Özgür Gelecek, Halkın Günlüğünleşebilir mi ?/
Acaba objektif olmayı becerebilen kaç insan Türkiye solunun kadrolaşma ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşılamadığını söyleyebilir ?
Evet kaç insan ?
Kim bilir ?
Neyse yazımın konusu da bu değil.
Hemi yazımın konusu bir zamanlar kitleleşme tabanı olanlarca şimdi dışlananlar olsaydı ben eylerdim ?
Düşününsenize bir kez ne makalenin giriş, geliş, sonuç arasındaki ilişkisi kalırdı.
Ne de :
Türkiye' de ağır suçlar kapsamına girmeyen fabrikaları işgal edin söylemleri kitlelerin nezbinde karşılık bulmadığı ortadayken yazılarımda talillerce ayak oyunlarına mazur kalan esaslar için geriye tek kalanın talillerin kapitalizmle bağlarını azaltacak kapitalist üretim araçlarına kullanılmaz hale getirmeleri gerektiğini söyleyebilirdim değil mi ?
Söylemezdim.
Yazı bomboş bir kağıda dönerdi.
İyi ki yazımın konusu bu değil.
Yazımın konusuna da gelince:
Özgür Gelecek, Halkın Günlüğünleşebilir mi ?
Evet yazımın konusu bu.
Sözü de fazla uzatmadan koca bir hareketi tepe taklak ettirenin fındık kadar küçük taşında olabileceğine inanmayanlara kapılmadan da hemen konuya girersem:
Bence Özgür Gelecekte Halkın Günlüğü gibi değişim tehlikesiyle çoktandır karşı karşıya.
Bunu ispatlamaya gelince de:
İlk önce her şeyden vaz geçip Halkın Günlüğünde program değişikliğine yol açanın ne olduğunun tespitini yapmalıyız ?
Elbette ki bu sorunun da tek bir cevabı var:
O da sahip olunan kadrolardır.
Bunun böyle olmadığını ida etmek Sovyetlerdeki ve Çindeki dönüşümlerin mimarı olarak sınıfları görmek değilde devrimdeki dönüşlerin mimarlığını şahsiyetlere indirmekten başka bir işe yaramaz.
Bu da bizi yanlış yola iter.
Tüm dönüşlerin altında yatan tek gerçek sınıfsal çelişkilerdir.
Ve sadece bunu böyle söylemenin yetmeyeceğini de biliyorum.
Her şeyden önce böyle bir değişimi sağlayan kadroların dergi içerisinde yer almasını sağlayanın ne olduğunu da görmemiz ve cevaplamamız lazım.
Acaba bu kadrolar dergi içerisine doğal halleriyle mi girdiler yoksa derginin işleyişi süreci içerisinde mi değişime uğrayarak ortaya çıktılar ?
Bu soruyu cevaplamakta çok önemli.
Çünkü tarihe baktığımızda Sovyetleri geriye götürenin ta.. Rusya döneminde partiye giren burjuvaların, derebeylerin.... olmadığını tam tersine devrime gönülden bağlı insanların yaşanılan süreç içerisinde devrimin ihtiyaç duyduğu değişimlere karşı durmaları ve Stalin' in ölümüyle de bu karşı duruşların Kruşev' in sülyetinde vücut bulduğunu görürüz.
Ve bunu destekleyen en güzel sözünde Lenin' in bir Adım Geri İki Adım İleri' deki değişime ihtiyaç duyan derginin gazeteleşmemesi sonucu dergide yaşananlara değindiği sözlerinde buluruz.
Lenin derginin gazeteleşememesini dergide ortaya çıkan bürokrasizme, lider sultasına... bağlayarak değil de tam tersine dergide ortaya çıkan bürokrasizmi, lider sultasını... derginin gazeteleşememesine bağlayarak açıklar.
İşte bu açıklayış da bizlere bir dergiye ( partiye, sosyalizme.. ) doğal olarak giriş yapan sınıflar haricinde nasıl olur da bir dergide.... farklı farklı sınıflarında ortaya çıktığı ve de ne gibi değişikliklere de yol açabileceklerinin bilgisini verir.
Şimdi bu bilgilerle de yola çıkarak Halkın Günlüğündeki kadroların doğal halleriyle mi dergiye geldiklerine yoksa da derginin işleyişiyle mi ortaya çıktıklarına bakarsak bu konuda diyebileceğimiz tek şeyinde Halkın Günlüğünde bu kadroların ( Özgür Gelecekteki gibi ) derginin işleyişi sonucu ortaya çıkmadıklarıdır.
Halkın Günlüğünde kendini iyice açığa veren sınıf ( Özgür Geleceğinde daha sonraki yıllarda iştirakiyle ) Türkiye solundaki her hangi bir dergide olduğu gibi dergiye doğal halleriyle katılan kadrolardır.
Bunun en büyük ispatı da Türkiye solu kadroları birbirlerini eleştirirken birbirlerinin sınıfsal niteliğine de bakmadan eleştirmeleri değil midir ?
Halbuki sıradan bir vatandaşı eleştirmiyorlardı ki.
Helede ki sıradan bir vatandaşa eleştirirken dahil bu kadar toleranslı değillerken.
Esasım köylü ve yahut işçidir diyen bir dergiyi eleştiriyorlardı.
Ve insan esasım köylü -ve yahut da işçi diyen bir dergiyi eleştirirken de biraz dikkat etmez mi eleştirdikleri dergide esasın yoğunlaşıp yoğunlaşmadığına.
Hı.. biz kadrolaşmaya, kitleselleşmeninden hangi sınıfın öncülüğünde gerçekleştiğine bakmıyoruz diyorsanız
O zaman ne siz :
Marks' ın İbrahim Kaypakkaya' nın parti içerisinde proletaryanın -köylünün yoğunlukta olması gerektiği sözlerinden de bir şeyler anlamamışsınızdır demektir
Ne de siz :
Esas olmayan toplumsal davranışlar içerisinde kadrolaşmak için kulaç atarken sahip olunan mülkiyetin öldükten sonra yeniden devlete kaldığı ve de sahip olunan mülkiyetin devamı içinde vakıfların kullanıldığı bir ekonomide sınıflar savaşımın nasıl olduğunu kavrayamamışsınız demektir.
Bu nokta da Özgür Geleceğin de tarihe - ekonomiye... bakışına - kadrolarının da ... sınıfsal niteliğine bakarsak ve de yazımın başında dediğim gibi de objektif olmayı becerebilerek Türkiye solu gibi Özgür Geleceğinde kadro ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşıladığına inkar etmeyecek olursak:
Acaba hangi okuyucu yaşanılan sosyo ekonomik yapının etkisiyle ortaya çıkan toplumsal davranışlarda köylünün ( ve de kapitalizmle bağları en az olan sınıfların) davranışının belirsizleşmediğini ( işçinin de içerisinde bulunduğu ) toplumun diğer kesimlerinin de davranışının daha belirleyici hale gelmediğini bilmiyor olmalıdır ki Özgür Geleceğinde Halkın Günlüğünleşmeyeceğini söyleyebilir değil mi ?
Söyleyemeyeceklerdir.
Söyleyemedikleri gibi de ( kapitalizmin evrelerinin perçinlemesiyle de köylünün davranışını belirsizleştirdiğini bilen ) her okuyucuya kalan tek şeyde:
Kadrolaşma ihtiyacını aktif toplumsal davranışlar içerisinde karşılayanların eninde sonunda yine aktif toplumsal davranışlar içerisinde her hangi birine savrulacaklarını bildikleri olacaktır.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
ANNEME İnci Taneme
“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık. Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.
“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”
Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu
Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!
6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm
Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda b
İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür
Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür.
PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?
1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.
2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.
4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.
5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.
6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.
BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...
Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.
Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!
Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir.
Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.
Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.
Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı”
Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını
19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.
Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.
Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim
TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur. Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir.