Cumartesi Mayıs 18, 2024

AB Emperyalist bir birliktir dağıtılmalıdır

24 Haziran’da ingiltere de yapılan AB referandumu sonucu, AB emperyalist burjuvazisi içinde paniğe yol açtı. Brexit’in domino etkisi yaparak ABexit’e dönüşmesinden korkmaya başladılar.

Avrupa Birliği, “... başta ABD ve Japon emperyalist tekellerine rakip olarak ortaya çıkmışsa da, işçi sınıfı, ezilen halklar ve ezilen ulusların karşısında yer alan bir bloktur. Başta da Avrupa işçi sınıfı ve halklarına karşı oluşturulmuş emperyalist bir birliktir.”1

Emperyalist AB’ni ortaya çıkaran gerçek, emperyalist tekeller arası savaştı. Dünyayı yeniden ve yeniden paylaşmak, emperyalist tekelleri de farklı bloklaşmalara götürdü ve götürmeye devam edecektir. Emperyalizmin karakteristiği, “birliği” değil, bölünmeyi içerir. Emperyalistler arası “birlik” geçici, sermayelerini büyütme, birbirlerine karşı egemenlik alanlarını genişletme savaşı ise esastır.

AB’nin oluşumu, işçi sınıfı ve emekçilerin istemleri ve doğrultusunda bir birleşme olmayıp, emperyalist tekellerin sınıfsal çıkarları doğrultusunda ve onların dayatmasıyla oluşturulmuştur. Bu bağlamda da böylesi bir birliğin, işçi sınıfı açısından savunulacak hiç bir yanı olmadığı gibi, tüm emperyalist birliklerin karşısında olmak, işçi ve emekçilerin çıkarınadır.

Emperyalist AB’nin uygulayıcısı ve savunucuları en büyük AB tekelleriydi. Başta’da Almanya, Fransa ve İngiliz tekelleriydi. Özellikle Alman emperyalist tekelleri, AB’nin oluşumunda başat bir rol oynadılar. Alman burjuvazisi, uluslar arası alanda diğer emperyalist ülkeler ve bloklar karşısında daha güçlü yer almak için AB blokunun gerçekleşmesi için büyük çaba harcadılar. AB’nin oluşmasından sonra ise, Alman emperyalizmi her alanda, dünyanın paylaşımında kendilerininde olduğunu diğer emperyalist ülkelere ilan ettiler.

AB çelişmeli bir birlikti. Böyle bir birliğin dağılmasını da içinde barındırdığı ve barındıracağı çok açıktır. AB ülkeleri arası “kalkan” sınırlar, esas olarak tekellerin çıkarları içindi. Sınır kapılarının “açık” olması işçilere ve emekçiler için değil, burjuvazi içindi. (İstedikleri anda kapatıyorlardı. 2008 ekonomik krizinde ve göçmen krizinde kapttılar.) Bir taraftan tekellerin her yere özgürce ellerini kollarını sallayarak girmeleri, ucuz iş gücünden yaralanmaları ve sermaye birikimlerini artırmaları gerçeği varken, öbüt yandan ise, işçi sınıfının daha fazla ezilemesi ve baskı altına alınması gerçeği vardı.

AB oluşumu ve peşinden ise tek bir para birimi Avro’ya geçilmesiyle beraber, işçi ve emekçiler üzerindeki baskılar dahada artmıştır. Halkın alım gücünden önemli bir düşüş olduğu gibi, ekonomik ve demokratik haklara bundan sonra daha fazla saldırı olmuştur. Başta Fransa ve Almanya olmak üzere yoksullaşma artmıştır.

Sermayenin birliği, işçi sınıfının birliğini getirmemiş, tersine, sınıfın uluslar arası birliği önünde en büyük engel olmuştur. Emperyalist birliğin olduğu yerde, işçi sınıfının birliği ve demokratik kazanımları yara alır. Nitekim, AB’nin oluşumuyla beraber, Avrupa işçi sınıfının ekonomik ve demokratik haklarına yoğun bir saldırı olmuştur. Bugün Fransa’da işçi sınıfına karşı saldırının arkasında başta Alman burjuvazisi olmak üzere tüm AB tekelleri vardır. Yunanistan işçi sınıfının mücadelesinin ezilmesi ve zorla “borç” adı altında haraca bağlanması AB emperyalist burjuvazisinin zorbalığının sonucudur.

Yugoslav halkının birbirine kırdırılması ve etnik parçalara ayrılması, Afganistan işgalinin sürdürülmesi, Afrika halklarının tahrip ve açlığa mahkum edilmesi; Irak, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu halklarının boğazlanmasının arkasında ABD olduğu kadar AB emperyalist burjuvazisi de vardır. Yugoslavya’daki uranyum bombaları ise başta Alman burjuvazisi olmak üzere AB’nin eseridir.

AB’yi en çok liberal burjuvazi savundu: “Küreselleşiyoruz.” “Sınırları kapitalizm kaldırıyor.” “Dünya birleşiyor”. “Bu bir enternasyonalizmdir.” vb. vb. övgüler, aslında emperyalist burjuvazinin neoliberal politikalarının uygulanmasının ve işçi sınıfına ve doğaya azıgınca saldırı ve tahribatının önün açılmasının ideolojik ve siyasal argümanlarıydı. Sosyalizme karşı AB’ni savunan burjuva ideologları, neoliberal emperyalist politikaların tahribatlarını ve yıkımını gizleyebilme çabası içindeydiler.

Komünistler, emperyalist bir AB değil, işçi sınıfı ve emekçilerin birliğinden oluşan bir AB ve dünya birliği istiyor. Bu ancak kapitalizmin yıkılıp sosyalizmin kurulmasıyla gerçekleşebilir. Sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız gerçek bir birliğin kapılarını ancak ve ancak sosyalizm açabilir. Kapitalizm ise, bugün olduğu gibi halkları ve ulusları kutuplaştırır, ırkçılığı ve şovenizmi gelişitirip birbirine kırdırır. Sömürücü, yoksullaştırıcı, yıkıcı ve kutuplaştırıcı bir bitrliğe işçi sınıfı ve emekçilerin gereksinimi yoktur. Bu nedele de işçi sınıfı emperyalist AB'yi dağıtarak kendi sınıfsal birliğini kuracaktır.

Yazıyı, “Emperyalizm ve Markist Tarih Çözümlemesi” adlı kitabımın, “Emperyalist Bir Birlik Olarak Avrupa Birliği” adlı bölümün son paragrafını buraya aktararak bitireyim.

“... AB’nin demokrasi ve insan hakları anlayışı tümüyle reddedilmelidir. Dünya halklarının ve tüm ezilenlerin bu yağmacılara hiç bir gereksinimi yoktur. Bu aslaklar yeryüzünden atılmadıkça, insanlığın büyük bölümünün sosyal yaşamdan izole edilmesi kaçınılmazdır. Bunun önüne geçmenin yolu; kapitalist toplumun yıkılması ve yerine sosyalizmin kurulmasıdır. Kapitalist sistemde sömürü ve baskı altında yaşamaya mahkum edilen büyük insanlığın sadece ve sadece buna gereksinimi vardır.”

43430

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Sayfalar