Çarşamba Mayıs 15, 2024

Yorum: Bir gece ansızın geri döndüler!

 

AKP-MHP faşist iktidarının Kürt düşmanlığı üzerinden kendini var etme çabasıyla ülke içerisinde yürüttüğü savaş politikası dışarıda da Rojava’da YPG üzerinden sürdürülürken aynı zamanda Irak Kürdistanı’nda da PKK’ye karşı yürütülüyor. AKP-MHP faşist iktidarı ülke içerisindeki her sıkışmışlığını Kürt halkına yönelik bir saldırı/operasyonla ötelemek, bu savaş ve çatışmalardaki “şehit”ler üzerinden ırkçılığı ve şovenizmi körükleyerek aşmayı bir politika haline getirmiş durumda.

Aslında bu yeni değil. Tıpkı TC’nin kuruluşunda olduğu gibi, faşizme bir “zafer” gerekmektedir. Hatırlanırsa M. Kemal kendisine yönelik muhalefeti bastırmak ve iktidarını kurmak için İsmet İnönü’ye başvurmuş ve o da kendisine “İnönü Zaferi” denilen sahte bir zafer ilan etmiştir. M. Kemal, İ. İnönü’den gelen telgrafı Meclis’te okumuş ve “siz orada milletin makus talihini de yendiniz” diyerek gerçekte kendisine yönelik giderek artan muhalefeti bastırmak için kullanmıştır. Aradan geçen yüzyıl sonra R.T.Erdoğan kuracağı “yeni Cumhuriyet” için zaferlere ihtiyaç duymaktadır. Bunun için de başta Kürt ulusunun kazanımları olmak üzere her yere saldırmaktadır. Rejim kendi bekası için kana ve katliama muhtaçtır.

AKP-MHP faşist iktidarının 10 Şubat sabaha karşı Pençe-Kartal 2 adıyla Garê’ye yeni bir operasyon başlattığını havuz medyası övüne övüne duyurdu. Savunma Bakanı H. Akar’ın Bağdat ve Hewler’de yaptığı görüşmelerden kısa bir süre sonra Garê’ye işgal saldırısı başlatılmıştır. Bu işgal saldırısının emperyalistlerin yeşil ışık yakmadan ve KDP’nin izni ve onayı olmadan başlatılmış olması mümkün değildir. Bu saldırının sadece Garê’nin işgal edilmesi, buraya yerleşilmesiyle, sınırlı olmadığı aynı zamanda Şengal saldırısı, Musul ve Kerkük’ü ele geçirmenin de önemli bir adımıdır. TC devletinin işgal ettiği yerlerden çıkmayacağını/çıkmadığını daha önce işgal ettiği Afrin, Cerablus vb.lerinden biliyoruz.

AKP-MHP faşist iktidarının Garê’ye yönelik operasyonunun amacının PKK lider kadrolarında Duran Kalkan ile bölgeye geçtiği düşünülen Murat Karayılan’ın “derdest edilip götürülmesi planı birinci amaç iken bir diğeri de PKK’nin elindeki savaş esirlerinin de alınıp R.T.E’nin “Millete Sesleniş” konuşması yapacağını duyurduğu yine havuz medyasından öğreniyoruz.

AKP’nin başı R.T.E’nin ”Çarşamba günü ‘Millete Sesleniş’ adıyla yapacağımız programda sizlere müjde vereceğim” diye açıklama yapmasının ardından Garê operasyonundan gelecek müjdenin yerine PKK’nin elindeki savaş esirlerinin ölüm haberleri geldi. TC’nin 41 savaş uçağı ve çok sayıda helikopter ile gerçekleştirdiği bombalamalarda 13 savaş esirinin katledildiği basına yansıdı.

2015 yılından sonra çeşitli tarihlerde PKK tarafından esir alınan/alıkonulan asker, MİT’çi ve polisler Garê’de tutulduğu basına yansıdı. PKK, Garê’ye operasyonun 2. günü MİT mensupları, asker ve polislerin bulunduğu kampın uçaklar tarafından bombalandığını duyurması üzerine asker ve polislerin aileleri operasyonun durdurulması çağrısı yaptılar. PKK’nin elinde savaş esiri olarak tutulan polis ve askerlerin yakınları daha önceki yıllarda defalarca İHD’ye başvuru yapmış ve kimi girişimlerde bulunmuştu. Ancak hem ailelerin hem de İHD’nin girişimleri bu iktidarın yaklaşımlarından kaynaklı sonuçsuz kalmıştı.

IHD, HDP ve CHP milletvekillerinin verdikleri soru önergelerinde PKK’nin elindeki savaş esirlerinin durumlarının 2015-2016’dan beri AKP-MHP faşist iktidarı tarafından görmezden gelindiği anlaşılıyor. Daha önce alıkonulan asker ve polislerin gönderdikleri mektuplarda “AKP isterse bırakılacaklarını” söylüyorlardı. Aileler de defalarca hükümete ulaşmaya çalışmış ve PKK’nin elindeki savaş esirlerinin sağ salim evlerine dönebilmesi için defalarca meclise girişimde bulundukları anlaşılmaktadır. Sadece HDP ile değil diğer partilerle de iktidarla da görüşüyorlar. AKP-MHP iktidarı bu konuda adım atmıyor.

PKK bu süreçte yaptığı açıklamada hükümetin esirleri talep etmesi durumunda müzakereye açık olduklarını belirtiyor. Ama herkesle görüşen devlet ”teröristleri muhatap almam” diyerek çözüm yollarını hep kapattı. PKK tarafından alıkonulan esirler için daha önce kurulan temaslar 2015 yılı ve sonrasında alıkonulan asker ve polis ve MİT mensupları için işletilmedi. Daha önce yaşanan benzer olaylar karşısında İHD’nin, Mazlum-Der’in, DBP’nin girişimleri sonucu PKK tarafından alıkonulan savaş esirleri serbest kalmıştı.

Sorumlu AKP-MHP İktidarıdır!

Kürt sorununu sadece işgal, imha ve askeri operasyonlarla çözmek isteyen AKP-MHP faşist iktidarı savaş kurallarını dahi hiçe sayarak savaş esirlerinin hayatlarını önemsemedi. Son Garê operasyonunda da bu esirlerin tutulduğunu bildiği bölgeyi/kampı savaş uçaklarıyla bombalayarak bu insanları katletti. Son yapılan açıklamalar esir kampına yönelik gerçekleştirilen saldırıda kimyasal gazların da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bunun yüksek bir ihtimal olduğu, saldırıyı yöneten H. Akar’ın mecliste yaptığı konuşmada, hiç gündemde olmamasına rağmen “operasyonda sadece göz yaşartıcı gaz kullanıldığı”na değinmesidir. Bu bilgi, faşist ordunun esirlerin tutulduğu kampı ele geçirmek için kimyasal gaz kullandığı iddialarını güçlendirmektedir.

AKP-MHP faşist iktidarı burjuvazinin dahi “uluslararası hukuku”nu hiçe sayan savaş suçunu gizlemek için, esirleri PKK’nin katlettiği yalanını yaymaktadır. Oysa 5 yıldır basına yansıyan haberlerde ve TBMM’ye verilen soru önergelerinde, esirlerin ailelerine yazdıkları mektuplarda PKK’nin savaş esirlerini yaşatma çabası verdiği görülmektedir. Daha önceki yıllarda, 1984’ten 2015’e kadarki dönemde PKK tarafından alıkonulan askerler, korucular İHD, çeşitli kuruluşların aracılığıyla, bu kuruluşlara teslim edilerek serbest bırakıldığına kamuoyu tanıktır.

AKP-MHP faşist iktidarı ülkedeki işsizlikten, yoksulluktan, ekonomik iflaslardan halkın gözlerini başka konulara çekmek, gündemi değiştirmek adına belediyelerden sonra üniversitelere de kayyım atamaya, yeni anayasa yapma çalışmalarına, “Ay’a çıkıyoruz” naraları içteki iktidarın sıkışmışlığına çare olmayınca Garê operasyonunu gündeme soktular. Böylece buradan elde edeceği başarıyla muhalefeti arkasında hizaya sokmayı, HDP’ye yönelik saldırıları katmerleştirmeyi hatta ortağı MHP’nin isteğine uygun kapatmayı bile tasarlıyordu.

41 uçak ve çok sayıda helikopter ve binlerce komando ile Garê’yi işgale gittikleri operasyon başarısızlıkla sonuçlanınca gittikleri gibi bir gece ansızın geri çekilmek zorunda kaldılar. AKP-MHP faşist iktidarı savaş ve çatışma durumunu aynı zamanda ülkedeki muhaliflerini bastırmak için araç olarak kullanıyor. Bunu Garê’den getirilen polis ve asker cenazelerinde ”şehit”ler üzerinden ırkçılığı ve şovenizmi körüklemesinde, HDP’ye yönelik gözaltı ve tutuklamalarında gördük. AKP’nin sözcüleri her fırsatta HDP’ye saldırıyorlar. HDP’nin parti binaları, HDP’lilerin evleri basılıyor. Aynı gün yapılan baskınlarda aralarında parti yöneticilerinin de olduğu 718 kişi gözaltına alındı.

AKP-MHP faşist iktidarının Garê’de yaşadıkları bozgundan sonra bu bozgunun üstünü örtmek için kendileri tarafından savaş uçaklarının bombardımanı ve kimyasal gazlarla katledilen savaş esirlerini gündem yapmak istemektedir. Bu nasıl “kurtarma” operasyonudur ki, kurtarılmak istenilenlerin hepsi öldü? sorusu gündemde tutulmalıdır.

2927

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Sayfalar