Pazar Haziran 16, 2024

Rojava Kürtlerinin Düğümü….-Dursun Ali Küçük

*Suriye egemen bir devlet eğildir…

Rusya ve İran hatta Türkiye Suriyenin birliği ve egemenliğinden sözediyorlar…

Ama her üçüde Suriye ye belli ölçüde yerleşmiş. Kendileri de Suriye’yi paylaşıyorlar.

Suriye 3 parçadır. 

-Fıratın batısı Rusya ve İran TC ye bırakmıştır. Efrin ile bunu tamamlamaya çalışıyorlar. TC deki üçlü toplantıda Tel Rıfat’ı Rusya-İran ve Rusya ortak yürütecek deniyor.

-Şam, halep ve Fıratın doğusu Deyrezor’a uzanan hatta İran, Rusya ve Rejim güçleri kontrol ediyor..

-Fratın doğusu Deyrozore kadar Kürtler ve Koalisyonun denetimindedir.

DSG ve YPG askeri güçtür. Koalisyon ordusuyla birlikte.

Suriye ordusu İran ağırlıklıdır. Kontrol onların elindedir.

Şimdi Rusya-İran ve TC Suriye nin içinde olmadığı ve karar almadığı toplantılar ile Suriye hakkında kendilerine göre karar veriyorlar. 

Bunun için Arapların Suriye nin egemenliğini Kürtlere dayatma hakları yoktur. Piyasa da Suriyenin egemenliği bulunmamaktadır.

*Önemli bir dünya gücünün desteğini almayan hiç kimse Suriye ve batı Kürdistan’da savaş kazanamaz.

Efrin de bunu net olarak gördük. Hem PYD ve YPG açısından. Hemde TC açısından… Rusya satmasaydı TC orada başarılı olamazdı.

Bundan sonraki bütün büyük ve küçüklü savaşların kaderleri buna göre belirlenir.

Batı Kürdistan’ın kaderi açısından da aynı belirlemede bulunabiliriz.

Herkes Suriye de vardır. Koalisyon ABD ve Batıdır. Rusya emperyal, İran ve TC bölge  emperyal güçleridir.

*TC son üçlünün toplantısından sonra Recep’in ağzıyla Menciç ve Rojava Kürdistan’ın hepsinin hedefleri olduğunu bir kez daha yineledi.

Rusya TC’nin Kürt düşmanlığını kullanarak Rojava Kürdistan’ın üzerine sürüyor. Bu politikaya devam edecek.

Bu arada bu poltika ile ABD ve Batı nın TC ile arasının dahada açılmasını hedefliyor. Suriye deki savaşın tırmanışa geçmesinin ateşleyicisidir.

Bu dönemde bölgede Kürtlerle ve Kürdistan ile TC arasındaki çelişki baş çelişkidir.

Yakın süreçte Kürtlerin kaderini tayin edecek mücadele TC ye karşı yürütülen Kurtuluş mücadelesi olacaktır. İran ikinci plandadır.

TC Fıratın batısıyla yetinip İran karşı açılan ABD stratejisine katılırsa Rusya’dan uzaklaşır. Dengelerden çakal politikası yürütüyorlar. ABD ve Batıyı terkedemezler. Terkettikleri an Recep fermanını imzalamış demektir.

*Trump tam tüccar poltikası yürütüyor…

Suriyenin fazla çıkar getirmediği ve zarar verdiği kanısında ve “eve döneriz” mesajları verdi. Anlaşılan faturayı Suudi vb lerine yüklemek istiyor.

Beyaz Saray bu gün yaptığı açıklama ile bir dönem daha Suriye’de kalacaklarını belirttiler.

Aslında gelinen aşamada Suriye de ölüm, yıkım, göç, çoğu insanın yerlerini terketmesi ve oluşturulan yeraltı mezarları Suriye nin başlıca zenginlikleridir.

İran ve TC kendilerini burada bölge gücü olarak ispatlamak istiyorlar. İran Irak vb leride aşarak- yol açarak Suriye ye yerleşiyor. TC Fıratın batısına yerleşiyor. Rusya askeri güç ağırlıklı bir Suriye politikası yürütüyor ve bölgenin despotik devletleri ile çıkarlarını güvenceye almak istiyor.

ABD, AB, batı ve Koalisyon kendilerine göre “bölgenin güvenliğini sağlamak” ve İran’I frenlemek istiyorlar. İran ekonomosi pek parlak değil, İran parası dolar ve euro ya karşı önemli düşüşler yaşıyor.

Recep bir maceraya atılırsa TC ekonomside tepetaklak gider..

*Son Rusya ve Batı krizi ile birlikte Rusya ya karşı her alanda genel bir cephe vardır.

Rusya nın silah ve güç dışında dünyada önemli bir üstünlüğü bulunmuyor. Suriye de Suriye için alt yapı vb açıdan yapacağı pek birşey yoktur. Başta TC olmak üzere İran dan alacakları daha önem kazanıyor.

Bölgedeki çekişme gelip Suriye de sıkıştı.

Aslında yukarıdada izah etmeye çalıştığım gibi Suriye de şimdilik her kes zarar ediyor. Zararına olan bir savaşı ve güç çatışmasını sadece bölge açısından yürütüyorlar.

*Fransa’nın Batı Kürdistan ilgisi…

ABD Fransa’yı batı Kürdistan ve Fıratın doğusuna ortak ediyor. İngilizlerde belki ilk defa Rojava Kürdistan’ına bir heyet gönderdiler. Kürt politikasında Fransa Koalisyon ABD ve Batı açısından öne çıkarabilirler.

Bir anlamda görev paylaşımıdır. Ortaklık biçiminde işleri paylaşmadır.

Yoksa tek başına Fransa Rojava da etkili bir rol oynayamaz. Suriye yi Fransa eski ilişkileri itibariyle de iyi tanımaktadır.

Minbiç e yeni askeri güç takviyesi var. Fransa askerleride Rojava da yerlerini almaya başlıyorlar.

TC öyle söylediği gibi çılgınlık yapacağını sanmıyorum, onaysız bir çılgınlığa cevap verileceği görülmektedir.

*Suriye kısa vadade çözüm bulamaz.

Çözümsüzlük devam edecektir.

Suriye’de yön tayin etmek zorlaşmıştır. Kısa sürede değişimler yaşanmaktadır. Oradaki güçler genel yön ile birlikte günlük ve çok kısa vadeli gelişmeleri, ayrıntıları iyi takip etmekle yükümlüdürler. Ve gündemlerini belirlemeleri açısından bu çok önemlidir.

Kürdistan ve Rojava Kürdistanı, Efrin, Kerkük vb vb gündemler dışında yine boş gündemler insanların önüne koymayınız.

Kuzey Gündemi hala doğru tespit edilmiş değildir. Sürünerek gidiliyor… hendekler ya herro ya merro stratejisydi. Dinamik kitleler ve dinamik güçler orada ezdirildi. Kuzey Kürdistan’da hala bunun ciddi sancıları yaşanıyor. Bunun özeleştiri yapılmayınca ciddi bir çıkışta beklenemez.

TBMM ele alınırsa HDP orada esirdir.

Kuzey de Kobaniye gösterilen ilgi ve dayanışma Efrin e gösterilemedi. Nedenleri var elbette.

Rojava Kürdistan’ı sadece Rojava da kazanılamaz. Genel açıdan TC ye her alanda vurulacak darbeler önemli rol oynayacaktır.

Dursun Ali Küçük

04.04. 2018

46920

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar