Pazar Mayıs 19, 2024

Rojava devrimi, Nubar’ın şehadeti ve Ermenilere bıraktığı miras

Kürtler ile Ermenilerin tarihsel olarak ortak bir yanları vardır. Her iki toplum da tarihlerinin uzun bir sürecinde ilhakçı devletlerin işgali ve şiddet-i cebri altında kalırlar. Ortaçağın feodal-fetihçi Osmanlı İmparatorluğu, İran (Fars, Safevi vb. İmparatorluklar), Çarlık Rusya’sı gibi devletler Kürtler ve Ermenileri baskı ve tahakküm altında tutarlar. Bu baskı ve tahakküm ortaçağ gericiliğinin 20. yüzyıl ardılları olan TC, İran, Irak, Suriye gibi devletler tarafından da günümüze değin uygulanır. Tarihsel olarak, yeri geldiğinde Ermeniler ve Kürtler bu devletlerin kitlesel katliamlarına ve soykırımlarına maruz kalmışlardır. Zoraki tehcirlere tabi kılınmışlardır. Coğrafi olarak yan yana yaşayan Kürtler ve Ermenilerin tarihsel evrimi katliamlar, soykırımlar, tehcirler barındırır…

Bu ortak yanlarına karşın farklı dinlere, sosyal ve kültürel yapılara mensup olmaları, arkaik devletler tarafından devamlı istismar edinmiş ve Kürt ve Ermeniler arasında önyargılar yaratılmıştır. İktidardaki gerici sınıflar ve katmanlar tarafından denetim altına alınmaya çalışılmıştır. Böylece yaratılan sanal alemlerle halklar ezilmiş, baskı, sömürü ve tahakküme tabi kılınmışlardır.

Küçük-Asya’daki Kürt ve Ermeniler ezilen, sömürülen, toprakları ilhak edilen halklar ve uluslar olmalarına karşın, yeri geldiğinde dini önyargılarla karşı karşıya getirilmiştir. Gerici devletler ve gerici sınıflar hükmettikleri halk kesimlerini tahakkümleri altında tutabilmek için dinsel, mezhepsel, ulusal vb. gündemlerin içine çekerler. Böylece halkların ortak yanları kamufle edilir ve aralarına set çekilir. Nitekim bunun sonucu Kürt ağalar, şeyhler, gerici aşiret ve eşraf önderliğindeki Kürtlerin önemli bir bölümü Hamidiye Alayları saflarında Ermeni Soykırımı’nda yer almışlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti önderliğinde gerçekleştirilen Ermeni soykırımında Kürt gericiliğinin yer alması, Ermenilerle Kürtler arasında oluşturulan ön yargıyı uzun bir dönem devam ettirmiştir.

Ancak gericiliğin doktrini ve yarattığı ön yargılar da görelidir. Yeri geldi mi bu göreli ve gerici değer yargıları maddi ve öznel koşulların evrimi içerisinde değişime uğrar, yerini nesnel değer yargılarına bırakır. Nitekim bu ön yargı Türkiye Kürdistanı’nda 1960’lardan sonra Kürtlerin belli kesimlerinde kırılmaya başlamıştır. Devrimci mücadelenin oluştuğu bu koşullar Kürtlerin ulusal kimliklerinde sıçrama yaratır. Özellikle Kürt Ulusal Hareketi’nin mücadelesi sonucu 2000’li yıllardan sonra Kürtlerin Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler vb. toplumsal yapılar üzerindeki ön yargıları yerini giderek nesnel yargılara bırakır. Uluslaşma sürecine giren ve devrimci saflarda giderek yer almaya başlayan Kürtler, gerici faşist devletin katmerli baskı, katliamı, kültürel soykırımı sonucu kendilerinden önce katledilen ve tehcir edilen Ermenilerin durumunu daha iyi anlamaya başlarlar. Tarihsel olarak aynı devletin onlarda uyguladığı şiddet-i cebr, onlarda ortak yargılar oluşturur. Elbette bu değişim Kürtlerin hepsinde aynı düzeyde değildir. Hala gerici kesimlerin etkisi altında olan Kürt kesimler de vardır. Bu durum Ermeniler için de geçerlidir. Ermenilerin tümü de Kürtlere ilişkin değer yargılarını tümden terk etmemişlerdir. Ama geçmişe kıyasla Ermeniler ve Kürtler –tümden aynı boyutta olmasa bile- bulundukları aynı konumu daha net görmeye başlamışlardır. 

Devrim, Kürtler ve Ermeniler Arasındaki Önyargıyı Yıkmıştır

Özellikle Rojava Kürtlerinde bu gelişim kendisini daha belirgin olarak göstermektedir. Rojava Kürtlerinde kendilerine olan özgüven daha da gelişkindir. Emperyalistlerin piyasaya sürdükleri, TC ve Arap devletlerinin sevk ve idare ettikleri DAİŞ, El Nusra, ÖSO gibi çetelere karşı verilen bir mücadele, Rojava’yı giderek dünya gündemine oturtmuştur. Verilen haklı, kararlı ve meşru bir mücadele sonucu dini kökenli faşist çeteler püskürtülmüş ve yenilgiye uğratılmıştır. PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve önderliğindeki YPG (Halk Koruma Birlikleri) ve YPJ (Kadın Koruma Birlikleri) güçlerinin başlattığı mücadelede aktif rol alırlar. Rojava’daki Arap örgütleriyle oluşturulan SDG (Suriye Demokratik Güçleri) tarafından DAİŞ ve diğer çeteler kalıcı olarak alt edilir. Çetelerin en son Rakka’da yenilgiye uğratılması sonucu Rojava’da yeni bir sürece girilmiştir.

2011’lerden günümüze değin verilen bu mücadele Rojava’da da tarihsel olarak oluşan Kürtler ve Ermeniler arasındaki geri hüküm ve yargıları yıkıma uğratmıştır. 1915 soykırımından sonra tehcir edildikleri Suriye’de sağ kalan Ermeniler ve sonrasındaki kuşaklar ile Kürtler arasında oluşturulan gerici duvarların temelleri mevcut Rojava konjonktüründe sarsılmaya başlamıştır. Yüz yıl birbirlerinden kopuk ve birbirlerine karşı önyargılı olan Kürtler ve Ermeniler arasındaki setleri sarsan bir sürecin önü açılır. Nitel bir sıçrama dönemecine girilmiştir. Bu dönemece Rojava Devrimi ile girilir. PYD önderliğindeki bu mücadele Kürtler ve Ermeniler arasındaki önyargıyı ve tabuyu sarsarak Rojava’yı yeni bir tarihsel evreye sokar.

DAİŞ ve benzeri faşist çetelerin saldırısı bölgedeki Ermenileri de hedef alır. Onların da toprakları işgal edilir, mal ve mülkleri tahrip edilir. Saldırı sonucu yerlerini terk edenler olur. Dolayısıyla Rojava’daki Ermeniler bu saldırıya karşı verilen sıcak mücadeleyi bizzat görmüş ve yaşamışlardır. Bu koşullarda mücadelenin başını Kürtlerin çekmesi, Ermenilerin belleklerindeki eski yargıları kırmıştır. Rojava Devrimi Ermenileri Kürtlere daha yakınlaştırmıştır. Kürtler de Ermenilere yakınlaşmıştır.

Nubar’ın Ardında Bıraktığı Miras

Rojava’da yaşayan Ermeniler, Kürtler kadar kalabalık değildir. Kürtlere kıyasla sayıları azdır. Ve -Suriye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi- Rojava’da yaşayan Ermeniler Kürtlere, Araplara nispeten azınlıkta oldukları için birbirlerinden kopuk azınlık milliyet konumundadırlar. Bunun sonucu Rojava’daki Ermeniler ayrı bir örgütsel yapı olarak SDG içerisinde yer almazlar. Bulundukları alanlarda kişi düzeyinde YPG saflarında mücadeleye katılan Ermeniler olmuştur. Ve giderek DAİŞ’e karşı savaşan YPG’nin direnişi Ermeniler üzerinde olumlu etki bırakır. Suriye’yi ve Rojava’yı tümden hedef alan ve saldırılarında kitlesel katliamlar yapan, yaşadıkları yerleri işgal eden ve mal-mülkleri lağveden DAİŞ’e karşı mücadele eden YPG’ye sempati ve destek Ermeniler üzerinde giderek öne çıkar. Böylece bu mücadele Ermeniler ve Kürtler arasındaki önyargının kalkmasında başat rol oynar.

Bu mücadelede Ermeniler üzerinde olumlu etki bırakan diğer bir faktör ise Nubar Ozanyan’ın verdiği kararlı mücadeledir. Nubar yoldaş geldiği alanda verilen mücadele içerisinde aktif olarak yer alır. Hep ön saflarda, gözünü kırpmadan savaşır. DAİŞ’e karşı verilen mücadelede yoldaşları nezdinde giderek olumlu izlenim bırakır. Bu etki giderek Rojava halkının bütününde kendisini gösterir. Kürtler, Araplar üzerinde olduğu gibi Ermeni kesimler üzerinde de olumlu etki yaratır.

Nubar Ozanyan yoldaş Enternasyonalist Özgürlük Taburu’nun komutanlığını da üstlenmiştir. Bunun sonucu savaşta doğrudan yer aldığı gibi tabur içerisinde askeri eğitim görevini de üstlenir. Kendi yoldaşlarını eğittiği gibi, dünyanın dört bir yanından tabura gelen ve Rojava’da savaşa katılmak isteyen siper yoldaşlarının askeri eğitimini bizzat o yapar. Bunun sonucu Enternasyonalist Özgürlük Taburu’nda yüzlerce komutan ve savaşçı eğitir ve savaş alanında onlarla beraber savaşır. Başta Rojava-Siluk direnişinde olduğu gibi, yer aldığı tüm mevzilerde gösterdiği örnek savaşla bütün savaşçıların güveni ve takdirini kazanır. Onlar üzerinde güvenin, mütevazılığın, alçakgönüllülüğün simgesini oluşturur.  

Nubar Ozanyan yoldaşın 14 Ağustos 2017’de şehit düşmesi –tüm Rojava halkını olduğu gibi- Rojava Ermenilerini de derinden etkiler. Rojava –ve Suriye Ermenileri üzerinde etki üst boyutlarda kendisini gösterir. Nubar yoldaş Ermenilerin bilinçlerinde ve ruh hallerinde bir sıçrama yaratır. Nubar yoldaş belki şehit düşmüştür, ama ardındaki yoldaşlarına ve halklara değerli bir miras bırakmıştır. Bu miras, mücadele geleneğini kararla yerine getirmek ve zafere kadar bu gelenekte ısrar ederek verdiği mücadeleyi yoldaşlarına devretmektir. Buna bağlı olarak komünist ve enternasyonal ruh haliyle, Ermeni milliyetine mensup olması sonucu, yüz yıl öncesi yapılmış soykırımın belleklerde yarattığı önyargı ve tabunun şehit düştüğü ülkede çatırdamasına neden olmuştur.      

Nitekim Nubar’ın cenazesi Kamışlı’da Ermeni kilisesinde kaldırılırken dini ayine Ermenilerle beraber, Kürtler de kalabalık ve aktif olarak katılırlar. Belki de, Rojava’da Kürtler ve Ermeniler ilk defa bir kilisede birlikte bir araya gelirler. Farklı milliyetlere mensup Kürtler ve Ermenileri bir araya getiren Nubar Ozanyan’ın şehadetidir.

Yoldaşın cenazesi Kamışlı’daki ayinden sonra Derik’e götürülür ve orada defnedilir. Arabalarla kalabalık kortej eşliğinde götürülen cenaze, Derik’te on binler tarafından karşılanır. Bu kalabalık içerisinde Rojava’nın ve Suriye’nin çeşitli illerinden gelen Ermeniler de yer almıştır. Bu Ermenilerin çoğu ilk defa böyle bir cenazeye katılırlar. Ayrıca Kürtler başta olmak üzere Araplar, Süryaniler vb. kitleler de anmaya katılırlar. Nubar Ozanyan’ın bıraktığı mirası devralan yoldaşları daha ileriye taşıyacaklardır! 

45289

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Sayfalar