Çarşamba Mayıs 8, 2024

Bahar heryere ve hep gelecek

“Maalouf, ‘insan geçmişin yok olması karşısında kendini kolay avutabilir ama, geleceğin yok olmasını kaldıramaz’ diyor. Benim gibiler için de sorun burada başlıyor. Zira, benim gibilerin geçmişi bir yana geleceği de ‘yok olduğu’ görülüyor” yazmıştı Günay Aslan, 20 yıl sonra “Dönüş Bileti” aldığında.

Sürgünler Meclisi’nin kurulmasının ardından, Günay Aslan’ın bu yazısındaki açıklığı, samimiyeti, gerçeği yazmadaki cesareti; kendimizi nasıl tanımlayacağımıza yardımcı koca bir çakıl taşıydı!

Brecht’in sürgünde yaşamışlığının ardından, bir araba tekerleğine bakışı, yazdığı şiir; “nereden geldiği, nereye gittiği belirsiz” geçmiş-gelecek kavramlarının silikleşmesini anlatışı!

Yıllarca, bir ülkeden bir ülkeye, parasız-sigortasız-oturumsuz kaçmakla ömrü geçen, Almanya’da hayata gözlerini kapayabilen, Yahudi şair Hilde Domin’in sürgün yıllarına ilişkin yazdığı; “Sürgünde insan acayip bir zaman kavramsızlığının içerisinde bulur kendisini. Zaman hissi ülkendeki gibi mevcut değildir artık. Dışındaki ülkesizliğe katlanmak, içindeki ülkesizliğe karşı hep savaşmak zorundasındır.  Umut ve korku ülkenle sürekli bağlantı kurmaya devam eder. Sürgünde yaşayan insan, konuşmakla kendini özgürleştirmek zorundadır”.

Ve yine Yahudi katliamları sırasında sağ kurtulan, yaşamını Kudüste sonlandırmak zorunda kalan şair Else Lasker Schüler; “Sadece sonsuzluk sürgünlüğün olmayışıdır” yazar.

Hrant Dink’e öldürülmeden çok kısa süre önce bir röportaj sırasında; “elinizden alınan toprakları Ermeniler olarak geri talep ediyor musunuz, böyle bir hedefiniz olacak mı?” sorusuna, “bu ülkenin topraklarında ölebilme, gömülme hakkım olacak mı, onu bile bilmiyorum. Burada yaşayabilmeyi istiyorum, topraklarının mülkiyeti onların olsun” deyişi!

Ve en son alıntı, “Sürgünlük Tarihine Sorular” araştırma yazısında Engin Erkiner’in; “Politik sürgünler ve birinci kuşak göçmenler arasındaki” acı benzerlikleri sıralayışı!

“İnsan” denen canlıyı, teknoloji-sınırlar-“İnsan Hakları Beyannamesi” olmadan önce; bağı olan bütün yaşamdan, en doğal barınma ihtiyaçlarından men ederek zorla sürmüş; başka “insan” denen canlılar! Bu bir evreymiş insanlık tarihinde. Ve ardında nice ölüler bırakarak, insanlık sadece sağ kalmaya, “dilini, kültürünü” korumaya çalışmış bu zamanlarda. Gelinen çağda; savaşlar, düşünceyi ifade etmeye getirilen sınırlamalar-cezalar…daha sayabileceğimiz nice nedenlerle, insanlık yollarda! Milyonlarca insan hergün yollarda. Değişen şey; İNSANLIK KENDİSİ YOLLARA DÜŞEBİLMEKTE!

Biz! Biz de “Politik Sürgünler” olarak; bulunduğumuz ülkelerde yaşayamayacağımız, HAPİS YA DA ÖLDÜRÜLME şıklarından başka şıkların olmayışından dolayı buradayız.

11 yıldır Almanya’da yaşamak zorunda olan, kaybedecek ne oturumu, ne parası, ne ailesi olmayan bir sürgün olarak; “Başınızı örtmüyorsanız sizlere tecavüz mübah” diyen bir öğretmenin-okulun olduğu bir ülkeyi kafamda bile canlandıramıyorum artık.  Türk Dil Kurumu’nun; “kötü adam” kelimesinin karşılığını “Filmlerde izleyiciye sevimsiz gelen kimse”, “kadın olma” kelimesinin karşılığını “kızlığını yitirmek”, “Müsait” kelimesinin karşılığını “kolayca flört edebilen kadın, “kötü adam” kelimesinin karşılığını “Filmlerde izleyiciye sevimsiz gelen kimse”, ama “kötü kadın” kelimesinin karşılığını “orospu” olarak resmi dil olarak yayınlamasını nasıl kaldırabilirim bilemiyorum. Orada bir daha, nasıl hapse girmeden insan kalarak yaşayabilirim, bilemiyorum!Ya da bugün İran’la yapılan anlaşma!!! Daha örnekler çoğaltılabilir, ama kısa kesiyorum! Yani çoook uzun yıllar geçmemesine rağmen, değişimin hızı yüz yıllık uzaklık yaratıyor benimle-eskiden yaşadığım ülke arasında!

Bir yandan “insan”a ait, “insan”ın doğasına aykırı durumlara karşı kulaç atıyoruz sürgünde. Ama bir yandan da çok avantajlı topraklardayız; sürgünde yaşamışlıkların dehşet mirasları olan ülkelerdeyiz.

Haluk Gerger’in bir sözünü tekrar alıntılayacağım; “görüntü yetseydi, bilime gerek olmazdı”.

Evet, heryer kan gölü. Evet, bulunduğumuz yerlerde sadece fırtınalarda değil, kapitalizmin dehşet bataklığında çırpınıyor “insan” yanlarımız. Evet, biz zaten insanın insana yaptığı zulme karşı geldiğimiz için buradayız. Öyleyse burada oluşumuzun çözümlemelerine de el atmalıyız. 

Sürgündekinin kendini tanımlamakta bir perspektifsizliği var! Bir insanlık durumu olarak kendisini tanımlamakta bir perspektifsizliği var  (bunun böyle oluşunun yığınla sebebi var, bu ayrı bir yazı konusu). Bu perspektifsizliktir ki; onu hep sadece çooook uzaklara yönelik perspektif üretme rolüne götürmüştür. Bu olmaması gereken birşey midir? Hayır, olması gereken bir parçadır. Ama bu parçayı değil de, bütünü oluşturuyorsa; orada reel olmaktan uzaklaşan bir “insanlık durumu”ndan sözetmek mümkündür! Ve bu yılların alışkanlığı, geleneği, süregelmesi hem “kolay”-hem “zor” olandır. Bunu nice politik sürgün, yaşlılık döneminde kağıda dökebilmiştir ancak!!

Tüm yangınlara rağmen; bahar her yere geliyor yavaş yavaş. Gökyüzünün mavisi, ağaçların yeşili, çiçeklerin rengarenkliği insanlığa hep yaşam sevinci getiriyor baharlarda. Öyle böyle kışlar geçse de, baharlar hep geliyor, hep gelecek.

Yürekten diliyor ve umud ediyorum ki, Sürgünler Meclisi olarak; yeni baharlara sağlıklı tohumlar ekmeyi hedefleyebilelim. Çiçeklerini beraber toplayabilelim. Ve bizden sonrakilere; “bulunduğu topraklarda varlığına ait perspektif” oluşturmada ışık tutabilelim. Bunun için, önce kendimiz ışık olabilelim.

 

ZOR MU BU? ÇOK AMA ÇOK ZOR! MÜMKÜN MÜ BU? MÜMKÜNLÜĞÜ BİR YANA, BİR ZORUNLULUK!

 

UMUTLA, NİCE BAHARLARA!!

 

56001

Ganime Gûlmez

Ganime Gülmez sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ganime Gûlmez

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Sayfalar