Cumartesi Mayıs 18, 2024

15 Ağustos uyanıştır! (Nubar OZANYAN)

Kürt’ün yüzlerce yıllık kölelik ve uyuyan dünyasına yapılan en etkili devrimci müdahaledir, 15 Ağustos. Özgürlükle ve aydınlıkla tanışmanın ilk fişeğidir. Aynı zamanda yüzlerce yıldır süren kölelik dünyasından uyanışın, ayağa kalkışın devrimci yürüyüşüdür.

Ağır baskı ve zulüm koşullarında imkansızlıklar içinde Ortadoğu’nun en zalim ve en gaddar devletine karşı başkaldırının adıdır. Çokları bu tarihsel başkaldırıya anlam veremedi. Toplumsal kalkışı doğru okuyamadı. Dipte biriken ve patlayan Kürt öfkesine doğru anlam yükleyemedi. Kürt’ün geri dönüşü olmayan intiharı olarak değerlendirdi. Eleştiriler, anlam vermemeler, ayak diremeler, karşı koyuşlar at başı gidiyordu. Hem hareketin içinden hem de dışından gelen eleştirilere karşı en anlamlı yanıt “silahların eleştirel gücü”ydü. Yanılgılı ve yanlış yaklaşımlara, değerlendirmelere hem gerilla hem de halk doğru yanıt verdi.

İlk kurşun, yüzyıldır biriken Kürt öfkesini ve devrimci iradesini açığa çıkardı. Bir kar topu gibi büyüyen, giderek çoğalan ve genişleyerek yayılan gerilla mücadelesi sadece Kürt halkına ilham kaynağı olmadı. Aynı zamanda Türkiye devrimci hareketine de moral ve ilham kaynağı oldu. O güne kadar özgürlük ve kurtuluş düşünü gerilla mücadele çizgisiyle hayal etmeyen, bu yoldaki yürüyüşe tereddütlü ve mesafeli yaklaşan birçok küçük burjuva devrimci hareket, eline silah alarak dağlara çıktı.

Kürt özgürlük mücadelesi hem Türk devletini oldukça zorladı hem de geniş bir Kürt halk desteğine sahip oldu. Ulusal özgürlük mücadelesi sadece bölge halkları üzerinde sarsıcı etki yaratmadı. Aynı zamanda dünyanın dört bir köşesinde gerilla mücadelesi yürüten güçler üzerinde de devrimci etkisi oldu. Yaklaşık kırk yıllık gerilla savaş mücadelesiyle gerillanın ve halkın yenilmez olduğunu dosta düşmana gösterdi. Bazı süreçlerde düşman tarafından vurulan darbelerin, gelişim süreçlerinde doğal olarak yaşanan sancı ve sorunların hemen gerilla savaşına yönelik bir güvensizliğe dönüşmesi yetersiz ve zayıf ideolojik/önderliksel temelden kaynaklıdır. Küçük burjuva merkezli bakış açısıyla yola çıkanlar, sorunları çözmek, yolu açmak yerine “bakın her şeyi denedik ancak gerilla savaşı ülkemiz koşullarına uymuyor?” düşüncesine varmaktadır. Ya da yaşanan herhangi bir askeri-örgütsel olumsuzluk/ başarısızlık karşısında hemen şehre giden yola bakmaktadırlar. Oysa Kürt ulusal özgürlük hareketi, dağlara yaslanarak dağa dayalı gerilla yaşamını ve mücadelesini esas alarak, halka ve ilkelere tutunarak dünyanın en gaddar ve acımasız ordularına karşı savaştı/savaşıyor. Gerilla savaşı kendi önderliğini yarattı. Devrimci önderlik ise gerilla savaşını büyütüp geliştirdi.

Gerilla savaşının en büyük yaratıcı tekniğinin insan olduğunu kırk yıllık savaş pratiğiyle bir kez daha ortaya koydu. “24 saat gerillacılık”, “her an gerillacılık” ilkesini en iyi şekilde uygulamaya çalıştı. Düşmanın teknik üstünlüğüne, sayısız savaş uçaklarına, keşif uçuşlarının çokluğuna karşı derin gizliliği esas alan, araziye uygun ince kamuflaj uygulayan, düşmanın onu görmek istediği zamanda değil, kendi istediği zaman ortaya çıkan gerillayı yaratmayı vazgeçilmez amaç haline getirdi.

PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan arkadaşın 15 Ağustos vesilesiyle yaptığı değerlendirme oldukça değerlidir. Eğitici ve öğretici olduğu kadar gerilla savaşına ait temel ilkelerin güncellenmesi-yenilenmesi olarak da bakmak ve anlamak gerekir. Murat Karayılan günümüzün gerillasını; uzmanlaşma, branş, tim tarzında hareket etmek, yeraltı yöntemini, tünelleri kullanmak, sırtını halka dayamak olarak tanımlıyor. Bu üç ayağın birlikte ve güçlü örgütlenmesi durumunda düşmanın tekniği-üstünlüğü boşa çıkarılabilir ve düşman alt edilebilir.

Kuzey’den dört parça Kürdistan’a yayılan özgürlük düşü ve iradesi, işgalci soykırımcı Türk devletinin saldırıları karşısında yenilmeyecek kazanacaktır. Komutan Agit şahsında gerilla şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. 

(18.08.2021, Yeni Özgür Politika)

2505

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar