Perşembe Mayıs 30, 2024

Yezidlere karşı Pir Sultan’ın partisine!---ERGİN DOĞRU

Alevi hareketinin içerisinde bulunduğu durumu yorumlamak, analiz etmek hepimize düşen bir görevdir. Güçlü bir Alevi hareketinin Türkiye'de özgürlüklerin gelişimine sunacağı katkı göz önüne alındığında bu görevin aciliyeti ve önemi de anlaşılmaktadır. 

Türkiye, AKP hükümetinin iktidarlaşma çabası arttıkça özgürleşme arayışları ile diktatörleşme kavgası arasındaki mücadele giderek kızışıyor. AKP gericiliği tek adam diktalığı ile özgürlük arayışı olan tüm güçleri sindirmeye, susturmaya, biat ettirmeye çalışıyor. AKP gericiliği, geçmiş sistem partilerinden farklı bir politika izliyor. Diktalaşma sürecinde tek bir yöntemi değil, birçok yöntem ve politikayı iç içe uyguluyor. Bazen şiddet politikası, bazen ise inceltilmiş asimilasyon ve satın alma, içten ele geçirme gibi yöntemler uygulanıyor.

AKP gericiliği, çok yönlü politikalarını uygularken kendini sistem içerisinde kurumsallaştırma anlamında hızlı bir kadrolaşma uyguluyor ve sistemini geliştirmeye çalışıyor. Yargı, emniyet, ekonomi ve eğitim üzerinden sistemi ele geçirerek adeta “yeşil Kemalist diktatörlük” kuruyor. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı sırasındaki söylem ve uygulamaları ile adeta padişahlık özlemlerini gideriyor.

AKP gericiliği ayrıca, iktidarlaşma çabalarını sürdürürken hiçbir dönemde görülmemiş kadar ağır bir baskı ve şiddet uygulamaktadır. AKP hükümeti döneminde yaşanan çocuk ve kadın ölümleri, AKP faşizminin şiddet boyutunu göstermektedir. Yargı, medya üzerinden yapılan en ufak eleştirileri linç politikalarına çevirmekte; sokakta sürekli bir linç tehdidi ile toplum sürekli baskılanmaktadır. Tayyip Erdoğan hakkındaki açıklamalarından dolayı dört kişinin tutuklanmış olması, tehlikenin boyutunu gösteriyor. Çıkarılmak istenen “İç Güvenlik Paketi”, padişahlığın yeni yasaları olacak gibi duruyor. Artık söz söylemek, eleştirmek, sokağa çıkmak kesinlikle bedel gerektirecek.

Kürtler AKP gericiliğine direniyor

AKP gericiliğinin uyguladığı bu faşizm ve dikta çabalarının karşısında ise uzun süredir olduğu gibi Kürt halkının özgürlük mücadelesi duruyor. Kürt halkının tüm soykırım operasyonlarına rağmen sürdürdüğü bu mücadele, özgürleşme adına takdire şayandır. Kürtlerin dışında özgürlük arayışının parçası olması gereken demokrasi ve barış güçleri ise maalesef oldukça etkisiz ve siyaseten belirleyicilikten uzak bir noktadadır. Bu belirlemeye Türkiye’deki emek ve sınıf güçlerini de katmak mümkündür. Dolayısıyla AKP karşısında yürütülen demokrasi ve özgürlük mücadelesi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin omzuna yüklenmiş durumdadır. Kürt hareketinin demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletme ve büyütme amaçlı yürüttüğü demokrasi ve özgürlük ittifakı, bu sebepten daha acil bir durum haline gelmiştir.

Kürtler, demokrasi güçleri ve emek cephesindeki güçlerin dışında Türkiye demokrasi ve özgürlük güçleri için önemli bir etken olan demokratik Alevi hareketi de maalesef etkisiz bir durumdadır. Sürekliliği olmayan, gündem yaratamayan ve potansiyelini aktif mücadele çizgisini çekemeyen demokratik Alevi hareketi, parçalı ve etkisiz görüntüsüyle siyaset olarak etkili olamamaktadır. 

Alevilerin demokrasi güçleri ile birlikte düzenlediği eğitim boykotu gösterdi ki, Aleviler kıpırdarsa Türkiye demokrasi güçlerinde etki yaratmaktadır. Bu yüzden de demokrasi ve özgürlük güçleri içerisinde Alevileri özel değerlendirmek gerekiyor.

Aleviler özgürlük gücüdür

Alevi hareketinin içerisinde bulunduğu durumu yorumlamak, analiz etmek hepimize düşen bir görevdir. Güçlü bir Alevi hareketinin Türkiye’de özgürlüklerin gelişimine sunacağı katkı göz önüne alındığında bu görevin aciliyeti ve önemi de anlaşılmaktadır.

Demokratik Alevi hareketi, Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte önemli bir güç ve role sahip olabilir. “Olabilir” diyoruz çünkü demokrasi mücadelesinin geçmiş pratiği göz önüne alındığında Alevilerin mücadele içerisindeki aktif ve etkili rolü belirgindir. Darbe sonrasında ise Alevi hareketi, çeşitli sebeplerden dolayı rolünü oynayamamıştır. Sistemin yükselen Kürt özgürlük mücadelesinden koparıp ayrıştırmak için Alevilere dönük politikaları, bu noktada belirleyicidir. Demokratik Alevi hareketi bu anlamda öncü olma, genel Alevi hareketini doğru bir hatta çekme konusunda rol oynamalıdır.

Genel Alevi hareketi irdelendiğinde siyasal duruş ile paralel olarak eğilimler de belirleyicidir. Örneğin Aleviliğin tarihsel özüne ve felsefesine sahip çıkanlar sistem karşıtı, ilerici bir konumdayken, sistem ile uzlaşan Alevi yapıların duruş olarak Türk-İslamcı çizgiye yattığı biliniyor.

Alevi hareketinin bugün içerisinde bulunduğu parçalı yapı, aslında siyasal duruş ile alakalıdır. Dolayısıyla, “İnanç ve siyaset iç içe olmaz” diyenlerin gerçeği söylemediği nettir.

Alevilerin en büyük handikaplarından biri ise CHP ile olan çelişkili ve yanlış ilişkilenme tarzıdır. Genel Alevi hareketine sistem tarafından enjekte edilen bu hastalıklı duruşun hala aşılamadığı bir gerçektir. Sistem tarafından beslenen gericilik üzerinden Aleviler, sürekli egemenlerin sahte laik politikalarına yedeklenerek sistem denetimine alınmıştır. Elitist burjuvazinin sahte sekülarizm anlayışı, bugün de Aleviler üzerine politika olarak kullanılmaktadır. Bugün AKP gericiliği bahane gösterilerek Aleviler, CHP ye yedeklenmektedir. CHP’nin Aleviliğe hiçbir katkısı olmamasına rağmen Alevilerin hala CHP ile idare edilme çabaları, adeta karşılıksız bir aşktır.

Tarihsel süreç içerisinde yaşanan tüm Alevi katliamlarında CHP’nin iktidar veya iktidar ortağı olduğu gerçeği, ortaya koyduğumuz belirlemenin en somut göstergesidir. Koçgiri, Dersim, Sivas, Maraş, Gazi ve sıralamadığımız irili ufaklı onlarca Alevi katliamında CHP vardır.

CHP-Alevi ilişkileri bu kadar net ve somuttur. Egemen sistem anlayışı, Alevileri hiç kabul etmemiştir; sadece ihtiyaç dahilinde kullanmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca beyaz Kemalist sekülarizmin Alevileri kullanmanın ötesinde bir yaklaşımı hiç olmamıştır. Genel Alevi hareketi, bu çarpık, yanılgılı ve karşılıksız CHP ilişkisinden derhal vazgeçmelidir.

Genel Alevi hareketi için vurgulanması gereken diğer önemli bir nokta da Aleviler ve Kürt Özgürlük Hareketi arasındaki ilişki düzeyidir. Ortadoğu alanının önemli bir değişim ve dönüşüm gücü olan Kürt Özgürlük Hareketi, tüm dinamikleri olduğu gibi Alevileri de olumlu şekilde etkilemiştir. Aleviler, Kürt Özgürlük Hareketi’nin yükselişiyle beraber özgüven kazanmış, demokratik örgütlülüğünü geliştirmiştir. Devletin Kürtler ile Alevilerin buluşmasını önlemek için Alevi hareketine sunduğu imkanlar dahi dolaylı olarak Kürt hareketinin olumlu yansımalarıdır.

Hemen söylemeliyiz ki, Kürt Özgürlük Hareketi’nin genel Alevi hareketi ile sağlıklı ilişkilenmesi, sistemi zorlayacak en önemli güçtür. Bu iki dinamiğin birleşmesi, demokrasi ve özgürlük mücadelesini olumlu etkileyecektir. İşte bunu önlemeye çalışan sistem güçleri ve işbirlikçileri, iki dinamik gücün arasını açmak, tarihsel egemen yargılar ve yalanlar üzerinden ayrıştırmak için çabalarından vazgeçmiyorlar. İki dinamiğin tarihsel duruş ve bedelleri görmezden gelinerek Aleviler inanç üzerinden ayrıştırılmak isteniyor. Oysa Kürt Özgürlük Hareketi, kendini inanç üzerinden tarif etmiyor ve Aleviliğin özünü her fırsatta sahipleniyor.

Seçimler yeni bir özgürlük alanı açabilir

AKP gericiliğinin kendini meşrulaştırması noktasında seçimler üzerinden sağladığı kazancı iyi yorumlamak gerekiyor. AKP, seçimleri kendini kurumsallaştırma ve iktidarlaştırma anlamında önemli bir mevzi olarak kullanmış ve siyasetini sistem gücü haline dönüştürmüştür.

AKP gericiliğinin seçimler üzerinden elde ettiği gelişmeler karşısında demokrasi ve özgürlük güçleri genel olarak bu imkanı doğru kullanamamıştır. Kitleler ile buluşma, onun siyasi iradesi olarak kendi sistemini örgütleme şansını, cumhuriyet tarihince elde edemedik. Sebepleri çok olsa da sonuç olarak ortada var olan gerçeklik budur. Dönem dönem parlamenter sistem içerisinde yapılan kimi müdahaleler kalıcı olmamış ve sonuç vermemiştir.

Demokratik Kürt hareketini ise bunun dışında tutmak gerekmektedir. Demokratik Kürt hareketi, açığa çıkan fırsatları doğru değerlendirmiş ve parlamenter sistemi halkın çıkarları doğrultusunda değerlendirmiştir.

Bugün gelinen aşamada AKP gericiliğinin seçimleri yeni hedeflerine ulaşma aracı haline dönüştürmesine izin vermemek gerekmektedir. AKP gericiliğinin tek başına anayasayı değiştirecek güce ulaşmasının önüne geçmek açısından güçlü bir halk muhalefeti örgütlemek gerekiyor. CHP ve MHP gibi sistemin diğer partilerinin AKP gericiliğinin önüne geçemeyeceği açıktır.

AKP gericiliğinin önüne geçmek için ortaya çıkan tabloda en önemli güç, Alevilerin, emekçilerin, aydınların, ilericilerin HDP ile yapacağı güç birliğidir. HDP’nin baraj sorunu olmayacağını görmekteyiz ama sorunu sadece baraja indirgemek, halklarımızın özgür geleceğini kısır değerlendirmek anlamına gelir.

Türkiye’de AKP gericiliğini durduracak yegane güç HDP ve bu güçlerin birlikteliğidir. Bu güç barajı aştığında AKP gericiliğinin anayasa çoğunluğu sağlaması mümkün olmayacaktır. AKP gericiliğine karşı mecliste oluşacak güç, halkların özgür geleceğini inşa edecek güç olacaktır.

HDP ile birlik ve zafer, inkarcılığın aşılmasıdır

HDP ve demokrasi güçleri ile meclise girecek olan bileşim, cumhuriyet tarihince yok sayılan, imha tehdidi ile yaşamış toplumsal kesimlerin temsilcisi olacaktır. Bu yönüyle bakıldığında HDP’nin seçim perspektifinde ortaya koyduğu birlik anlayışı, bir seçim birlikteliğinden ziyade yeni bir toplumsal birlik anlamına gelecektir. HDP çatısında bir araya gelecek olan Alevi, Süryani, Yahudi, Ermeni, Rum, Arap tüm etnik ve inançsal kimlikler, eşit, özgür bir gelecek temelinde birleşecektir.

Emekçiler, doğru sınıf anlayışını demokratik mücadele ile birleştirecek; sistemce yok sayılan, ötekileştirilen kim varsa ortak demokratik değerlerde buluşacak. Bu yüzden de HDP ile yakalanacak olan zafer, aynı zamanda inkarcı, imhacı cumhuriyet anlayışının iflası olacaktır.

Alevilerin çıkarı birliktedir.

Alevi toplumu arasında bugün yaşanan ayrışmanın tarihsel kökeni ve geçmişi vardır. Alevilikte işbirlikçi çizgi ile direnişçi çizginin tarih buyunca süren mücadelesinde Hallacı Mansur’dan, Ebul Vefa’ya, Pir Sultan’dan Baba İshaklara, Alişerlerden Seyit Rızalara kadar direniş çizgisinin başarısı zorunludur. Hızır Paşa, Rayber çizgisine karşı tarafı olduğumuz direniş çizgisi, Aleviliğin geleceğidir. 

Aleviliğin tarihsel özü ile yaşanmasından yana olan her Alevi birey, Aleviliğin geleceği için doğru siyasi tutumu almak zorundadır. Bugün Yezid zihniyetinin iktidar olduğu, Hızır Paşa, Rayber çizgisinin Yezid zihniyetine paralel bir duruş gösterdiği bir süreçte her Alevi’nin Hüseyni bir duruş ile Pir Sultan gibi, Seyit Rıza gibi baş eğmeden gerekli duruşu göstermesi gerekir. Bugün bu duruşu göstermek, tüm gericiliğe karşı Aleviliği HDP bünyesinde diğer özgürlük ve demokrasi güçleri ile buluşturmaktır.

Aleviler açısından baktığımızda bu birlik, hem tarihsel duruş açısından gereklidir hem de çıkarları açısından gereklidir. Alevileri içinde bulundukları asimilasyon ve zor tehdidinden kurtarmak, ancak kendi değerlerine ve iradelerine saygı gösterenlerle yan yana gelerek mümkün olur.

Bugüne kadar aldatmaca ve korkular üzerinden yedeklenilen Kemalist kafa ile Yezid zihniyetini aşmak mümkün değildir. İnkarcı zihniyetin asıl ideolojik sahibi olan CHP’ye destek vermek, Aleviler açısından inkarcılığın devamıdır, yeni katliam politikalarına zemin sunmaktır. CHP’nin desteklenmesi demek, aynı zamanda Dersim’de, Maraş’ta, Sivas’ta yitirdiğimiz canların aziz hatırasına da saygısızlık yapmak demektir.

AKP geriletilmek ve aşılmak isteniyorsa yapılması gereken, sanal ve sahte korkular ile CHP yedeğine düşmek yerine AKP gericiliğini tümden aşacak devrimci, demokratik özgürlük platformu olan HDP’nin yanında yer almaktır.

HDP’nin barajı aşması, AKP gericiliğinin anayasayı değiştirme, dolayısıyla başkanlık sistemini kurma tehlikesini kaldıracaktır. HDP’nin oluşturacağı grupla resmi ideoloji aşılırken Aleviler kendi temsilcileri ile kendi mücadelelerini de daha iyi yürütecektir.

Seçimler bir son değil, yeniden başlangıçtır

Bu coğrafyada asırlardır yaşanan adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı halkların özgürleşme zamanı geçiyor. Kapitalist modernitenin sömürü politikalarının aracı haline dönüştürdükleri farklılıkları, boğazlaşmaların değil özgürleşmenin mevzisi yapma zamanıdır.

Elbette seçimler özgürleşme kavgamızda ancak bir araçtır. Seçimlerin kaybedilmesi ile özgürleşme arayışımız son bulmayacağı gibi zafer ile de özgürleşmiş olmayacağız. Burada göz ardı edilmemesi gereken en önemli nokta, bu coğrafyanın tarihinde hiç olmadığı kadar özgür birlik temelinde bir zemin yakalanmıştır. Emekçisi, devrimcisi, aydını, öğrencisi, kadını, çocuğu ile özgürlük sevdası mayalanmaya başlanmıştır.

Seçimler, halklarımızın bağrında doğan bu yeni mayalanmanın önemli bir aşaması olabilir. Bunun için de seçimleri halklarımızın özgürleşme ve demokratikleşme sürecinde bir mevziye dönüştürelim.

Egemenlerin halklarımıza karşı geliştirdiği dincilik, milliyetçilik, baskı ve zor politikalarına karşı halkların, inançların, toplumsal kesimlerin özgürlük, eşitlik kavgasında bir mevziye dönüştürelim.

Yeni bir dönem başlarken zalimin karşısında direnen Kürt halkının özgürlüğüne, Alevi’nin özgürlüğünü, Süryani’nin eşitliğini, Ermeni’nin kardeşliğini ekleme zamanıdır. Halklar bahçesi yeniden çiçek açarken vicdan sahibi olan herkese düşen, özgürlükler ve demokrasi mücadelesinde halklar ve inançlar bahçesine bir kızıl gül eklemektir. 

Zalim ile mazlum arasında süren hak mücadelesinde, Xizir yardımcımız ola!

 

60208

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar