Salı Mayıs 21, 2024

Kimdir Devrimci olan...! Mahmut Turhal

Günümüz sosyal medyasında ve yazılı sol medyada hemen hergün devrimcilik nedir? Devrimci kimdir üzerine çokça laf edilip yazılıp çiziliyor. Bizde muğlaklaştırılan ve içeriği bozulan bu kavramların bir kez daha yerli yerinde ve amaç ve içeriğine uygun kullanılması bakımından nedir devrimcilik sorusunun yanıtlanması gerekiyor.

Kısaca devrimci; bilimsel sosyalist dünya görüşü ve idealleri doğrultusunda toplumda ''kökten'' değişim isteyen, eskiye vurup yeniyi kuran ve değiştiren kişidir.

Peki gerçek devrimci kimdir? sorusu ise; yaşamı yaşanılır kılacak; işçi ve emekçi sınıfların ayrımcılığa,, sömürüye ve zulme uğramadığı, sınıfların ortadan kaldırıldığı, herkesten kendi yeteneğine göre katkı istenen, herkese ihtiyacı kadar olanak sunan bir komünist bir dünya özlemiyle, bugününü yarınlar için feda etmekten çekinmeyen insandır demektir.

İnsanlığa ''yaşanabilir'' bir sosyalist dünya teklifinde bulunan her devrimci emperyalist-kapitalist sisteme, faşizme, ırkçılığa, ayrımcılığa, sömürüye, haksızlığa sonuna kadar karşı olandır. Olması gerekir, yoksa devrimci değildir. Devrimci yukarıda dile getirdiğimiz ideallerimizi içselleştirmiş, yarını bugünden yaşamaya başlamış, özel mülkiyetçi sistemin etkilerinden kurtulmuş, devrimi önce kendi bireyinde gerçekleştirmiş kişidir.

Elbette devrimcilik zorlu bir yoldur. Devrimciliğin özünü kavrayamamış insanlar, eski burjuva düzen içi alışkanlıklarını sürdürmekte ısrarcı davranırlar. Devrimcileşme sürecini yaşamak yerine, kısa süreli olarak devrimci gibi davranırlar. Sonunda ise alışkanlıklarına dönerler, dostlar alışverişte görsün diye yapılan ufak tefek işler ise günü kurtarmaya yöneliktir. Oysaki devrim gerçeğin ta kendisidir. Bir gün mutlaka yüzleşilecektir bu nedenle devrimci bir tarzda ısrar etmek gerekir. Kendisine devrimciyim diyen bir devrimci bencillikten uzak durmalı ve kendi çıkarlarını devrimci hareketin çıkarlarının gerisinde tutmayı başarmalıdır..

Kuşku yok ki, devrimciliğin temel özelliklerinden biri de sevgidir. Bu sevgi yoldaşlarımıza ve emekçi halkımıza duyduğumuz sevgidir. Başkalarını sevmeyen başkaları için mücadele edemez. Etse bile kendi çatlak bireyci-bencil egosunun tatmini içindir. Birey bu özelliğini de zaten uzun süre gizleyemez.

Yine devrimciliğin olmazsa olmazlarının başında eleştiri ve öz-eleştiri gelir. Fakat bunu yaparken herkesin önünde yapılmalı, asla kulis gafletine yani arkadan konuşulmamalıdır. Eleştiriler aslında insanı bulunduğu durumdan daha ileri götüren çok değerli bir kılavuzlardır. Ancak insanlarımız eleştirildiklerinde, eleştirilen konuya yoğunlaşıp olumsuz davranışlarını olumluya çevirme yerine hemen savunmaya geçip eleştiriyi yönelten yoldaşına saldırmaya ve bir intikam güdüsü ile hareket etmeye başlarlar. Bu da örgütlülüğü geriye götürmekten kurtaramaz.

Yaşamı bütünüyle devrimci bir yaşam tarzıyla örgütleyemeyen, devrimci düşünemeyen ve devrimci ahlak ve kültürü içselleştirememiş insanlar, yabancılaşmaya ve yozlaşmaya mahkumdurlar. Kolektif irade ve olaylara kolektif bir şekilde refleks geliştirmek yine devrimci yaşam tarzının başat aktörlerindendir. Denetimin, paylaşımın, kararların, birlikte alınması gerekir. Aksine birilerinin inisiyatifi hep kendinde bulundurma istek ve arzuları; moda deyimle “Number one” olma telaşı, söylemeye dilimiz varmıyor ama “şef olma” hastalığı, Kolektif iradeye hep darbe vurmuştur. Birilerinin güdümünde olmak, ortak akıl yerine başkalarının kuklalığına soyunmak ya da bu tür davranışlara muhatap kılınmak her şeyden önce o alandaki devrimcilere hakarettir. Oysaki ortak akıl ve halk iradesi en büyük yol göstericimiz olmalıdır.

Devrimcinin görevi devrimde çıkarı olan insanı ikna etmek için çalışmaktır Yaşamıyla, fikirleriyle, sistem alternatifi projeleriyle bunu kitlelere kabul ettirerek, sistemsel bir dönüşümün yolunu açabiliriz. Artık yaşanan deneyimler bize, halka rağmen halk için bir devrimin olamayacağını yeterince göstermiştir. Artık halk için, halk ile beraber, ötekileştirilen tüm toplumsal kesimler ile beraber bir dönüşümün kapısı aralanabilir.

Yine yaşanan deneyimler göstermiştir ki, devrim sadece bir sınıfın bir başka sınıfı iktidardan alaşağı etmesi değildir. Bunun ötesinde sürekli devrim biçiminde iktidarı tümden dışlayan, kolektif komünal bir sistem savunuculuğudur artık. Yaşanan Proleter devrim örneklerinin başarısızlığının altında yatan esas neden, devrimi yapanların devrimciliği içselleştirmemiş olmasıdır. Çokça söylenir devrim kitlelerin eseridir. Devrimi gerçekleştiren kitleler ne kadar bilinçli, ne kadar ideallerine bağlı, ne kadar yaşamsal olarak devrimciliği içselleştirmişse, devrim de o kadar başarılı olabilir. Tepeden inmeci hiçbir iktidar değişikliği kalıcı değildir.

Özel mülkiyet dünyasında “İnsan, insan olarak yoksullaşır” der Karl Marks. Bu kapsamda değerlendirdiğimizde devrimci yaşam özel mülkiyet sistemine karşı bir alternatiftir.

Özel mülkiyet dünyası bireye bireysel “kurtuluş” yolları gösterir. Bunu da rekabeti, bencilliği kendisi ile aynı “kaderi” paylaşanları ezme, yok etme bilincini vererek; bireyi kendi kendinin nesnesi haline getirerek yapar. Devrimci yaşam, burjuva yaşamın zıttı-reddidir. İnsana, insan olma, özgür birey olma bilincini anaca devrimci sosyalist yaşam sunar.

Her devrimci öncelikle kurulu burjuva kapitalist sistem ile mücadeleyle sistem içinde yaşayan kişilikle mücadeleyi birlikte yürütmelidir. Çünkü kendimiz ile yürüttüğümüz mücadele aslında sistem ile mücadelenin ön adımıdır. Kendini sistem sınırlarının dışına çıkarabilmiş bireylerin işidir devrimcilik sosyalistlik aslında.

Mücadelenin dışına düşen kişi devrimci değildir artık.

Ostrovski “Trajedi mücadele durduğu zaman başlar” der. Dönekliğin başladığı nokta mücadelenin dışına düşülen andır. Devrimci birey mücadelenin dışına düştüğü an yeniden özel mülkiyet sisteminin bir dişlisi haline gelir. Bu açıdan devrimci insan, hangi nedenle olursa olsun, örgütlü yapısının dışına düşse de, devrimci duruşunu koruyabilmelidir. Bunu korumanın yolu ise sınıf mücadelesinin, emekçilerin kavgasının yanında durmaya devam etmektir.

Belirtmiş olduğumuz gibi devrimci kısa tanımla burjuva kapitalist dünyanı yıkıp yerine sosyalist dünyayı kuran yada en azından bu amaçla kendini ortaya koyandır. Eski, çürümüş emperyalist kapitalist sistemin dünyasına, onun yarattığı açlığa, sefalete, eşitsizliğe, savaşlara, bireyi kullaştıran felsefesine karşı mücadele edendir. Elbette bu sisteme karşı mücadele etmek yeterli değildir. Devrimcinin ana amacı eskiyi yıkıp yerine yeniyi, daha ileri olanını koymaktır.

İnsanı devrimci yapan içinde yaşadığı maddi yaşam koşullarıdır denir. Ancak aynı koşullar içinde yaşayan herkes neden devrimci olmaz sorusu hala cevapsızdır.

Devrimci olmak, içinde yaşanılan hayat koşullarının yarattığı sorunlara cevap olmaktır esasında.

Mahmut Turhal

7536

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar