Cumartesi Mayıs 18, 2024

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

Bugün 9 Aralık TOPTAŞI CEZAEVİNDEN kaçırılışımızın-firarımızın 38. yılı .Firar veya Kaçırılma çalışmalarımız durmaksızın, aksatılmadan iki yıla yakın sürdü.  Değişik aşamalardan geçen , çeşitli kere ertelenen, eylemin şekillerinde değişiklikler yapan, uzun soluklu bir  planın sonuna gelmiştik.
 
Bütün hazırlıklar tamamlanmış,günü sabırsızlıkla bekliyor,saatleri iple çekiyorduk. Dışarıda yoldaşlarımız bizi kaçırmaya gelen yoldaşlarımızda ortak planımız üzerinden hazırlıklarını tamamlamıştılar.Toptaşı cezaevi içerisinde  bütün riskler,olabilecekler inceden inceye düşünülmüş,görev bölüşümü yapılmıştı, TKP/M-L den ben ,MLSP.B den Hasan Şensoy sorumluydu. Firarın hertürlü sorumluluğu oldukca ağırdı. Türkiye tarihinde toplu kaçışlar firarlar olmuştu. Mahirlerin tunul kazarak kaçışları vardı. Bu Türkiyede ilk siyasi toplu tunel firarıydı. Bizde ilk başlarda tunel kazarak firar etmeyi düşündük. Önemli bir mesafede katlettik. Sonraları buçalışmayı bazı nedenlerden dolayı durdurduk,firarımızı ertelemiş , planımızı değiştirmiş olduk.
Gerçekleştireceğimiz firar Türkiye tarihinde hiç yaşanmamış,yapılmamış bir siyasi eylemdi. Dışarıdan yoldaşlarımız(sorumlusu İbrahim Ünal ve İsmail Çalıkıran)cezaevine baskın yapacaklar, jandarma karakolunu ateş yağmuruna tutacaklardı. Bizse,içeride ne kadar nöbetci gardiyan varsa onları etkisiz hale getirecektik. Engel gösteren gereksiz haşereler karşımıza çıkarsa onlarıda uygun şekilde etkisiz kılacaktık. Öylede oldu.

Cezaevinde kalan yoldaşlarımıza durumu önceden anlattık,gelebilecek saldırıya direnmelerini söyledik. Gerekli tüm önlemleri almıştık. Saatler ilerliyordu heyecan dorukta,sabır çatlarcasına zamana meydan okuyordu. Partimiz adına   mektup yazıp  Bahattin  yoldaşa bıraktım,üç zarftı biri hapishane müdürüne, biri savcılığa , biride katil işkencecilereydi.
Biz kaçırıldıktan sonra benim yatağıma mektuplar bırakılacaktı. Öylede oldu.Anlatımı bir anımla bitireceğim , çünkü kaçırılışımızı yazıyorum,bir aksilik olmazsa 2016 nın ortalarına tamamlamayı hedefliyorum .Beni anlayışla karşılayacağınızı  umuyorum.

Firarımızın  eylemini ben ve Şensoy başlattık. Bütün mahkumlar sayım sonrası koğuşlarına alındı. Ben ve  Şensoy ikimiz "biraz maltada kalacağımızı, volta atacağımızı,sohbet edeceğimizi baş gardıyana söyledik". İtirazsız kabul gördük. Hepimizde silah mevcuttu. Kaçırılacak  dokuz kişide silahlıydı. Dışarıyla anlaştığımız saat yaklaşıyordu. Koğuştaki diğer kaçacak olanlarda hazır koğuş kapısında bizim onları almamızı bekleyeceklerdi. Baş gardıyanı çağırdık "kendisiyle sohbet etmek istediğimizi "söyledik ve odasından aldık, maltaya vardığımızda akşam saat dokuz u geçiyordu. Şensoy'la işaretleştik ,hemen harekete geçerek  ;" Sesini çıkarmamasını,bizim kaçacağımızı,dediklerimize  harfen uymasını "söyledik. Baş gardıyan İsmail bana döndü elimdeki ondörtlüyü görünce şaşkınca etrafına baktı ve şöyle dedi,"lan oğlum Hasan koy şu silahi sırtına gören olacak, ne yapıyorsunuz,dalga geçmeyi bırakında sizi koğuşa bırakayım"dedi Baş gardıyan ismail inanmıyor , şaka yaptığımızı sanıyor , sözlerini tekrar ediyordu. Ben Şensoy a işaret ettim,iş ciddiye binmişti , Şensoy gayet sert ve tok bir sesle "biz gayet ciddiyiz,direnirsen sonucuna katlanırsın..."dedi . Biz daha da sert bir tavırla," dediklerimizi harfifen yaparsa kendisine  bir zarar gelmeyeceğini "söyledik,bizim buluduğumuz koğuşun kapısını açtırmak için yola koyulduk. Koğuş kapısında bizi bekleyenleri alarak , kapıyı gardıyana kilitlettik. Eylemimiz başlamıştı. Gardıyana zarar vermeden odun deposuna ellerini bağlayarak,ağzını bağırıramayacak şekilde bantladık. Ve bu kadar yeter . Faşizme karşı devrimci dayanışma  ve mücadelemizde tuttuğumuz yeri bir kere daha yad ediyorum.
  

51684

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar