Perşembe Ekim 31, 2024

Sinan Dersim… (Nubar OZANYAN)

Bitmez tükenmez bir sevdadır bizimkisi. Her ölümde yeniden doğar. Her damlada kuru olan her şeye can katarız. Yüzümüzü her daim hakikate çeviririz. Kendimizi anlamakla başlarız hakikat mücadelesine. Önce kendi içimizdeki hakikati bulmak için başlarız kavganın ilk dersine. Biliriz ki, başarılması en zor olan kavga insanın kendisiyle olandır. İçimizdeki düşmanı alt ettikçe özgür, korkusuz ve “zana” olmayı başarırız. Söylediğini yapan, sadece yapan da değil “doğru yapan” oluruz.

Her kıyım ve kırımda acır insan olan her yanımız. Çöl kumlarına düşen kimsesiz çocukların bir daha kabus dolu gözlerle gökyüzüne bakmaması için yaşar ve mücadele ederiz. Ölüme en yakın yerde durur, kavganın en sert ve keskin yerinden tutarız. Sonra kuyuların ve uçurumların diplerinden yükselen Kürt anaların seslerini, ağıtlarını, öfke ve direnişlerini kararlılığımıza katarız. Her uzun ve zorlu yolculuğa çıkışımızda bir eksikle devam etme ihtimalinin olabileceğini bilerek yürürüz. Sinan Dersim hevalle birlikte devrimin yasalarına uyarak önce ileriye, bazen de anılar denizinde dönüp geriye bakarak yürüdük. Bizler canını devrime feda edenlerin yoldaşlarıyız. Sahipsiz, yetim çocukların arkadaşlarıyız. Dilsiz, yurtsuz çocukların vazgeçilmez dostlarıyız. Kurşunlanmış, haftalarca bedeni yerde bekletilen anaların öz evlatlarıyız.

Biz devrimciyiz, bedelini göze aldığımız bir mücadelenin bilinçli ve gönüllü insanlarıyız. Korkmanın yenilmek, teslimiyetin de ihanet olduğunu iyi biliriz. Özgür yaşam mücadelesinde ne birini incittik ne de ağlattık. Çünkü biz dünyayı değiştirme iddiasıyla yola çıkanlardık. Zindanlar, kayalar, çöller sahipsiz öksüz çocuklar tanığımızdır.

Yaşamımız boyunca yorulup ara vermeden hakikatin peşinde koştuk. Bazıları şaşırdı, anlam veremedi bu iradeye. Hep kulağıyla değil yüreğiyle duyanların insanı olduk. Sınırlı yaşamımızı büyük davaya adarken sadece silahımızla değil sistemimizle bir dünya yaratmayı esas aldık. Bizi felsefemizle, devrim programımızla, dünyayı değiştirme cüretimizle tanımaları için çalıştık. Bilmenin yetmediğini mutlaka harekete geçmek, yapmak gerektiğini bilerek yürüdük. Başkaları gibi anlaşılmak için değil anlamanın esas olduğunu kabul ederek, bütün ruhumuzla mazlumları anlamanın sonsuz kavgasına adadık kendimizi. Bunun için çalıştık ve mücadele ettik. Yaşama ve özgürlüğe en büyük anlamı yükleyerek kendimizi adadık. Çocuk tadında davamıza bağlandık, yoldaşça güldük. Yaşanılmazı, zor olanı yaşanılır kılmak için çalıştık. Çünkü biz SİNAN DERSİM’İZ. Çünkü biz devrimciyiz.

Ölümle her zaman olmazsa da en fazla karşılaşan insanlar olduk. Yaşamı ve özgürlüğü esas aldığımız için var olduk ve ölüm bizden korktu. Karşılaştığımızda ise cesaretle yürüdük ölümün üzerine.

Tarih, hiçbir zaman bencil dünyanın insanlarını kabul etmez. O ancak ortak çıkarlar uğruna ve başkalarının mutluluğu için yaşayanların, özgürlük için savaşanların yüceliğini kabul eder. Mutluluk ve özgürlüğün her resminde, en renkli ve en canlı yerinde hep direnenlerin sesi ve sevda türküleri yazılıdır.

Heval Sinan, bütün devrimcileri anlamaya çalışan, onlara dokunmasını bilen bir yerde durdu. Yaşıtları ve kendisinden genç arkadaşlarla espriler yaparken kendisinden yaşça büyük devrimcilere daha dikkatli, ölçülü ve saygılı davranmayı bildi. Yazılı medyada onun hakkında yazılan tüm yazıları satır satır dikkatle okuyorum. Bir de yazıya dökülmeyen ama anlatılanları dinlesek ne olurdu? Ne çok seveni olduğunu daha iyi görürdük.

Garê’nin kavurucu sıcağının altındayız. Her taraftan sanki ateş yükseliyor. Üstümüzde keşif durmak bilmiyor. Ortak ya da tek tek yaptığımız sohbetlerimizde konumuz birleşik mücadeleyle sınırlı kalmazdı. Tarihe, Kemal Pir, Mazlum Doğan ve zindan şehitlerine dek uzanırdık. Daha konuşmaya başlarken o kadar çok ortak konu çıkardı ki!

Önce ağır yaralı olduğu haberini aldık. Sinan yoldaşı tanıyan herkeste benzer düşünce ve ortak bir ruh hali oluşurdu. Sonra Susardık. Kimse birbirine bir şey deme cesareti gösteremezdi. “Umarım yarası ağır değildir”le başlayan “iyileşir”le tamamlanan duygu dolu isteklerimiz bizleri alır derin bir anı sarmalı içinde sessizliğe ve adı konmamış bir suskunluğa götürürdü. 

Heval Sinan Dersim yaşamı boyunca sessizlerin, görünmezlerin ve suskunların özgürlük kavgasını verdi. Tıpkı Yılmaz Dersim, Atakan Mahir, Delal Amed, Sakine Cansız arkadaş gibi.

Heval Sinan Dersim, ömrünü ve bütün gücünü dünyada en mükemmel şey olan özgürlüğe adamak için aramızdan ayrıldı. Anısına saygı ve minnetle.

3335

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar