Perşembe Mayıs 30, 2024

Bir Yılmaz Dersim/Nubar Ozanyan

Herkes Yılmaz’a sevdalı, Yılmaz Dersim’e sevdalı. Açıklaması zor bir çelişkidir bu. Nereden gelir, bu tükenmek bilmez Dersim sevdası.

Bu sevdayı, bu denli güçlü ve çekici kılan; Dersim topraklarını, dağlarını, süt gibi akan sularını sevdanın diğer adı yapan nedir? Neden her derin sevdanın adı hep Dersim olur? Rüyalarımızdan çıkmayan, kayalara vuran acının adı neden hep Dersim olur?

Gerilla için Dersim tanımlanması zor sevdanın ismi olmuştur. Kuzeyin, Güneyin, Doğunun, Batının dört parça Kürdistan’ın, özgürlük arayan herkesin yegane sevdasıdır, Dersim. Resmini bile görmeden, sadece ismini duyan herkesi bu denli güçlü çeken ve vazgeçilmez kılanın sadece dağları, ağaçları, suları olmadığı bir gerçektir.

Avuç içi öpülesi anaların gözyaşlarını arayan hikayeleri, tertemiz saf inançları, çocuk tadındaki dostlukları, ağır hüzün kokan şarkılarıdır Dersim’i hafızalara kayıt eden. Her bir yüreğinde damlayan kan, her şeyi unutmak için ölümü arayan katliam anılarıdır onu unutulmaz kılan.

Biraz da cehaletin üstüne yürüyen, soran, sorgulayan, tartışan, seven, bağrına basan paylaşımcı bilge halkın varlığıdır, Dersim’i unutulmaz kılan. Onu görüp halkına dost olmayan, dağlarını görüp aşık olmayan var mıdır?

Üzerine en acı dolu türkü ve ağıt yakılan, en direngen hikayeler anlatılan topraklardan biridir Dersim. Herkesin kendisine aşık olduğu, Yılmaz Güney ismi Dersimli çocuk Yılmaz’ın özgürlük arayışının ilk ismi olur. Onu toprakların derinliğine bağlayan, gökyüzüne uzanan dağların ve aşkın ismidir, Yılmaz.

Gerillanın Dersim’de hakikat ve özgürlük arayışının ilk adımları İbrahim Kaypakkaya ve Ali Haydar Yıldız’la başladı. Ali Haydar türküsü ve ismi, neredeyse yarım yüzyıldır Dersim’in direniş ve onur hafızasına kayıtlıdır. Dersim’de her çocuk Ali Haydar doğar.

Yılmaz Dersim, çocukluk ve gençlik yıllarında sayısız ve isimsiz gerillayla tanıştı. Gerilla anıları karıştı çocukluk hayallerine. Ve onu gerillaya götüren ismin Dersim ve Yılmaz olması tesadüfi değildir. Yılmaz Dersim, kendisini tanıyıp anladığı günden bugüne dek, doğduğu toprakları karış karış bir çağdaş derviş gibi dolaştı. Doğası ve insanı tanındıkça çaresi bulunmaz, Dersim sevdasına düşülür. Bir kez ayak basılıp cevizi ve çökeleği yenilen, kapısı çalınan, tanışılan, hikayesi dinlenen analar bilindikçe durmak utanç olur. Yılmaz Dersim’in topraklarına dönme isteği ve kararlılığı o kadar büyüktü ki, hiçbir söz onu durduramadı. Özgürlükle, hakikatla tanışmak, karşılaşmak, mücadelede sınanmak isteyen herkes Dersim ve Amed halkına dokunmalıdır.

Heval Yılmaz, en zor koşullarda ve süreçlerde ideallerine, yoldaşlarına, şehitlerine bağlı olarak yaşadı, savaştı ve ölümsüzleşti. Savaşçılığı, kararlılığı ve duruşuyla onu tanıyan, onunla karşılaşan herkeste bir sempati yarattı.

Her dönem, herkesten daha fazla en önde olmanın, ileri doğru yürümenin kabul edilir komutanı oldu. Sayısız kez düşmanla, en elverişsiz koşularda girdiği çatışmalardan mucize denilecek şekilde, düşmana kayıp verdirerek çıktı. Ve Yılmaz Dersim ismi, tıpkı Atakan Mahir ismi gibi, bilgelik ve özgürlüğe bağlılığın ismi oldu.

Anlaşılması ve anlatılması zor olan bir şey de çocuk sevgisidir. En yakın koruması, boyunu geçen silahı taşıyan küçük Kürt generaller oldu. Her halkın çocuk yaşta özgürlük generalleri vardır. Yılmaz Dersim’in Medya Savunma Alanları’nda yanında eksik etmediği, en yakın yoldaşları hep küçük Kürt generalleri olmuştur. Ve onlara olan güçlü sevgisidir, işgalci ve ilhakçı düşmana karşı bu denli patlamaya hazır öfke biriktiren. Çocuk ve halk sevgisi olmayanın düşmana öfkesi olmaz.

Heval Yılmaz, Dersim’in tüm onurlu ve yiğit halkı gibi, sonuna dek özgürlüğe bağlı kaldı. Ona ve halen en zor koşullarda özgürlük arayışını sürdüren gerillalara baktığımızda tarifi kolay olmayan fedakarlığın isimlerini buluruz.

Hakikate bağlılığın yürüyüş izleriyle karşılaşırız. Sonsuzluğa ulaşılacak yolun adresini buluruz. Ve eğer halklar bir gün kurtuluş ve özgürlük yolunda ancak vazgeçtiklerinde yenileceklerini anlarlarsa, kararlılık ve irade göstermekten başka bir yolun olmadığını ve bu yolun ne kadar meşakkatli ve zorluklarla dolu olsa da vazgeçilmemesi gerektiğini öğrenmiş olacak; kurtuluşa en yakın an olduklarını anlayacaklardır. İşte o zaman Yılmaz Dersim’in, Atakan Mahir’in nasıl bir özgürlük türküsü olduğu daha iyi bilinecektir.

Kana doymayan sömürücü ve ilhakçı düşmanlarla karşı karşıyayız. Bilginin ve aklın, daha fazla halkı ve özgürlük savaşçılarını yok etmek ve diz çökertmek için kullanıldığı bir süreci yaşıyoruz. Halkların kadim toprakları daha fazla kan ve barutla işgal ve ilhak ediliyor. Emek ve alın teri, en acımasız faşist yasa ve yönetimlerle gasp ediliyor.

İşçilerin, emekçilerin, kadınların, çocukların, Alevilerin, Kürtlerin, Ermenilerin, LGBTİ+ların emek ve onur dünyaları en barbar, soykırımcı, faşist diktatörlüklerle karartılmak isteniyor.

Özgürlük düşleri, sevda hayalleri kabusa çevrilmek isteniyor. Ancak unutulmasın ki, dağlarda özgürlük sevdalısı Yılmazların haykırışları, şehirlerde korkusuz maden işçilerin direniş ve kavga sloganları birbirine daha fazla karıştığında, günlerimizi kabusa çevirenleri en tatlı uykularından uyandıracağımız zaman mutlaka gelecektir. Ve onları, dünyayı maviye boyamak isteyen çocukların ellerine teslim edeceğiz.

Yılmaz Dersim’in ve Dersim dağlarında şehit düşen tüm düş yolcularının anısına, hürmet ve minnetle.

4119

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

Sayfalar