Pazartesi Haziran 17, 2024

Burjuva İdeolojisinin İflası

Emperyalist burjuvazi derinleşen ekonomik ve siyasi krizine çözüm arıyor. Çözümü, her zaman olduğu gibi yine işçi sınıfı ve emekçilerin daha fazla sömürülmesi, artı-değerin kat kat  artırılmasında, doğanın onurulmaz tahribatında görüyor.

Burjuva ideolojisinin kalemşörleri, krizi, “kötü yönetim” de, ya da beklenmeyen olaganüstü gelişmelerde buluyor. Krize neden olan kapitalist üretim tarzına dokunmaya ise hiç bir şekilde yanaşmıyorlar. Tersine, çağımızda bütün kötülüklerin anası, doğanın ve onun parçası olan insanlığın düşmanı kapitalist üretim tarzı diyen komünistlere karşı anti-komünist propagandayı, işçi sınıfı düşmanlığını diri tutmaya çalışıyorlar.

ABD burjuvazisinden Türk burjuvazisine kadar, krize karşı tek bir ideolojide birleşiyorlar; “vatan-millet-tanrı”. Daha fazla milliyetçilik, daha fazla ırkçılık, dafa fazla faşizm onların dayanakları oluyor. Bir zamanlar çok övündükleri burjuva demokrasisi dahi, artık, onlar için arkaik dönemde kalmış olarak gösteriliyor. Sermaye ile gün yüzüne çıkan burjuva demokrasisi, yine sermaye tarafından bir kenera atılıyor.

Her ne kadar burjuva ideolojisinin baş kuryeleri olarak görev yapan liberal aydınlar, “aman demokrasiden vaz geçmeyelim” diye burjuva ideolojisinin diri tutmaya çalışsalarda, burjuva ideolojisi, ekonomisiyle, politikasıyla dikiş tutmuyor. Kapitalizmin tanırısı sermaye, sermaye birikimi için önüne gelen her şeyi, yarattığı tüm değerleri  birer birer yutuyor, tahrip ediyor. Ancak, çürümüş kapitalizmin ölen yanı da işçi sınıfının üzerine bir kabus gibi çöküyor. İflas etmiş burjuva ideolojisi; küçük burjuva saflarda kendini diriltmeye, oralardan beslenerek, kapitalizmin imlik imlik dökülen yanlarını küçük burjuva ideolojsiyle örtmenin de keyfini sürüyor.

Emperyalist burjuvazi kendi aralarındaki çelişmeleri gideremediği gibi, silahlanmaya hız vererek savaş hazırlıkları yapıyorlar.  Yeni emperyalist devletlerin ortaya çıkışı var olan çelişmeleri daha da derinleştiriyor ve sertleştiriyor.

Burjuvazi, kapitalizmin yararttığı ekonomik ve çevre krizinin dramatik olarak her geçen gün daha fazla derinleşmesini önliyemiyor. Krizler, daha büyük yeni krizlerin habercisi oluyor. Emperyalist burjuvazi artık eskisi gibi yönetemiyor. Ekonomik krizin yanında siyasi krizlerde  derinleşiyor. Kapitalist sermayenin örgütleri ve birlikleri (G7, G20, UNO, NATO, DTÖ, İMF, DB, AB, BRICS) önlerini göremez hale geldiklerini, “gözü kapalı el yordamıyla yol aldıklarını” itiraf eder hale geldiler. 

Burjuva ekonomi politiğinin iflası burjuva ideolojisinin iflasını pekiştiriyor.

Emperyalist burjuvazinin en fazla güvendiği kalelerden biri olan emperyalist büyük bir güç olarak ABD emperyalizmi çözülüyor. Kitle eylemleri, yasak ve polis baskısı dinlemiyor. Irkçılığa ve işsizliğe karşı drenişler, yer yer duraklasada devam ediyor.  Burjuvazinin “önce vatan” söyleminin, “önce sermaye” olduğunu kitleler artık net olarak görüyor.

AB burjuvazisinin gözbebeği Almanya’da 2019 yılında 5,2 milyon işçi ve emekçi, ekonomik ve demokratik haklarının gaspına ve çevrenin tahribatına karşı sokaklara çıkıyor, mücadeleye katılıyor. Avrupa’da Fransız işçi ve emekçileri ise öncü olmaya devam ediyor. Burjuvazinin, kriz yönetme dikişi artık tutmuyor.

Küçük Burjuva ideolosinin Krizi

Burjuva ideolojisinin iflası, küçük burjuvazide, küçük burjuvazinin ideolojik krizine dönüşüyor.

Kimi küçük burjuvalar yazıyor: “kahrolsun faşizm”, “yaşasın sosyalizm” “bayatlığından vazgeçelim” buyuruyor. İmdadına, kimi küçük burjuva internet sitelerinde övdükleri yeni kakutskyci “günümüzün büyük marksisti –aynen böyle yazıyorlar-“ David Harvey[1] çıkıyor. O da burjuvaziye aklı veriyor: “Barış içinde birlikte sömürün! Savaş çıkarmanıza gerek yok” diyor.  

İşçi sınıfından elini eteğini çeken küçük burjuvalar, yeni argümanlar bulmakta gecikmiyor. “Prekarya: Yeni Tehlikeli Sınıf”[2] yazarları çıkıyor. Kriz ise derinleşiyor. Küçük burjuvazi işçi sınıfından uzaklaşmanın bunalımını yaşıyor. Burjuva ideolojisi buradan, bunlardan besleniyor.

Kendine T”K”P diyen bir başak küçük burjuva yeni modern revizyonistleri, “yaşasın cumhuriyet” diye kemalist dönemi kutluyorlar. Burjuvazinin dahi savunamaz hale geldiği, ırkçı-faşist kesimlerin beslenme kayağı bir dönemin savunusunun üstlenilmesi, işçi sınıfına bütünüyle yabancılaşmanın, burjuvaziye ise şirin görünmenin eylemliliğine dönüşüyor. Burjuva ideolojisi, kitlelere ulaşma ve nüfuz etme kaynaklarını buradan buluyor.

Mustafa Suhpilerin katledilmesinden tutunda kemalizm döneminde komünistlerin soluk almasının bile yasaklandığı, onlarcasının hapishanelerde çürütüldüğü TKP üyelerinin devrimci anılarının üzerine basarak, “kemalist cumhuriyet” kutlamaları yapılıyor. İşçi haklarının bütünüyle yasaklandığı, işçi sınıfının zaptı-rapt altına alındığı ve burjuva demokrasisinin en küçük bir kırıntısının varlığına dahi müsade edilmediği bir süreci ve Türk burjuva sermayesinin en kanlı (Kürt ulusu üzerindeki asimilasyon ve katliamları) birikim dönemine methiyeler düzmek, David Harvey’in emperyalizme düzdüğü methiyeler ile örtüşüyor. Burjuva ideoljisi buradan besleniyor ve aynı zamanda bu; burjuva ideolojisinin iflasının küçük burjuva ideolojisinde krizi dönüşmüş hali oluyor.

Faşist AKP-MHP  hükümetinin üç kişinin yapmak istediği basın açıklamasına dahi müsade etmediği bir ortamda, T”K”P, “valinin izin vermemesine rağmen  kahramanca cumhuriyet yürüyüşü yaptıklarını” (https://sol.org.tr)  yazıyorlar. Kürt Ulusal Hareketi’nin düşmanı olmanın bir hediyesi olduğunu bilmelerine karşın. Kemal Okuyan’ın kemalist yurtseverliğinin vardığı nokta: Yeni modern revizyonizm ve sınıf uzalaşmacılığı. Burjuva ideolojisi küçük burjuva vasıtasıyla böyle yaşatılıyor.

T”K”P’nin kardeş örgütü Almanya Komünist Partisi (DKP)’de, Rus emperyalizmini ve Putin’in “anti-emperyalist” ve “halkların dostu” olarak propaganda yapıyor. ABD emperyalizmine karşı Rus emperyalizmin yanında yer alıyor. Burjuva ideolojisi buradan işçi sınıfının içine sızarak erken ölümünü geciktiriyor.

Tüm baskı ve yıldırmalara, ideolojik ve siyasal manipülasyonlara rağmen kitleler sokaklara çıkmaktan vaz geçmiyor. 2018 yılında yaklaşık 25 milyona yakın işçi ve emekçi sokaklara çıkarken, bu sayı 2019 yılında 528 milyonu geçiyor.[3] Kitle eylemlerinde nitel bir sıçrama oluyor. Eylemler daha da siyasileşiyor ve istemler ve hedefler netleşiyor. Anti-komünist burjuva ve küçük burjuva idelojileri sefilliği oynuyor. Devrim ise mayalanmaya devam ediyor.

Kitlelerin burjuvaziye karşı baş kaldırısı, burjuvazinin üstüne kabus gibi çöküyor. İşçi sınıfına kabus olanlar, kitlelerin baş kaldırısında kendi kabuslarını görüyorlar. Şili bunun örneği. Örnekler giderek çoğalıyor. Burjuvazinin ırkçılığı, faşist baskıları ve ideolojik saldırıları artık kitleler üzerinde etkisini eskisi gibi göstermiyor. Dünya işçi sınıfının sınıf bilinçli siyasallaşması artıyor. Aynı Soma ve Ermenek madencilerinin direngen mücadelesinde olduğu gibi. İşçi sınıfı burjuvazi ve onun devletinden, saldırganlığından korkmadığını açıktan söylüyor. Bu mücadeleci devrimci dalga, dipten gelen sesin yakın bir zamanda daha gür çıkacağının işaretini veriyor. 31.10.2020

[1] Bkz. David Harvey, Yeni Emperyalizm

[2] Bkz. Guy Standing, Prekarya, Yeni Tehlikeli Sınıf

[3] Gabi Fechtner ile Söyleşi, Rote Fahne

3107

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Sayfalar