Pazartesi Haziran 17, 2024

Onlara tutunmak!

Bir yandan yokluk-yoksulluk-sürgün ve zulümle mücadele etmeyi öğrenirken diğer yandan yoldaş acılarına dayanmayı öğreneceğiz. Yoldaş kayıplarını daha fazla anlayıp, anlamlandırarak direnmeyi öğreneceğiz. Yoldaş acısına alışmaya müsaade etmeden mücadeleyi sürdürmeyi öğreneceğiz. Alışkanlık; kanıksama ve duraklamadır. Donma ve gerilemedir. Var olanı tekrar etmek,  yaşanan koşullara teslim olmak demektir.  Diyalektiğin gelişim yasalarına karşı ters yönde yürümektir. Bundandır ki biz sınıf bilinçli proleterler toprağa düşen, yıldızlara gömülen, sonsuzluğa uğurlanan şehitlerimizin acılarına tutunarak mücadeleyi sürdürmeyi öğreneceğiz. Acılarını bilince, yaşamlarını eğitime, tamamlayamadan bizlere devrettikleri görevlerinin sorumluluğunu üstlenerek,  yürümeyi öğreneceğiz.

12’ler demokratik halk devriminde savaş topraklarında zirvelere tırmanarak sarp kayalara tutunmanın mütevazı kahramanlarıdır. Günümüzün çağdaş fedaileridir. 12’ler, nerede-nasıl durarak, hangi tarzda yaşayıp savaşmamız, hangi görevlere nasıl sarılmamız gerektiğini öğreten genç öğretmenlerimiz oldular. Demokratik halk devrimi bir savaş meselesi ise halk savaşının günümüzde almış olduğu biçim olan gerilla savaşı öğrenilip uygulanmadan, uygulanıp öğrenilmeden, örgütlenip kurumsallaşmadan, adım adım kitleler savaşın özneleri haline getirilmeden düşman alt edilemez. Hiçbir özgürlük gerçek olamaz. Özgürlük, elle tutulur gerçek oluncaya dek devrimin şehitleri yaşanmaya devam edecektir. Ve biz bu gerçekliği kabul edip süreci devrim lehine değiştirmeyi öğrenmeye ve mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.

Devrimcilik, kendine ait olan bedeni ve bilinci, maddi ve manevi birikimleri, değerleri hesapsız ve çıkarsız bir şekilde gönüllü olarak, isteyerek halkın devrim davasına koşulsuz verebilmektir.  Özgürlük yolunda her devrimci göreve büyük bir tutkuyla dört elle sarılmaktır. Gözünü bir an olsun bile kırpmadan bedel ödemeyi göze alabilmektir. Yaşamın ve mücadelenin çeşitli evrelerinden en zor engellerinden geçerek başarıyla geçmeyi öğrenmektir. Son nefes verilinceye kadar usanmadan yorulmadan kendimize ait olanları bilinçli ve örgütlü bir şekilde devrime vermektir. Bu kolay değildir. Kendinden kendine ait olanlardan bilinçli ve iradi olarak vazgeçmek. Karşılığında hiçbir şey beklemeden kişisel bir beklentiye düşmeden en küçük bir kaygı yaşamadan bilinci ve cesareti artırarak çoğaltmak özgürlük ve kurtuluş davasına vermek. Sistemden ve ona ait olan yaşamdan alışkanlıklardan inatçı ve direngen bir mücadeleyle KOPMAK. Bulaşıcı olan cesaretle tanışmaktır. Devrimcilik, soylu ve erdemli bir hakikat yolculuğudur. 

ZİLAN-EKİN-ÖZLEM OLMAK! SAVAŞIN KADIN ÖZNESİ OLMAK...

Soylu ve onurlu özgürlük yürüyüşünde sıramızdan saflarımızdan kopup sonsuzluğa uğurlanan 12’ler için söylenecek her söz yetersizliğin çaresizliği içinde çırpınıp etkisiz kalacaktır. Hiçbir şey ama hiçbir şey 12’lerin fedaice şehit düşüşünden daha değerli ve anlamlı değildir. Hiçbir söz onların önünde yürüyemez, hiçbir değerlendirme onların üstünde olamaz. Dağlar yıldızlar nehir ve ağaçlar eğilerek yol açar onların önlerinde. Ve biz ardılları olan yoldaşları olarak sırayla saflara dizilerek 12’lerin önünde saygı ve minnetle eğileceğiz. Önümüzden geçen her bir yoldaşımızın “Devrimi çoğaltın! Partiyi sağlamlaştırın!” sözlerini birer emir ve yerine getirilmesi mutlak olan talimat olarak kabul edeceğiz. 

Karanlıkların ve kötülüklerin son bulması mücadelesinde kadın yoldaş olmak güçlü bir kararlılık sağlam bir irade ve büyük bir cüret ve cesaret gerektirir. Kadın yoldaşlığı savaş yoldaşlığına komutanlık ve öncülük mertebesine çıkarmak ise sayılanlardan daha ileri nitelikler ve özellikler gerektirir. Daha güçlü ve örgütlü mücadele gerektirir.

Tarihin derinliklerinden gelen eşitsizliklerin, birikmiş alışkanlıkların taşlaşmış önyargıların kırılıp parçalanma mücadelesi içinde bir yandan erkek egemenliğine karşı diğer yandan sistemin yarattığı engelleri, zorlukları yıkıp geçmek kolay değildir. Kendi içindeki zayıflıkları her gün her pratikte yenmek yanıbaşında birlikte savaştığın erkek yoldaşın sahip olduğu erkek egemen anlayışına ve yaklaşımına karşı usanmadan mücadele etmek hiç de kolay değildir. Gericiliğin her türden çirkin diline kirli tarzına karşı durmak, mücadele etmek büyük bir emek ve ileri bir bilinç gerektirir. Çok yönlü güçlü sorgulama alt edilemez bir kararlılık gerektirir. ZİLAN-EKİN-ÖZLEM yoldaşlarımız zorun daha zorunu başarma onuruna erişen kadın gerillalarımız oldular.

Zilan olup düşmanın alnının çatısında kurşun gibi patlamak, Ekin olup toprağın derinliklerine kök salmak için toprağa düşmek, Özlem olup özgür eşit ve onurlu bir yaşam düşlemektir. Kadın yoldaş olmaktır. En değerli varlıklarımız, değerlerimiz tertemiz devrim amaçlarımız özgürlük ideallerimiz olan kadın gerillalarımız Beşlerin bayrağını en yükseğe çıkarıp anılarını yürek ve bilinçlerimizin en derin yerine yazdılar.

Dünyanın ve sistemin bütün kötülüklerine kişiliklerine karşı silah elde güçlü bir özgürlük tutkusuyla gülerek mücadele ettiler. Zilan-Ekin-Özlem yoldaşların gülüşleri gözlerinden asla eksik olmadı. Düşmana yönelik gerçekleştirilen sayısız saldırı eyleminde Zilan yoldaş patlayan devrim öfkesi oldu. Kadın-Kürt-Alevi olmanın kaderini, zulmün utancını parçalamak için silaha sarıldılar.  Emekçi bir kadın gerilla olmanın bilincini asla aklından çıkarmadan silaha sarıldılar. Zilan yoldaş  zeytin karası  gözlerindeki ışıltı ve yüreğindeki bitmez devrimci coşkusuyla en zor ve ağır görevler karşısında bile bir an tereddüt etmeden savaştı. Zilan yoldaş aynı zamanda içten bir o kadar duygulu sesiyle gerillanın kadın sanatçısı-sesi olmasını bildi. Tıpkı Yetiş yoldaş gibi üç kimliği kendi devrimci kişiliğinde bütünleştirdi. Zilan yoldaş bir kadın gerilla olduğu kadar en küskün ve en suskun yüreğe bile işleyen duygu dolu sesiyle Zazaca türküleriyle seslenmeyi bildi. Hareket onun doğal gerilla ritmi oldu. Devrimci heyecanı ve coşkusunu gittiği her yoksul damında yaşatmasını bildi. Görevine büyük bir sadakatle bağlı olan Zilan yoldaş gerillanın güzel sesiydi.

İnce uzun boyuyla iri parlak gözleriyle görünüşüyle tıpkı Latin Amerika’nın yoksul yerli halkının kadınlarına benzeyen Ekin yoldaş aslında katliama uğramış sürgün yemiş Dersim halkının bir evladıydı. O da tıpkı Zilan ve Özlem yoldaşlar gibi katliam anıları ve ağıtlarıyla büyümüş Dersim’in çilekeş kadınıydı. Sürgün ülkenin hangi karış toprağında yaşanırsa yaşansın her kızılbaş-Kürt Dersimli kadının yüreğinde sönmeyen acı bilincinde tükenmeyen bir isyan tohumu vardır. Gerillanın saldırı eyleminde yer almadığında büyük bir üzüntü yaşayan görevi gereği uzunca bir hareketsiz kalma durumunda ciddi rahatsızlık duyan mutlaka düşman alnında patlayan korkusuz mermi olmak isteyen Ekin yoldaş, inanıyor ve biliyoruz ki düşman operasyonun da yine “yerinde hareketsiz kalmayı” reddederek düşmana karşı en önde mevzilenmiştir. Gerillanın gülen gözlü yoldaşı her özgürlük türküsünde yanımızda bizimle birlikte gerillanın ateş sohbetinde olacaksın. Senin o güzel gözlerine bakarak özgürlük türkülerini dinleyecek ve birlikte silah çatacağız.

Özlem yoldaş, kaderi tıpkı ismini aldığı Gülizar yoldaşın kişilik ve kaderine benzerdi. Tıpkı Gülizar (Özlem) yoldaş gibi çok genç yaşta yokluk ve yoksullukla tanıştı. En fazla ezilen en fazla yok sayılan en fazla acıyla yoğrulan kadın kaderi vardı. Dersimli kadınlarının tarihsel ve güncel acısının rengi gözlerine işlenmişti. Gözleriyle acılarını anlatırdı.  İncecik küçük bedeninde taşıdığı küçük yüreğine büyük acıları sığdıran Özlem yoldaş toprağa, ağaca, kayalarda açan her bir çiçeğe olan tutkusunu özgürlüğe olan özlemini devrimci görevlere taşımasını başardı. 

İncecik bedeninize kaç düşman kurşunu değdi? Kaç acıya göğsünüzü siper ettiniz? İncecik bedenlerini yoldaşlarına siper eden Özlem-Ekin-Zilan yoldaşlarımız sizleri nasıl anlatalım? Geride bıraktığınız yoldaşlara kadın emekçilere sizleri nasıl anlatmamızı isterdiniz? Neleri eksik bıraksak öfke, neleri tam anlamıyla ifade etseydik sevinirdiniz? Bilemiyorum. Bu zor soruların yanıtını vermek için çok zorlanacağımız dersimize çok çalışmamız gerektiği bellidir. Ancak sizleri tek kelimeyle tanımlayıp anlatırsak sizler en korkusuz can YOLDAŞLARIMIZ, can fedailersiniz. 

Can yoldaşlarımız! Sizleri asla unutmayacağız! Yetiş-Munzur-Cem-Ferdi yoldaşları unutmayacağımız gibi siz kadın yoldaşlarımızı da asla ve asla unutmayacağız. Beşlerin bayrağını onurla ve gururla taşıyan kadın kahramanlarımızın devrim ideallerini kayalara-yoksul damların duvarlarına yazacağız isimlerini gökyüzünde parlayan her bir yıldıza vereceğiz.

(Bir yoldaşınız)

47012

Rojavada olmak...

Devrimin haleflerinde olması gereken temel devrimci kriterlerin en başında TUTARLILIK ilkesi gelirken ikinci temel ilkesi ise bütün kalbimizle halka hizmet etme duygusu gelmektedir. Sağlam bir dünya görüşü, halka hizmet etmeyi temel bir görev olarak kabul eder. İşçilere, yoksul köylülere, çalışarak yaşamını sürdüren tüm emekçilere-kadınlara-Kürt halkına-çeşitli milliyetlerden ezilen halklara-farklı inanç ve cinslere karşı devrimci sorumluluk ve derin bir duyarlılık taşıyarak gerçek anlamda devrimci niteliklere sahip olunur.

Ciddiyet!!!

Devrimimizin her alandaki görevleri, amaçladığımız hedefe uygun olarak layıkıyla yerine getirildiği oranda başarı ve ilerleme kaydedilir. Ertelenen-“unutulan”-geçiştirilen-ihmal edilen, üzerinde yeterince ciddiyetle durulmadan baştan savma yapılan her görev, demokratik halk devrimine giden yolu uzatır. Varılması gereken hedefi uzaklaştırır. Unutmamak gerekir ki başarı ve kazanım sadece sağlam bir ideolojiye sahip olunarak elde edilemez. Bunun kadar önemli olan bir diğer yan, faaliyetçilerin devrimci nitelikleri ve sahip oldukları düzeydir. Pratiğe müdahale güçleridir.

G-20 ler Ezilen Halkların Kaderini Belirliyor! “Alın Size Barış”!

Defalarca yazdık,anlatmaya çalıştık ve dedimki; siyaset yapanlar,demokrasi isteyenler,"büyük politik tahliller'de bulunanlar, emperyalizmle ,faşizmle , faşist diktatörlüklerle barış olmaz. Çünkü, bütün savaşları başlatan-çıkaran onlar. Sömürüyü, ve insanların bütün eşitsiziliğini yaratan ve bu sistemlerini devam ettirmek silah üretenler yakıp yıkıp dünyamızı çöl haline getiren , yaşanmaz kılan yine glabol emperyalist devletlerdir. Onlar var oldukca emperyalist savaşlarda var olacaktır.

Proletaryanın İktidar Mücadelesinde Strateji ve Taktiğin Kavranması:Özgür Gelecek

Kapitalist üretim basit meta üretiminden doğmuştur ve uzun bir tarihsel dönemi kapsar. Kapitalizmi olanaklı kılan üretim araçlarının özel mülkiyeti ve toplumda ücretli emeğin egemen olmasıdır. Kapitalizm sömürü üzerine kuruludur. Temel ekonomik yasası işçinin ödenmemiş emeği üzerinden elde edilen artı-değer yasasıdır. Toprağı, üretim alet ve araçlarını ellerinde bulunduran bir avuç sömürücü sınıfı halk yığınlarını açlığa mahkûm etmektedir. Daha fazla kâra odaklı olması daha fazla sömürü dolayısıyla ezilen halkta daha fazla yoksulluk açlık ve acı olarak yansıma bulur.

Emperyalistler tepişirken kitleler katlediliyor

“Kapitalizm kendi süretinde bir dünya yaratır.” Marx’ın bu sözü söylemesinin üzerinden yaklaşık 170 yıl geçti. 

Kapitalizm ekonomisiyle, siyaseti ve kültürüyle, yaşam biçimiyle, ideolojisiyle ve en önemlisi, bunların toplamı olan yıkıcılığıyla, doğayı ve onun bir parçası olanı insanı tahribatıyla,  artık insana ve doğaya ölüm sunmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştır. Kapitalizm çürümüştür. Burjuvazinin çürümüş kokusu bütün dünyayı hızlı bir şekilde sarmaya başlamıştır.

SOYKIRIMIN ANITI VE AĞITI: Gomidas/ Komitas/ Soghomon Soghomonian

“Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo.”[1]

Yıllar boyunca, ne geçen zamanın ne de Anadolu toprağının örtebildiği katliam izleriyle dolu yollarda yürür ve kendi ölümünü beklerken, “Eğer kurtulursam gördüklerimi yazacağım. Halkımın yaşadıklarını herkes bilsin” diye düşünüyordu Rahip Krikor Balakyan. “Hatta tüm bunları gelecek kuşaklara aktarmak için yaşamalıyım. Hayatta kalmak için elimden her ne geliyorsa yapmalıyım.”

Faşist devlet terörüyle kazanılan bir “seçim” ! / Engin Gören

TC devleti ve AKP hükümeti, yine bütün eşitsizliklere rağmen 7 Haziran da genel seçime gitti ve tek başına hükümeti kuracak “miletvekili” sayısını yakalayamayınca kudurdu. Ağızlarında salyalar akıtarak tehditler savurdular. Hemen kısa sürede seçimi yenileyeceklerini söylediler ve bir süre oyalamadan sonra hükümet olarak 1 Kasımda yeniden seçime gideceklerini ilan ettiler.

Mustafa Kemal Erdoğan /Tamer Çilingir

Tayyip Erdoğan ‘‘Rabia‘‘ işaret yaparak sayıyor; ‘‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet‘‘…

Oysa…

Yüzyıldır tutmadı bu maya… Kan ve gözyaşlarıyla sulanan bu topraklarda 91 yıl önce inşa ettikleri devlet de, bayrak da, vatan da bizim değil… O tek millet dediği şey de, ne Kürtleri ne de diğer ulusları temsil ediyor.

Talat Paşa’dan Enver Paşa’dan devraldığı soykırımı bayrağını ölene kadar dalgalandıran, Hitler’e ‘örnek’ olabilecek derecede suçlu olan Mustafa Kemal’in izinden yürüyor Recep Tayyip Erdoğan.

Kavganın Töresi bu

Umudu  taze tutmak,yarınlara taşımak için doğru bir taktik hat ve bu taktik politıkayı belirleyen , ona yön veren doğru bir stratiji tesbit etmek belirleyici önemdedir.Çünkü ,bir kere stratijik siyasi hat belirlendimi ona uygun  taktik politika üretilerek hayata  geçirilmeye çalışılır. Burada yanlızca kendi  durumunu ele almak , değerlendirmek yetersiz ve yanlıştır. Aynı zamanda  karşıt güçlerin durumunu çok yönlü ele almak,değerlendirmek zorunlu ve gereklidir.

Olağanüstü Halden Olağanüstü Seçim Sonucları / Mehmet Tohumcu

7 Haziran seçimlerinden sonra şoke olan AKP ve Saray çevresi, Türkiye ve  T.Kürdistanın’da gelişen Demokrasi ve Barış havasını birçok katliamla kana bulayıp kaos ortamı yaratarak silahların ve şiddetin baskısı altında bir seçim ortamı oluşturdu. Ülke tarihinin en baskıcı, en anti demokratik seçim dönemlerinden birini geride bıraktık.

Zulmün zaferi olmaz

Kitlelerin katledildiği, polis ve askerlerce kuşatılan bir ülkenin ortasına kurulan “demokrasi” sandığından “barış” değil, katliam çıkabiliridi, nitekim aynen öyle oldu. 

Faşist diktatörlüğün en azgın bir şekilde sürdüğü hangi ülkede seçimle “diktatör” devrilmiş? Tersine, askeri darbeler dışında seçimle gelen bir sürü diktatör örneği var. En bilineni ise Nazi faşizmidir.  

Sayfalar