Cuma Mayıs 31, 2024

23 Haziran Seçimlerinden Akılda Kalanlar

23 Haziran seçimlerinden çıkarılacak pek çok ders var bizler için. Açık ki toplumsal-ekonomik durumu ve genel konjektürü iyi okumalıyız.

Bugün Türkiye’deki emekçilerin ve yoksulların yaşam standart Mısır, Mozambik gibi ülkelerdeki yaşam koşullarıyla aynı durumdadır. Türkiye’de faşist tek adam rejimi, ekonomik olarak büyük bir çöküşü yaşıyor.

17 yıllık iktidarları süresince ülkeyi getirdikleri bu durumda, kitlelerin, halkın örgütlenmemesi adına, ikinci bir Gezi İsyanı yaşamamak adına baskı ve şiddeti devreye sokmuştur. Özellikle Kürdistan coğrafyasında bu zulüm politikası daha katmerli uygulanmıştır.

Ekonomik olarak sıkışan iktidar, kibir, sefahat, lüks içinde yaşarken bütün ülkeye parmak sallayarak tüm toplumu yok saymaktadır. Böyle bir tablo içinde 23 Haziran sürecine girildi. 23 Haziran’da Türkiye’de ülkeyi yöneten klikler, kendi arasında ittifaklar gerçekleştirdi. Özellikle CHP ve İYİ Partinin ittifakı ve İmamoğlu’nun dili toplumda önemli bir karşılık bulmuştur.

Kardeşlik, barış, toplumsal dayanışma; israf, işsizlik ve yerel kaynakların halka sunulması şeklinde özetlenebilecek propaganda İstanbul seçmeninde çok ciddi bir karşılık bulmuştur.

Bununla birlikte kabul etmek gerekir ki seçimin en büyük galibi HDP’dir. Bu, Kürt seçmenin, Kürdistan coğrafyasında uygulanan faşizan baskıya verdiği bir tokattır. Öcalan’ın mektubu ve Osman Öcalan’ın TV’ye çıkarılması, AKP, MHP tabanında bir tepkiyle karşılandı.

Diğer yandan AKP’nin seçime iki gün kala Öcalan üzerinden oynamak istediği oyun Kürt seçmen nezdinde ters tepmiştir. 23 Haziran’da kazanan HDP ve Selahattin Demirtaş’tır.

23 haziran bu anlamda, Kürt ulusunu yok sayan egemenlere diğer yandan bizim dar kafalı solculara verilen çok güzel bir cevaptır. Kürt halkı buzdolabında bekletilen 10 yaşındaki Cemilenin hesabını, 7 gün sokakta bekletilen Taybet ananın, Cizre, Diyarbakır, Sur ve diğer Kürt şehirlerinde bodrumlarda katledilen onlarca gencin hesabını sormuştur.

Artık bu ülkede son sözü Kürtler söylemektedir.

Halk Korku Duvarlarına Güçlü Bir Darbe İndirdi

31 Mart ile 23 Haziran arasında o kadar uzun bir tarih dilimi de yoktur. Asıl olan ekonomik çöküntüdür. Ki bu o kadar büyüktür ki bugün görünen buzdağının en küçük bir kısmıdır. Gerçek enflasyon %35’lerdedir, yaklaşık 8 milyon arasında işsizlik vardır. Kapıda bekleyen zamlar, buldozer gibi halkın üzerine bir ölüm makinası gibi çökecektir.

Temmuz ayının sonuna kadar  Dolar’ın 7 TL’nin, Euro’nun 8 TL’nin üzerine çıkması şaşırtıcı olmayacaktır. Sanayi girdilerinin yüzde 86’sını yurtdışından ithal eden bir ülkede üretim maliyetlerinin yüzde 30’u civarındaki artışı ihracatı gittikçe düşürecektir. Cari açık düşüyor diye sürekli söylenen aslında ihracatın durmasıdır.

Büyük bir ekonomik dar boğaz yaşanmaktadır.

