Salı Nisan 30, 2024

“Ya Savaşlar Devrime Yol Açar Ya da Devrimler Savaşı Önler” Mao

Emperyalist sermaye sistemi sömürü ağını devam ettirmek için ülkesel, bölgesel ve dünya genelinde savaşlar çıkararak egemenliğini sürdürmek ister. Sermayenin bu egemenlik stratejisi insanlık adına kural, hukuk, adalet, özgürlük gibi ne varsa hepsini ayaklar altına almakta milyonlarca insanımızın kanını akıtmaktan bir sakınca görmemektedir.

 

Savaş insanlığın sınıflara bölünmesiyle başlamış ve günümüze kadar da tüm vahşetiyle devam etmektedir. Egemenler varlıklarını sürdürebilmek için devlet kurmuştur. Kurulan devletler binbir hile ve entrikayla edinilen özel mülkiyetlerin her yönlü koruyucusu olmuş,  sömürüye, haksızlığa başkaldıranlara karşı ordusuyla, polisiyle, yargı - yasama ve yürütmeyle kalkan oluşturmuştur. Sömürü ve sermaye sistemine karşı başkaldıran yoksulları emekçileri acımazsızca katletmişti. Köleci toplumlar yaratmış, kuralsız itaat etmeyi aksi halde yaşama hakları da dâhil her türlü baskı ve zulmü uygulamayı meşru kılmıştır. Bu gerçek bin yıllardır devam etmektedir.

 

Günümüzde yaşananlar görüldüğü üzere geçmişte süren egemenlik savaşlarının bir parçası olup, ezenlerle ezilenler arasında süren bir savaştır. Egemen sınıflar ortadan kalkmadıkça, sömürü ve zülüm çarkları egemenlerce sürdürüldükçe savaşlar devam edecektir. Bu bizim irademize bağlı bir durum değildir, aksine ezenle ezilenler arasında devam eden haklı ve haksız savaşlardır. Burda kimse duyguyla hareket edemez, etmemelidir.

 

Öncelikle savaşların niçin çıkarıldığını, savaşların kimlerin işine yaradığı, savaşlardan hangi sermaye çevrelerinin nemalandığına bakmak gerekiyor. Savaş ganimetinden yararlanarak sermayelerine nasıl kanlı sermaye kattıkları iyi okunmalıdır. Savaşlardan kimlerin zarar, yıkım, katliam sürgünler yaşadığına, vatanlarını, doğdukları toprakları, köklerini acılar yaşayarak nasıl terk etmek zorunda bırakıldıklarına bakmak gerekiyor. Aksi halde savaşların ne anlama geldikleri anlaşılamaz, kavranamaz.

 

Öyle ki, günümüzde başta ABD olmak üzere ve diğer emperyalistler koro halinde, ‘savaşa karşı olduklarını, ' 'savaşların diyalog yoluyla sonlandırılması gerektiğine' yalandan vurgu yapmaktalar. Kendi emperyalist çıkarlarına uygun strateji ve taktikler belirlemektedirler. Sanki savaşları onlar çıkarmıyormuş, silahları, tankları, topları, füzeleri onlar pazarlamıyormuş gibi, eli kanlı ajanları, kontraları, katilleri onlar eğitip savaşa göndermiyormuş gibi masumane pozlara bürünmekteler. Halkları ırksal, dinsel, mezhepsel, cinsiyetçilik ayrımına tabi tutarak kışkırtan, birbirine kırdıran bölen parçalayan, yeniden kendilerine uygun faşist devletler oluşturmaktadırlar. Bunun adına da 'demokrasi, özgürlük 'demektedirler.  Bilinmeli ki emperyalist söylemlerin hepsi yalan, aldatma ve kendi iğrenç pisliklerini örtmeyi, saklamayı amaçlamaktadırlar.

Başta Amerikan emperyalizmi ve diğer emperyalistler çıkardıkları savaşlarda aslan payı almak için her türlü çılgınlığı, vahşeti katliamı yapmaktan bir sakınca görmemekteler. Yeter ki sermayeleri artsın, sömürü ve sömürge alanları genişlesin, milyonlarca yoksul -emekçi halkın katli umurlarında değildir. Kâr için yapmayacakları katliam, çılgınlık ve savaşlar yoktur. Bu savaşlar gerici, haksız savaşlardır. Emperyalist haydutların kendi aralarında çıkardıkları savaşlar gerici savaşlar olup dünya ezilen halklarına ve ezilen uluslara yıkım, katliam yoksulluk, sürgün ve kadınların, -çocukların kıyımı demektir. Emperyalist sermayenin çıkarmış olduğu bu gerici savaşlar ister istemez karşıtını beraberinde doğurmakta, yani ezilen halkların ve ulusların başkaldırısına, örgütlenmesine ve devrimler yaratmasına yol açmaktadır.

 

  Birinci emperyalist paylaşım savaşı Lenin önderliğinde Sovyet Birliğini, sosyalist Sovyetleri yarattı. Yine ikinci emperyalist paylaşım savaşları Mao Zedung önderliğinde Çin devrimini yarattı. Ve Doğu Avrupa’da ezilen halklar Hitler ve Misolini faşizmini yerle bir ederek ülkelerinde devrimler yaratarak, halk iktidarları kurdular. Her iki emperyalist savaşta milyonlarca yoksul, emekçi halkların katline sebep oldu.

 

   Emperyalizme faşizme ve gerici devletlere karşı ezilen halkların ve ulusların verdikleri özgürlük,  demokrasi ve bağımsızlık mücadeleleri haklı meşru savaşlardır.  Sermaye ve sömürü sistemini yıkmayı hedeflerler. Emperyalizme faşizme vurulan her darbe emperyalist savaşları ona bağlı gerici savaşların çıkmasını önler, halkların halk iktidarlarını kurarak, halkların -ezilen ulusların ve bütün demokrasi, özgürlük yanlılarının birlikte yaşayabileceği gerçek barışı inşa ederler. Aksi halde bir barış mümkün değildir. Barış denen olgu bir aldatmaca ve egemenlerin sömürü düzenini sürdürüyor olmasını kabullenmektir ki, bu Kurtla Kuzuyu bir araya getirmek olur.

 

Tamda bu noktada doğru, bilimsel sosyalist tavır gerekiyor. Savaş koşulları yeni taktikler ortaya çıkarabilir, dönem dönem sınıfın menfaatleri ve gelişimi için diplomasi gibi taktik uygulamalar olabilir olmalı da. Ancak bu bizleri sınıfın tavrından, ilkelerinden kaymamızı gerektirmez. Düşmanın bütün hinliklerini, oyunlarını, kahpeliğini biliriz, devrimin gidişat yolunda asla taviz vermeyiz.  Emperyalizmin, faşizmin, gerici dinci, şeriatçı uşak yönetimlerin gerçek yüzlerini açıklamalıyız ve teşhir etmeliyiz. Onların gerici savaşları organize ettiklerini, bölgesel, ülkesel ve dünya savaşlarını çıkardıklarını sermaye ve sömürü çarklarını devam ettirmek için savaşları kaçınılmaz kıldıklarını, savaşların tüm ağır yükünü ezilen halklara ve uluslara ödettiklerini halkımıza doğru anlatmalıyız.

 

Aksi halde, yürüttüğümüz demokrasi, özgürlük, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelemiz anlaşılamaz, kavranamaz.  Burada sorun bir Tayyip Erdoğan’ın alaşağı edilmesi olarak görülür, Tayyip giderse barış gelecekmiş gibi halkta bir algılama yaratır ki, bu hedef şaşırtmak olur. Devlet sorunu gözden kaçırılmamalı, faşist devlet okun hedefine konmalıdır.   Faşist devlete onun efendileri emperyalist devletlere karşı bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütülmeden halklarımızı kurtuluşundan, refah ve barışından bahsedilemez.

 

Çekilmek istenilen düzen sınırlarına açık ve net karşı koymalıyız. Faşizmin çekmek istediği arenayı ret etmeli, topyekûn  saldırıya karşı  devrimin bütün güçleriyle topyekûn direnmeliyiz, direnişi her alanda örgütlemeliyiz.

 

      HASAN AKSU 31 -8-2015

48476

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

“Ya Savaşlar Devrime Yol Açar Ya da Devrimler Savaşı Önler” Mao

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar