Özgür Gelecek, Halkın Günlüğünleşebilir mi ?/
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-22/public/ergun_3.png?itok=BNhhhROZ)
Acaba objektif olmayı becerebilen kaç insan Türkiye solunun kadrolaşma ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşılamadığını söyleyebilir ?
Evet kaç insan ?
Kim bilir ?
Neyse yazımın konusu da bu değil.
Hemi yazımın konusu bir zamanlar kitleleşme tabanı olanlarca şimdi dışlananlar olsaydı ben eylerdim ?
Düşününsenize bir kez ne makalenin giriş, geliş, sonuç arasındaki ilişkisi kalırdı.
Ne de :
Türkiye' de ağır suçlar kapsamına girmeyen fabrikaları işgal edin söylemleri kitlelerin nezbinde karşılık bulmadığı ortadayken yazılarımda talillerce ayak oyunlarına mazur kalan esaslar için geriye tek kalanın talillerin kapitalizmle bağlarını azaltacak kapitalist üretim araçlarına kullanılmaz hale getirmeleri gerektiğini söyleyebilirdim değil mi ?
Söylemezdim.
Yazı bomboş bir kağıda dönerdi.
İyi ki yazımın konusu bu değil.
Yazımın konusuna da gelince:
Özgür Gelecek, Halkın Günlüğünleşebilir mi ?
Evet yazımın konusu bu.
Sözü de fazla uzatmadan koca bir hareketi tepe taklak ettirenin fındık kadar küçük taşında olabileceğine inanmayanlara kapılmadan da hemen konuya girersem:
Bence Özgür Gelecekte Halkın Günlüğü gibi değişim tehlikesiyle çoktandır karşı karşıya.
Bunu ispatlamaya gelince de:
İlk önce her şeyden vaz geçip Halkın Günlüğünde program değişikliğine yol açanın ne olduğunun tespitini yapmalıyız ?
Elbette ki bu sorunun da tek bir cevabı var:
O da sahip olunan kadrolardır.
Bunun böyle olmadığını ida etmek Sovyetlerdeki ve Çindeki dönüşümlerin mimarı olarak sınıfları görmek değilde devrimdeki dönüşlerin mimarlığını şahsiyetlere indirmekten başka bir işe yaramaz.
Bu da bizi yanlış yola iter.
Tüm dönüşlerin altında yatan tek gerçek sınıfsal çelişkilerdir.
Ve sadece bunu böyle söylemenin yetmeyeceğini de biliyorum.
Her şeyden önce böyle bir değişimi sağlayan kadroların dergi içerisinde yer almasını sağlayanın ne olduğunu da görmemiz ve cevaplamamız lazım.
Acaba bu kadrolar dergi içerisine doğal halleriyle mi girdiler yoksa derginin işleyişi süreci içerisinde mi değişime uğrayarak ortaya çıktılar ?
Bu soruyu cevaplamakta çok önemli.
Çünkü tarihe baktığımızda Sovyetleri geriye götürenin ta.. Rusya döneminde partiye giren burjuvaların, derebeylerin.... olmadığını tam tersine devrime gönülden bağlı insanların yaşanılan süreç içerisinde devrimin ihtiyaç duyduğu değişimlere karşı durmaları ve Stalin' in ölümüyle de bu karşı duruşların Kruşev' in sülyetinde vücut bulduğunu görürüz.
Ve bunu destekleyen en güzel sözünde Lenin' in bir Adım Geri İki Adım İleri' deki değişime ihtiyaç duyan derginin gazeteleşmemesi sonucu dergide yaşananlara değindiği sözlerinde buluruz.
Lenin derginin gazeteleşememesini dergide ortaya çıkan bürokrasizme, lider sultasına... bağlayarak değil de tam tersine dergide ortaya çıkan bürokrasizmi, lider sultasını... derginin gazeteleşememesine bağlayarak açıklar.
İşte bu açıklayış da bizlere bir dergiye ( partiye, sosyalizme.. ) doğal olarak giriş yapan sınıflar haricinde nasıl olur da bir dergide.... farklı farklı sınıflarında ortaya çıktığı ve de ne gibi değişikliklere de yol açabileceklerinin bilgisini verir.
Şimdi bu bilgilerle de yola çıkarak Halkın Günlüğündeki kadroların doğal halleriyle mi dergiye geldiklerine yoksa da derginin işleyişiyle mi ortaya çıktıklarına bakarsak bu konuda diyebileceğimiz tek şeyinde Halkın Günlüğünde bu kadroların ( Özgür Gelecekteki gibi ) derginin işleyişi sonucu ortaya çıkmadıklarıdır.
Halkın Günlüğünde kendini iyice açığa veren sınıf ( Özgür Geleceğinde daha sonraki yıllarda iştirakiyle ) Türkiye solundaki her hangi bir dergide olduğu gibi dergiye doğal halleriyle katılan kadrolardır.
Bunun en büyük ispatı da Türkiye solu kadroları birbirlerini eleştirirken birbirlerinin sınıfsal niteliğine de bakmadan eleştirmeleri değil midir ?
Halbuki sıradan bir vatandaşı eleştirmiyorlardı ki.
Helede ki sıradan bir vatandaşa eleştirirken dahil bu kadar toleranslı değillerken.
Esasım köylü ve yahut işçidir diyen bir dergiyi eleştiriyorlardı.
Ve insan esasım köylü -ve yahut da işçi diyen bir dergiyi eleştirirken de biraz dikkat etmez mi eleştirdikleri dergide esasın yoğunlaşıp yoğunlaşmadığına.
Hı.. biz kadrolaşmaya, kitleselleşmeninden hangi sınıfın öncülüğünde gerçekleştiğine bakmıyoruz diyorsanız
O zaman ne siz :
Marks' ın İbrahim Kaypakkaya' nın parti içerisinde proletaryanın -köylünün yoğunlukta olması gerektiği sözlerinden de bir şeyler anlamamışsınızdır demektir
Ne de siz :
Esas olmayan toplumsal davranışlar içerisinde kadrolaşmak için kulaç atarken sahip olunan mülkiyetin öldükten sonra yeniden devlete kaldığı ve de sahip olunan mülkiyetin devamı içinde vakıfların kullanıldığı bir ekonomide sınıflar savaşımın nasıl olduğunu kavrayamamışsınız demektir.
Bu nokta da Özgür Geleceğin de tarihe - ekonomiye... bakışına - kadrolarının da ... sınıfsal niteliğine bakarsak ve de yazımın başında dediğim gibi de objektif olmayı becerebilerek Türkiye solu gibi Özgür Geleceğinde kadro ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşıladığına inkar etmeyecek olursak:
Acaba hangi okuyucu yaşanılan sosyo ekonomik yapının etkisiyle ortaya çıkan toplumsal davranışlarda köylünün ( ve de kapitalizmle bağları en az olan sınıfların) davranışının belirsizleşmediğini ( işçinin de içerisinde bulunduğu ) toplumun diğer kesimlerinin de davranışının daha belirleyici hale gelmediğini bilmiyor olmalıdır ki Özgür Geleceğinde Halkın Günlüğünleşmeyeceğini söyleyebilir değil mi ?
Söyleyemeyeceklerdir.
Söyleyemedikleri gibi de ( kapitalizmin evrelerinin perçinlemesiyle de köylünün davranışını belirsizleştirdiğini bilen ) her okuyucuya kalan tek şeyde:
Kadrolaşma ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşılayanların eninde sonunda yine aktif toplumsal davranışlar içerisinde her hangi birine savrulacaklarını bildikleri olacaktır.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/baris-aydin1-150x150_8_23.jpg?itok=pFc8ZCIL)
KÜRTLER TARIH YAZIYOR!
KÜRTLER TARİH YAZIYOR!
Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.
Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.
Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/baris-aydin1-150x150_8_23.jpg?itok=pFc8ZCIL)
NEWROZ ATEŞİ!
Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.
İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/temeldemirer_35_0_0.jpg?itok=ryInF1rp)
"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY
Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...
Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/temeldemirer_35_0_0.jpg?itok=ryInF1rp)
AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]
“Alev, başka şeyleri aydınlattığı
kadar aydınlatmaz kendini.”[1]
Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/temeldemirer_35_0_0.jpg?itok=ryInF1rp)
KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK
ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]
"Çocukluk saflığını kaybetmeyen
insana büyük insan denir."[2]
I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...
Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_9_0.png?itok=E3Gh1xq9)
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3
Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN, ELP ve M-19
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_9_0.png?itok=E3Gh1xq9)
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1
“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_9_0.png?itok=E3Gh1xq9)
HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)
Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak; burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.