Tek adam iktidarı aslında 31 Mart’ta sürekli beka derken aslında ‘beka’ yani ‘Belediye Kasası’ demek istemiştir. Yapılan korkunç harcamalar ile usulsüz ihaleler, cemaatlere, vakıflara derneklere aktarılan devasa paralar, iktidarın nasıl bir soygun düzeni kurduğunu göstermiştir.

Egemenler, kendi iktidarlarını devam ettirebilmek için tıkandıkları noktada kendi içinden birilerini, yeni alternatiflermiş, yeni bir umutmuş gibi sunmaktadır. Bu onların bu konuda ne kadar kendi derslerine iyi çalıştıklarının en iyi örneğidir.

“Her şey çok güzel olacak” denilen sloganının gerçek olması, her şeyin çok güzel olması açık ki bireysel mülkiyet ve sömürünün ortadan kalmasıyla ancak mümkündür.  Bu söylem diğer partilerin halkı aldatmasının başka bir örneğidir.

Öte yandan 23 Haziranın bizim için en önemli yanı halkın korkuyu yenip yüzünü sokağa dönmesidir. Seçimden sonra yeni bir rüzgar bizi bekliyor. Bunu çok iyi görmeliyiz.

Halka dokunmayan, onun içinde olmayan, onların sofrasında ekmeği bölüşmeyen, acısı ve tatlısıyla onların hayatında olmayan hiçbir yapı, kurum parti bölünmeye parçalanmaya mahkumdur.

Halkın partisi halkla olur.

Örgütü Var Eden Kadrolardır

Bizler kendimize devrimci- komünist, Kaypakkaya’nın devamcıları diyenler için esas halka örgüt ve halkın örgütlenmesidir. Örgütümüz, toplumun her noktasında örgütlenmelidir.

KP insan vücudu gibidir.  Bütün örgütlülüğü hücredir. Bu hücrelerin, kolların ve beynin çalışması için kan pompalaması lazımdır. Toplumun her nefesini partiye raporlarla sunmalıyız ki, beyinde, kalpte ona göre doğru kararlar ve yön tespiti yapabilsin. Aksi durumda toplumu ve hayatı anlamayan bir komünist partisinin rotası en sonunda burjuva kulvarı olacaktır.

Örgütü var edense kadrolardır. KP’nin kadrosu, toplumu öğrenmeye çalışan,  analiz eden, kültür-sanatla ilgilenen, her şeyi sorgulayan, parti ve yoldaşlarına hesap veren bir politik birey ve kolektif akılla donatılmalıdır.

Kadrolarımız, her anlamda kurumsallaşma, yerel yönetimlerde iktidar olma, bugünü geleceğe kurumsal kimlikle taşıma ve yeni insan yaratmak konusunda hazırlanmalıdır.

“En güçlü iki savaşçı sabır ve zaman”dır!

23 Haziran seçimleri geride kaldı. Ama gerici-faşist tek adam iktidarının sebebi olduğu ekonomik krizin faturası halka çok acı reçeteler ve zamlarla halka kesilecektir.

23 haziran seçimleri sol-sosyalist devrimciler açısından önemli mesajlarla doludur. Her sürecin, büyük bir kayayı delen su damlacıkları misali sabırla örülmesi gerektiğini bir kez daha görülmüştür.

Su bulduğu her çatlaktan sızmalıdır. Her süreci, politik gelişmeyi,  mahallelere gitmek, kitlelere dokunmak, onların yanında olarak asıl kurtuluşu göstermek için değerlendirmeliyiz.

Burjuva kliklerinin kendi arasındaki çelişkileri çok iyi görüp ona uygun politikalar ve çalışma tarzıyla halkın muhalefetini örgütlemeliyiz. Tolstoy’un dediği gibi “En güçlü iki savaşçı sabır ve zaman”dır!

Bu sabır bizlerde olmalı ki uygun anda zamanı geldiğinde zaferi kucaklayalım!

İstanbul’dan Bir Partizan 

5583

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Sayfalar