Perşembe Mayıs 23, 2024

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

Bugün 9 Aralık TOPTAŞI CEZAEVİNDEN kaçırılışımızın-firarımızın 38. yılı .Firar veya Kaçırılma çalışmalarımız durmaksızın, aksatılmadan iki yıla yakın sürdü.  Değişik aşamalardan geçen , çeşitli kere ertelenen, eylemin şekillerinde değişiklikler yapan, uzun soluklu bir  planın sonuna gelmiştik.
 
Bütün hazırlıklar tamamlanmış,günü sabırsızlıkla bekliyor,saatleri iple çekiyorduk. Dışarıda yoldaşlarımız bizi kaçırmaya gelen yoldaşlarımızda ortak planımız üzerinden hazırlıklarını tamamlamıştılar.Toptaşı cezaevi içerisinde  bütün riskler,olabilecekler inceden inceye düşünülmüş,görev bölüşümü yapılmıştı, TKP/M-L den ben ,MLSP.B den Hasan Şensoy sorumluydu. Firarın hertürlü sorumluluğu oldukca ağırdı. Türkiye tarihinde toplu kaçışlar firarlar olmuştu. Mahirlerin tunul kazarak kaçışları vardı. Bu Türkiyede ilk siyasi toplu tunel firarıydı. Bizde ilk başlarda tunel kazarak firar etmeyi düşündük. Önemli bir mesafede katlettik. Sonraları buçalışmayı bazı nedenlerden dolayı durdurduk,firarımızı ertelemiş , planımızı değiştirmiş olduk.
Gerçekleştireceğimiz firar Türkiye tarihinde hiç yaşanmamış,yapılmamış bir siyasi eylemdi. Dışarıdan yoldaşlarımız(sorumlusu İbrahim Ünal ve İsmail Çalıkıran)cezaevine baskın yapacaklar, jandarma karakolunu ateş yağmuruna tutacaklardı. Bizse,içeride ne kadar nöbetci gardiyan varsa onları etkisiz hale getirecektik. Engel gösteren gereksiz haşereler karşımıza çıkarsa onlarıda uygun şekilde etkisiz kılacaktık. Öylede oldu.

Cezaevinde kalan yoldaşlarımıza durumu önceden anlattık,gelebilecek saldırıya direnmelerini söyledik. Gerekli tüm önlemleri almıştık. Saatler ilerliyordu heyecan dorukta,sabır çatlarcasına zamana meydan okuyordu. Partimiz adına   mektup yazıp  Bahattin  yoldaşa bıraktım,üç zarftı biri hapishane müdürüne, biri savcılığa , biride katil işkencecilereydi.
Biz kaçırıldıktan sonra benim yatağıma mektuplar bırakılacaktı. Öylede oldu.Anlatımı bir anımla bitireceğim , çünkü kaçırılışımızı yazıyorum,bir aksilik olmazsa 2016 nın ortalarına tamamlamayı hedefliyorum .Beni anlayışla karşılayacağınızı  umuyorum.

Firarımızın  eylemini ben ve Şensoy başlattık. Bütün mahkumlar sayım sonrası koğuşlarına alındı. Ben ve  Şensoy ikimiz "biraz maltada kalacağımızı, volta atacağımızı,sohbet edeceğimizi baş gardıyana söyledik". İtirazsız kabul gördük. Hepimizde silah mevcuttu. Kaçırılacak  dokuz kişide silahlıydı. Dışarıyla anlaştığımız saat yaklaşıyordu. Koğuştaki diğer kaçacak olanlarda hazır koğuş kapısında bizim onları almamızı bekleyeceklerdi. Baş gardıyanı çağırdık "kendisiyle sohbet etmek istediğimizi "söyledik ve odasından aldık, maltaya vardığımızda akşam saat dokuz u geçiyordu. Şensoy'la işaretleştik ,hemen harekete geçerek  ;" Sesini çıkarmamasını,bizim kaçacağımızı,dediklerimize  harfen uymasını "söyledik. Baş gardıyan İsmail bana döndü elimdeki ondörtlüyü görünce şaşkınca etrafına baktı ve şöyle dedi,"lan oğlum Hasan koy şu silahi sırtına gören olacak, ne yapıyorsunuz,dalga geçmeyi bırakında sizi koğuşa bırakayım"dedi Baş gardıyan ismail inanmıyor , şaka yaptığımızı sanıyor , sözlerini tekrar ediyordu. Ben Şensoy a işaret ettim,iş ciddiye binmişti , Şensoy gayet sert ve tok bir sesle "biz gayet ciddiyiz,direnirsen sonucuna katlanırsın..."dedi . Biz daha da sert bir tavırla," dediklerimizi harfifen yaparsa kendisine  bir zarar gelmeyeceğini "söyledik,bizim buluduğumuz koğuşun kapısını açtırmak için yola koyulduk. Koğuş kapısında bizi bekleyenleri alarak , kapıyı gardıyana kilitlettik. Eylemimiz başlamıştı. Gardıyana zarar vermeden odun deposuna ellerini bağlayarak,ağzını bağırıramayacak şekilde bantladık. Ve bu kadar yeter . Faşizme karşı devrimci dayanışma  ve mücadelemizde tuttuğumuz yeri bir kere daha yad ediyorum.
  

51745

38 YIL ÖNCE TOPTAŞI CEZAEVİNDEN KAÇIIRILDIK.ANISINA...

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

Sayfalar