Pazar Mayıs 19, 2024

AKP/MHP Ordu kliği 24 haziran seçimi ile 20 Temmuz 2016 darbesini pekiştirmek istiyor

24 Haziran cumhurbaşkanı seçim tarihi yaklaştıkça politik atmosfer daha üst düzeylere tırmanıyor. Başını Recep Tayip Erdoğan’ın çektiği AKP/MHP/Ordu kliği devlet aygıtını kendi lehlerinde daha sağlam temeller üzerine oturtmak istiyor. Bünyesinde yer aldıkları iktidar mekanizmalarını iyice kendi güdümlerine almayı amaçlıyorlar. Cumhurbaşkalığı kisvesiyle Kürtler, ezilen sınıflar ve devrimci, demokrat kesimler üzerindeki faşist baskı ve katliamları çok daha katmerli boyutlara tırmandırmayı hedefliyorlar. Varolan kısmi demokratik hakları tümden lağvediyorlar ve devlet mekanizmasını daha faşist bir yapıya büründürüyorlar. Bunun için de 20 Temmuz 2016 darbesiyle girdikleri süreci, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile kendi lehlerinde daha pekiştirmeyi amaçlıyorlar…

20 Temmuz 2016 Darbesi..

15 Temmuz 2016 tarihindeki şaibeli darbe girişimi ile Tayip Erdoğan ve çevresinin hedef alındığı imajı yaratıldı. Bu darbe ile Tayip Erdoğan ve çevresinin devrilmesi ve devlet erkinden dışlanması hedef gösterildi. Ancak 15 Ağustos darbesi başarıya ulaşamadı. Bunun sonucu 15 Ağustos darbe girişimi bahane edilerek Tayip Erdoğan ve ordunun merkezi şürekası tarafından 20 Temmuz darbesi gerçekleştirildi. Bunun sonucu devlet erkinin yürüttüğü baskı ve saldırı furyası çok daha üst boyutlara tırmandırıldı. Çok daha katmerli baskı, saldırı ve tahakkümle başta Kürtler olmak üzere ezilen yığınlar ve devrimci, demokrat kesimler sindirilmek ve etkisiz hale getirilmek istendi.

Bunun sonucu darbe sonrası olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi ve KHK(Kanun Hükmü Kararnameleri) uygulamasına geçildi,

Böylece ilan edilen OHAL ile –eskiye kıyasla- kısmen varolan yargı, yasama ve yürütme organlarının kısmi “özerkliği” tümden feshedildi. Meclisin, yargının ve yürütme organlarının hiçbir fonksiyonu kalmadı. Varolan hükümetin hiçbir rolü kalmadı. Formalite bir hükümetten öteye gidemedi. Alınan kararlar ve çıkarılan yasalar doğrudan cumhurbaşkanı tarafından alındı. Parlamenter görünümlü faşist diktatörlük yerini tek kişi nezdinde daha katı ve daha saldırgan faşist diktatörlüğe bıraktı. Cumhurbaşkanınca alınan kararlar ve verdiği talimatlar KHK yaftası altında anında yürürlüğe kondu. Ve baskı, saldırı ve katliamlar katbekat artırıldı.

20 Temmuz darbesiyle AKP/MHP/Ordu/polis kurumları baskı ve tahakküm mekanizmasını üst boyutlara tırmandırdı.

Bunun sonucu Kürtlerin olduğu illere, ilçelere ve köylere yapılan saldırılar giderek tırmandırıldı. Kitlesel tutuklamalara ve katliamlara gidildi. Yasal HDP partisine karşı saldırı doruğa çıkarıldı. Kadın ve erkek eşbaşkanları, ile milletvekilleri ve birçok HDP’li tutuklandı. Ayrıca Kürt illeri ve ilçelerindeki belediye başkanlarının hemen hemen hepsi tutuklandı ve cezaevine kondu.

Yerlerine atanan kayyımlar üzerinden faşizmin baskıları daha üst düzeylere tırmandırıldı.

Ayrıca Kürt illeri dışında diğer illerde de saldırı furyasına gidildi ve devrimci, demokrat, gazeteci, yazar, öğretim görevlisi kişiler tutuklandı. Görevlerinden alındı. Üniversitelerdeki öğrencilere de baskılar yapıldı.

Ayrıca OHAL’le birlikte 112 bin 863 kamu emekçisi işlerinden ihraç edildi. Ve çalışma izni iptal edilen özel öğretim kurumlarında çalışanlarla beraber işlerinden men edilenlerin sayısı 135 bini geçmiştir. İşçilerin ve emekçilerin grevlerine müsaade edilmedi. Buna rağmen bazı iş yerlerinde işçiler greve gitti.

Gösterilere, yürüyüşlere. mitinglere ve benzeri eylemlere müsaade edilmedi. Ülkenin dört bir yanında yapılan saldırılarla onbinlerce kişi tutuklandı ve yapılan saldırılarla bir çok kişi katledildi. Tüm bu baskı ve saldırılar devam etmektedir.

Olağanüstü hal ve KHK ile yürürlüğe konan 20 Temmuz darbesi, 24 Haziran seçimleri ile AKP/MHP üzerinden daha sağlama alınarak tahkim edilmek istenmektedir. Mevcut bu durum görülmeli ve nesnel gerçekliğe tekabül eden tavır alınmalıdır.

24 Haziran’da HDP’nin Desteklenmesi

Her seçim olduğu gibi 24 Haziran seçimi de sınıf bilinçli proletaryanın perspektifine göre taktik bir sorundur. Her taktik proletarya açısından stratejik sürecin bir parçasıdır. Dolayısıyla takınılacak her taktik tavır ve izlenecek her taktik politika stratejik hatta hizmet etmelidir. Stalin’in tahliliyle “taktik daha az önemli hedefleri önüne koyar; çünkü onun hedefi, bir bütün olarak savaşı kazanmak değil, devrimin verili yükselme ya da alçalma dönemindeki somut duruma uygun şu ya da bu muharebeyi, şu ya da bu çarpışmayı, şu ya da bu kampanyayı, şu ya da bu eylemi başarıyla gerçekleştirmektir. Taktik, stratejinin bir parçasıdır, ona bağlıdır ve ona hizmet eder.

…Devrimin verili bir aşaması temelinde taktik, devrimin kabarma ve alçalmasına, yükselme ve geri çekilmesine göre birçok kez değişebilir.(abç) ”(Stalin, Leninizmin Sorunları, sf.80-81)

Dolayısıyla bu belirleme içinde bulunduğumuz seçim süreci için de geçerlidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi 20 Temmuz darbesiyle artan baskı ve saldırılar 24 Haziran seçimleriyle yasal bir muhtevaya büründürülerek sürdürülmek istenmektedir. Dolayısıyla buna karşı taktik bir tavır takınılmalıdır. Bu da içinde bulunduğumuz mevcut aşama, kitlelerin konumu ve proletarya partisi ve diğer devrim güçlerinin mevcut durumu da dikkate alınarak yerine getirilmelidir. Ve devrimin stratejik hattına hizmet eden objektif bir tavır alınmalıdır.

Elbetteki parlamento devlet erkinin gerici bir kurumudur. Diktatörlüğü, baskıyı, zulmü uygulayan devletin bir parçasıdır. Dolayısıyla stratejik olarak devrimin hedefidir. Ancak her seçim sürecinde objektif konum değerlendirilerek taktik tavır alınmalıdır.

Bu durum mevcut seçimler için de geçerlidir. Nesnel durum değerlendirilmeden ve dikkate alınmadan alınan kararlar ezbere alınan subjektif kararlar olmaktan öteye gidemez. Nitekim proletarya partisinden kopan tasfiyeci hattın bu seçimdeki boykot tavrı da dönemin somut durumundan ve objektif gerçekliğinden kopuk, ezbere alınan, tekrara dayalı ve gözü kapalı amatörce alınan bir karardır.

Yukarıda belirttiğimiz mevcut durum MHP desteğindeki AKP iktidarına karşı HDP’nin desteklenmesini emretmektedir. Çünkü 20 Temmuz darbesinin başında ordu ve MHP ile birlikte Tayip liderliğindeki AKP vardır. AKP İç içe geçen başkanlık ve parlamento seçimlerini tek başına kazandığında uygulanan diktatörlük daha pekiştirilecek, OHAL, KHK yasal görünümle daha katmerli düzeylerde sürdürülecektir. Bu durum şimdiden görünmektedir.

Komünistler nasıl ki demokratik haklar ve talepler uğruna mücadeleyi savunurlarsa; geçmişten varolan demokratik hakların gaspına karşı da mücadeleyi savunurlar. Göz güre göre baskı mekanizmasının daha tırmandırılmasına göz yumamazlar, kayıtsız kalamazlar.

Mevcut durum bu seçimlerde böyle taktik bir tavrı önümüze koymaktadır. Bu nedenle bu seçimlerde demokratik hak ve talepleri savunan ve bu doğrultuda mücadeleyi önüne koyan HDP saflarında yer alınmalıdır.

Denilebilir ki, HDP dışında CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ittifakı da vardır. Neden HDP desteklenmekte ve diğer partilerin ittifakı desteklenmemektedir!.. Ancak HDP ile diğer partiler arasında ciddi bir politik fark vardır. Diğer partiler gerici-faşist konuma sahip düzen partileridir. HDP muhalif partidir. Nitekim HDP Eş Genel Başkanları ile 7 milletvekili tutukludur, 5 milletvekili ise milletvekillikten düşürülmüştür. Ayrıca HDP’li belediye başkanlarının neredeyse tümü de tutuklanmıştır. Binlerce taraftarı cezaevine konmuştur…

Bu nedenle seçimde HDP desteklenecektir.

Denilebilir ki, seçimler ikinci tura kalırsa AKP/MHP ittifakına karşı HDP ile diğer düzen partileri arasında görüşmeler olabilir mi?!.. Bu durum şimdilik söz konusu değildir. Ama ikinci tur muhalif düzen partilerini, özellikle CHP nezdinde HDP ile görüşmeye zorlayabilir!.. Egemen düzen partilerinin aralarındaki iktidar kavgası, CHP üzerinden HDP ile görüşmeleri gündeme getirebilir. Yeri geldiğinde egemen sınıfların kendi aralarındaki çelişkilerden yararlanılabilir.. Elbetteki bu olası görüşmeler taktik düzeyde olup koşulların değişimiyle gündeme gelebilir… Elbetteki bu görüşmeler körü körüne HDP’nin kayıtsız-şartsız desteği şeklinde olmaz. HDP’nin talepleri vardır ve bu talepler gündeme geldiğinde görüşmeler –CHP üzerinden- olabilir… Unutulmasın ki, HDP kilit partidir.

Emekçilere, Kürtlere, emekçi kadınlara, demokratlara, devrimcilere düşen görev seçimlerde HDP’yi desteklemektir! 

43512

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Hasan Can

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar