bizim tarihimizdir….

Türkiye’li Ermeni’ler tarihinde 19 Ocak 2007 , 24 Nisan 1915’ten sonra kırılma noktası olarak bilinir.Bir halk, ulus yaşadıkları topraklar üzerinden Tehcir kararları ile kan dökülerek, sürgün yollarında, Arap çöllerinde hunharca eşi benzeri görülmemiş şekilde tarihin ilk soykırımına tanık oldu.

Sermayenin İştahı; Doyumsuz ve Korkunçtur!

Türk emperyalist tekelci devletinin iştahı oldukça kabardı. Sermaye birikimi için karşısında doğal ve toplumsal yıkım tanımamamak için çırpınıyor. Bunun en son örneği; “Kanal İstanbul Projesi”dir. Emperyalist iştahının kabardığı diğer bir nokta ise Libya’dır. Ve elbette bir de Doğu Akdeniz meselesi var.

Kanal İstanbul Projesi”

Proje haliyle doğanın tam da kalbine saplanan bir paslı bıçak gibi duruyor. Sadece doğanın kalbine değil, İstanbul ve çevresinde yaşayanların kalbine de saplanan sermayenin kanlı hançeri olacaktır. 

Ermeni Toplumunda Patrik Seçimi Üzerine: “Patrik Hayrig” Seni Özlüyoruz, Seni Arıyoruz!

Cumhuriyet dönemi boyunca, sıkıntılarla, engellemelerle, talimatnamelerle varlıklarını korumaya çalışan Hıristiyan halklar, bazı istisnalar dışında Anadolu’da artık varlıklarından bahsedilmezken kala kala İstanbul etrafında toplanmış bulunuyorlar.

Kilise, manastır, okullar yıkılmış veyahut bazı yerlerde camilere çevrilmişken, bazı yerlerde ise hayvan barınaklarına dönüşmüş durumdadır.

Margenthau anlatıyor…

Yeni bir yüzyılın başında Ermeni halkının başına gelen Felaket’e tanık olan, 1913-1916 yılları arasında Osmanlı Türkiye’sinde Amerika’nın Türkiye Büyükelçisi görevinde bulunan Henry Morgenthau, Talat Paşa ile görüşmelerinde bugünkü Türkiye’nin başına gelecekleri konusunda uyarılarda bulunuyordu;

“Ermeni’lere yönelik tutumun Türkiye’yi dünyanın gözünde çok kötü duruma düşüreceği ve ülkesinin bu rezaletten asla kurtulamayacağı konusunda Talat’ı ikna etmeye çalışıyordum…”

“‘Büyük hata yapıyorsun’ dedim, üç kere tekrarladım…”

“Gök Kubbenin Altında Kaos Var”

2019 yılını geride bırakırken, dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmeleri, kısaca şöyle özetleyebiliriz:[1]

Sayfalar