Pazar Haziran 16, 2024

YDG: Halk Savaşçıları Ölümsüzdür! Mücadeleniz, Mücadelemizdir!

Dersim Ovacık’ta (Pulur) 21 Ekim’i 22 Ekim’e bağlayan gece faşist TC devletinin sürdürdüğü operasyonlarda çıkan çatışmada üç TİKKO gerillası toprağa düştü. Ovacık Şahverdi köyü çevresinde saat 23.00 sıralarında başlatılan hava destekli operasyonda, yaşamını halkının bağımsızlığı ve özgürlüğüne adamış Cengiz İçli (Ünal), Hakan Çakır (Yurdal), Özgüç Yalçın (Sefkan) isimli üç halk savaşçısı şehit düştü.

TC devleti özellikle Suruç katliamından sonra “teröre karşı mücadele” adı altında devrimci ve yurtsever güçlere yönelik kapsamlı bir saldırı furyası başlattı. Suruç’ta gerçekleşen katliamda vahşi IŞİD çetelerini tetikçi olarak kullandığı alenen ortaya çıkan devlet, utanmazca gerçekleşen katliamda hiçbir suçu yokmuş gibi davranarak katliamı devrimci ve yurtsever, ilerici güçlere saldırmanın bahanesi haline getirdi.

Başlatılan operasyonlarda 3 bini aşkın insan gözaltına alındı, bini aşkın insan tutuklandı. Faşist TC devleti, buna paralel gerek sınır içinde gerekse de sınır dışında askeri operasyonlara, hava bombardımanlarına hız verdi. Kandil-Zergele’de köyleri bombalayarak bölgede yaşayan halkı katletti. Devamında Amed’den Muş’a T. Kürdistanı’nın dört bir yanında sokağa çıkma yasakları ilan ederek, keskin nişancılarla katliam politikasına başladı. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 10 gün boyunca sokağa çıkma yasağı ve OHAL ilan ederek bölgeyi adeta İsrail’in Filistin halkına yaptığı gibi askeri işgal altında tuttu. Bu sırada aralarında küçücük çocukların ve yaşlılarında bulunduğu onlarca insanı katletti. Muş’un Varto ilçesinde yaşanan çatışmada şehit düşen Ekin Wan’ın bedenini çırılçıplak soyarak ne kadar alçalabileceğini kadın direnişinden ne kadar korktuğunu bir kez daha gösterdi.

10 Ekim günü Ankara’da Tren Garı’nda devletin yine IŞİD’i tetikçi olarak kullandığı katliamda 100’ü aşkın insan katledildi, yüzlerce insan yaralandı. Devletin kaptan köşkünde oturan AKP özellikle Ankara katliamı ile halka yönelik vahşetinde neler yapabileceğini, coğrafyamızı adeta kana bulayarak gösterdi, göstermeye de devam ediyor! Batıda her türlü eylem ve etkinliğe azgınca saldıran ve evleri basarak devrimcileri kurşunlayan devlet bir süredir T. Kürdistanı’nda şehitliklere saldırarak bombardıman gerçekleştiriyor. T. Kürdistanı’nın hemen her yerinde kapsamlı askeri operasyonlarla gerillayı etkisizleştirmeye, imha etmeye çalışıyor.

Bu kapsamdaki operasyonları sırasında bir önceki gün Dersim Pülümür’de şehitliğe yönelik hava bombardımanında üç kadın PKK gerillası şehit düştü. Tüm bu gözaltı, tutuklamaların, sokağa çıkma yasakları ile katliamların; hava bombardımanları ile gerillaya yönelik kara operasyonlarının tek bir amacı vardır: Ezilenleri, emekçi halkımızı teslim almak!

Ancak nafile! Bunu başaramayacaksınız! Ne gözaltı ve tutuklamalarınız ne de katliamlarınız, halkımızın her gün biraz daha yükselen haklı mücadelesini ve direnişini durduramaz!

Ovacık’ta toprağa düşen üç TKP/ML TİKKO gerillası bugüne kadar özgürlük, bağımsızlık ve halk demokrasisi yolunda şehit düşen tüm halk savaşçıları gibi toprakta birer tohum oldu. Onların dağların doruklarında dalgalandırdığı kızıl bayrak bugüne kadar asla yere düşmedi bundan sonrada düşmeyecek.

Onlar, işçi sınıfının, emekçi yığınların kurtuluşu ve özgürlüğü yolunda ölümsüzlüğe kanat açtı. Onlar, dili, kültürü, siyasal iradesi yok sayılan; asimilasyon, imha ve inkâr cenderesinde un ufak edilmek istenen Kürt halkının özgürlüğü uğruna savaşıyordu.

Onlar, inancı, kültürü yasaklayan, hor görülen her milliyet ve inançtan ezilenler için mücadele ediyordu. Onlar, bugün vahşete dönüşen cinayetlerde teker teker katledilen kadınların özgürlüğü için direniyordu. Onlar, baskı, şiddet ve terörle, özelleştirme ve neo-liberal saldırılarla geleceği çalınan halk gençliği için mücadele ediyordu.

Şimdi onların her biri, birer özgürlük nişanesi, direniş abidesi olarak tarihin en onurlu katındaki yerlerini aldılar. Her biri gençlik mücadelesinin her alanında emek veren, bedel ödeyen bu yoldaşlar yine gençlik mücadelesinin nişangahı olarak en ön saflarda yer alarak ölümsüzleştiler.

Cengiz, Hakan ve Özgüç... Yeni Demokrat Gençlik Hareketinin yaratılması mücadelemizde omuz omuza faaliyet yürüttüğümüz yoldaşlarımızın her biri gençliğin örgütlenmesi ve faşizme karşı militan bir güç haline gelmesi için uzun yıllar faaliyet yürüttüler. Konferanslarımızın, köy çalışmalarımızın, kampanyalarımızın örgütleyicisi ve uygulayıcısı olan yoldaşlarımız gençlik mücadelemizi harlayarak, selamlayarak; direnişle ve baş eğmezlikle ölümsüzleştiler! Onların mücadelesini, mücadelemiz bilecek, bizlere devrettikleri bayrağı daima doruklarda dalgalandıracağız!

Devrim Şehitleri Ölümsüzdür

Halk Savaşçıları Ölümsüzdür!

Yeni Demokrat Gençlik 

43058

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar