Cuma Mayıs 3, 2024

18 Mayıs yaklaşırken…

Deniz Gezmişler idam için günler sayarken, Mahirler cezaevinden kaçıp onları kurtarmak için Kızıldere yoluna düştüklerin de ülkenin başka yerinde halklar ile buluşup devrimci yolunu çizen başka bir lider vardır. Türkiye devrimci önderleri arasında silahlı propagandayı ve radikal değişimi kendi hedeflerine koyan İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları partileşme yolunda önemli adımlar atıyor ve Türkiye devrimci geleneğine katkılarını sessizce sunuyordu.

İbrahim Kaypakkaya, Türkiye devrimci damarını dağlarda ve orada yaşayan hakların arasında zemin bulacağını tespit etmiştir.  O tespit ettikleri yerlerin geçmişini, demografik yapısı üzerinde uzunca bir süre çalışılmış, resmi söylemlerin dışında başka bir söylem ile devrimci çizgisini oluşturmuştur. Kültür devrimini ülkemiz koşullarına uyarlayan bir çalışmadır.

68 kuşağının yaşamış olduğu özgürlükçü havanın baskıcı ve zindanlar ile kuşandığı yıllarda, ülkenin kurtuluşunu Marksist ve Leninist bir parti ile olacağını düşüncede kalmamış, oluşturmuştur. Henüz parti ilk adımlarını atarken devletin tepkisini üzerine çekmiş ve kanlı bir sona doğru giden tarih çizgisi ülkenin benliğine işlemiştir.

İbrahim Kaypakkaya tercihlerini ve adımlarını atarken elbette biliyordu Dersim olaylarını ve vahşetini. O vahşeti yaşamı ve bir bölümü geri dönmüş köylülerin arasında ilk propagandasını ve görüşlerini açıklayacaktır. Elbette etki alanı sadece Dersim değildir, Malatya ve çevre illerde de bir destanın doğmasına neden olmuştur. İbrahim geçtiği geçmediği yerlerde bir söylem hayat bulmuştur, o bir devdir, o bir yoldaştır, o bir önderdir. Bu söylencelerin de elbette boş yanı yoktur, gerçektir. Duruşu, özgüveni, saygılı duruşu ve sessizce gülümsemesi onu gün be gün daha da tanınmasına ve kök salmasına neden olacaktır. O bir devrimci geleneğin ilk nüvesidir, toprağa yoldaşı Ali Haydar Yıldız’ın kanı düştüğünde çıktığı o zor ve dolambaçlı yolun da gerçekliğini bilecek kadar güçlüdür.

Yaralıdır, kan kaybediyordur, üzerine gelen devletin her türlü kirli oyununa karşı bir güneş gibidir. O bir binlerce yıldır sürdürülen direnişin simgesi olmuştur. Dağın, kuşun, börtü böceğin sakladığı koruduğu bir bilgedir. Bugün dahi o hala halklar arasında ve yaşadığı yerlerde yaşıyorsa, gösterdiği inanç ve direniştendir.

Yenilmiş bir Türkiye soluna yeni bir can ve umuttur. Devrimci liderlerini kaybeden devrimci çizginin o olağanüstü koşullarda direnişini ve yeniden ayağa kalkacağını gösteren bir ışıktır. O Dersim dağlarında onlarca yıl önce yanan ve kor hala dönen ateşin yeniden harlanmasını sağlayan bir liderdir.

Yaralıdır ve yakalanmıştır. İşkence altında ondan ilişkilerini öğrenmeye çalışmışlardır. O hedeflerini, düşüncesini paylaşmış ama ilişkilerini ele vermemiş, saklamış, içine gömmüştür. O ser verip sır vermeyen bir devrimcidir. O bir direnişin yeni bir halkasıdır. Darağacında son nefesini veren Denizlerin nefesi, Kızıldere’de haykıran Mahirlerin sesidir. O Diyarbakır zindanın bir geleneğini tohumunu eken devrimci liderdir.

Bugün dahi “Mahir, Deniz, İbo yaşıyor” diye sloganlarda dillendiriliyorsa, meydanlarda isimleri haykırılıyorsa, onların duruşları ve mertlikleridir. Onlar lider olup kitlenin arkasına saklanmamış, bizzat en önde inandıkları doğrular için yürüyen liderlerdir. Onları lider yapan işte bu hareketleridir. Onları unutulmaz yapan bu güçlü iradedir. Hem teorisini oluşturup hem de pratiğini bizzat deneyen bu kuşağın liderleri Türkiye devrimci yolunun aydınlık çizgisidir. Onların yaşamına bir tek kara leke çalınamaz, çünkü onlar yaşamlarını ekmek kadar temiz, su gibi aydın yaşadılar… Onlar hiç kimseler duymadan, kapalı kapılar arkasında hüküm giydiler ve o orantısız kavgayı kabul edip, bilerek girdileri tarih çizgisine…  

Unutulmayacaklar…

İsmail Cem Özkan

 

50023

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar