Salı Mayıs 21, 2024

Umutla, dirençle yoğrulan 49 yıl…

1970’li yıllar gerek dünya gerekse de Türkiye’de devrim için, devrimci girişimler için, faaliyet için uygun koşullar sunuyordu. Devrimci düşünce yaygınlaşmıştı. Bu içerikte eserler basılıyor, dağıtılıyor, okunuyordu.

Üniversitelerde tartışma toplantıları, panel ve seminerler düzenleniyor, sol örgütlenmeler genişliyordu. Devrimci durum yalnızca dünya için değil ülkemiz açısından da elverişli koşullar sunuyordu.

Ülkemizde ayağa doğrulan ’71 silahlı devrimci hareketi, 50 yıllık parlamenterist, reformist, revizyonist hattan kopuşu temsil ediyordu. Deniz Gezmiş ve yoldaşları önderliğindeki THKO, Mahir Çayan ve yoldaşları önderliğindeki THKP-C ve bu kopuştan da kopuşun ürünü olarak İbrahim Kaypakkaya önderliğindeki TKP-ML tarih sahnesine çıktı.

İbrahim Kaypakkaya önderliğinde kurulan proletarya partisi, ideolojik ve siyasi çıkışıyla Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içerisinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de devrimin yolu ve ittifaklar meselesinde ve özellikle de sınıfların durumu, buna bağlı olarak yönetici sınıfa damgasını vuran Kemalizm ve ulusal sorunla ilgili olarak yaptığı çözümlemelerde önemli bir yerde durmaktadır.

Egemen ulus anlayışından ve resmi ideolojiden kesin bir kopuş yaşanmış; sol adına hareket eden, Kemalizm’i ilerici gören reformist, parlamentarist, revizyonist tüm görüşleri yerle bir etmiştir.

24 Nisan 1972: “Nisan Güneşi”nin Doğuşunun 49. Yıldönümü

Proletarya partisinin Türkiye Devrimci Hareketi açısından önemini ve onun uluslararası komünist hareket (UKH) içinde durduğu yeri anlamak aslında kuruluşundan günümüze ideolojik-siyasal kavgada bulunduğu güzergahı anlamakla ilgilidir.

Proletarya partisinin UKH açısından durduğu yere, daha doğrusu ideolojik gıdasını aldığı yere baktığımızda Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un teorisiyle çizilmiş güzergahı temel aldığına tanıklık ederiz.

Proletarya partisi daha kuruluş yıllarında UKH içerisindeki ”büyük saflaşmada” Kruşçev-Brejnev’in modern revizyonizmi ile Marksizm-Leninizm’i temsil eden Mao Zedung önderliğindeki ÇKP arasındaki ideolojik mücadelede, ÇKP’nin yanında safını belirleyerek Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un teorisiyle çizilmiş güzergahı temel almıştır.

Bu açık ve kesin tutum, proletarya partisinin sınıf mücadelesindeki dayanıklılığının da gücünü oluşturmuştur. Proletarya partisi, ideolojik ve siyasal olarak yıllarca bu bilimsel ışıktan güç alarak bugünlere gelmiştir. Dönemin devrimci örgütleri bu ”büyük saflaşmada” ya tutum belirleyemediler ya da ara bir yol izlediler.

Aynı zamanda Çin Devrimi deneyimlerinden ve proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesinin en yüksek biçimi olarak Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin (BPKD) derslerinden öğrenmeyi yadsıyarak politik erozyona uğradılar. SSCB’de sosyalizmden geriye dönüşe tavır takınmada sınıfta kaldılar.

Proletarya partisi, BPKD’nin derslerinden sonuna kadar öğrenmeyi önüne görev olarak koyarken onlar Mao’nun “zıtların birliği yasası” üzerinden sosyalist toplumun çelişmelerle dolu olduğu çözümlemesinden ve ne de proletarya diktatörlüğü altında iki yol, iki sınıf ve iki çizgi arasındaki mücadelenin ateş hattının partinin içi olduğunu, geriye dönüşün iç kaynağının ”yeni burjuvazide” yani partinin kendi içinde -hatta merkezinde- ortaya çıkan kapitalist yolcularda gören teoriden öğrenemeyerek gelişmenin ve sınıf mücadelesinin gerisinde kaldılar.

Proletarya partisinin tarihsel önemdeki bu tavrı, onun ideolojik sağlamlılığının çıkış noktası oldu. Enternasyonal proletaryanın öğretmenleri Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un arkasında saf tutması, 49 yıllık gelişmesinde komünist bir maya rolü gördü.

Kemalist Buzu Paramparça Etti ve Ulusal Sorunu Çözümledi!

Proletarya Partisi daha kuruluş yıllarında ortaya koyduğu tezlerle “Kemalizm’in sözde demokratik özde ise askeri faşist diktatörlük olduğu” tespiti ile Kemalizm hayranlığına kesin olarak son verdi. Böylece TC devletinin faşist niteliği gözler önüne serilmiş ve Kürt ulusuna dair resmi ideolojinin inkarcı yaklaşımları Marksizm’in bakış açısıyla yerli yerine oturtulmuştur.

Bu tezler o dönem için büyük öneme sahipti. Dönemin devrimci örgütlerinin bile Kemalizm için ”küçük burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden Kemalizm soldur, milli kurtuluşçudur” dedikleri bir dönemdi. Toplumun her yanına sinen Kemalizm saygınlığı Nisan güneşinin Kemalizm’in sınıf karakterini, hangi sınıfların temsilcisi olduğunu ortaya koymasıyla yerle bir olmuştur.

Proletarya partisinin Kemalizm’le köklü kopuşu ve ulusal sorun noktasındaki tezlerinin yakıcılığı büyük önemdeydi. Kemalizm’den kesin kopuşu sağlayamayanlar gerek Kemalizm değerlendirmesinde ve gerekse de Cumhuriyet tarihinin değerlendirmesinde bugün dahi küçük burjuva ufkunun ötesine geçemediler.

Kemalizm konusunda referans dün olduğu gibi bugün de İbrahim Kaypakkaya önderliğinde doğan proletarya partisinin daha kuruluş yıllarında ortaya koyduğu temel tezlerdir. 49 yıl önce ortaya konulan temel tezler, bugün de yakıcılığı ve dönüştürücülüğüyle elzemdir. Büyük oranda da devrimci kesimlerce kabul görmüştür.

Ulusal sorunda Kürt’ü yok sayan resmi ideolojinin statükocu tezleri ve propagandasına karşın Kürt ulusunun ayrılıp ayrı devlet kurma hakkını kayıtsız koşulsuz savunması kuruluş dönemleri açısından apayrı bir öneme sahipti. Nisan güneşinin daha doğuş döneminde, Kürt ulusal sorununda tabulara meydan okuyan bu tavrı, önemli bir yerde durmaktaydı.

Geldiğimiz aşamada ezen ulusla ezilen ulus çelişkisinin başlıca çelişmeler içerisinde değerlendirilmesi ve Kürt ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı’nı savunulması da önemli bir yerde durmaktadır.

Öte yandan ulusal sorunla bağlantılı olarak önemli bir noktanın altını çizmek gerekir. İ. Kaypakkaya, proletarya partisinin temel programatik tezlerini ileriye sürerken, o güne kadar değinilmeyen bir tabuya da dikkat çekmişti. Kaypakkaya, “1915’de ve 1919-20’de kitle halinde katledilen ve topraklarından sürülen Ermenilerin hareketi müstesna” diyerek Ermeni Soykırımı gerçekliğine işaret etmişti.

24 Nisan tarihi aynı zamanda Türkiye’de Ermeni Soykırımı’nın gerçekleştirildiği tarihtir. Öncelikle Ermeni aydınları tutuklanarak idam edildiler. Anadolu’da yaşayan Ermeniler zorla göç ettirildiler. Sürgün sırasında

1.5 milyon Ermeni katledildi. Proletarya Partisi başta Ermeniler olmak üzere Rum ve Süryanilere yönelik işlenen soykırım suçunu tanımlamış ve programında belli bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu açıdan da Nisan güneşi, ulusal sorun ve azınlık milliyetlere yönelik imha ve inkar siyasetine açıktan tavır takınan, bunu programında işleyen bir kurumdur.

Nisan güneşi daha doğarken 31 Mayıs 1971’de Nurhak dağlarında katledilen Sinan Cemgil komutasındaki THKO savaşçılarını ihbar eden köy muhtarını kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya tarafından cezalandırılması pratiği içine girmiştir.

Bu pratikte devrimci dayanışmanın, ortak düşmana karşı ortak mücadele etmenin örneği vardır. Bu çizgi günümüz açısından da ortak düşmana karşı ortak mücadele yürütme amacıyla devam ettirilmektedir.

3823

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Sayfalar