Perşembe Mayıs 16, 2024

Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) Örgütlenme Komitesi: “46. yılında partimizi hak ettiği yere, hak ettiği sınıfın ellerinde getireceğiz”

46. yılında partimizi hak ettiği yere, hak ettiği sınıfın ellerinde getireceğiz!

Proletarya Partisi’nin kuruluşunun 46. yılındayız. 24 Nisan 1972’de komünist önder Kaypakkaya yoldaş tarafından kuruluşu ilan edilen partimiz TKP/ML, Türkiye devrimi açısından bir dönüm noktası olmuş, çığır açmıştır. İhtilalci devrimin ilk adımı olan 24 Nisan 1972, aynı zamanda elli yıllık suskunluğun yerle bir edildiği tarihi bir mirasın komünistlerin ellerinde yukarıya çekilen kızıl bayrağı oldu.

Açıktır ki, Çin’de Mao Zedung’un “ateşini ben yaktım” dediği Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin o muazzam etkisiyle dünyayı dolaşan rüzgarın ülkemizde bıraktığı izdüşümü ve içteki devrimci mücadelenin yükselişiyle önü alınamayan, köylü toprak işgalleri, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi ve devrimci gençlik hareketinin yükselişi Proletarya Partisi’nin doğuşunun da ön koşulları olmuştur.

“Tarih, bu görevi Kaypakkaya yoldaşa verdi”

Proletarya Partisi tek bir hamlede kurulmadı. O, uzun bir tartışma ve özellikle de revizyonist, pasifist ve şoven düşüncelere karşı verilen iki çizgi mücadelesi sonucu olgunlaşan MLM fikirlerin Kaypakkaya tarafından şekillendirmesiyle yol adı. Ülkemizde Proletarya Partisi’nin tarih sahnesine çıkışı Rusya’da Lenin’in Menşeviklere karşı verdiği siyasi mücadele ve Çin’de Mao Zedung’un 1934 yılına kadar sağ çizgiye karşı verdiği mücadeleye benzetmek hiç de yanlış olmayacaktır. Kaypakkaya da o güne kadar içinde yer aldığı TİİKP'in revizyonist düşüncelerine karşı verdiği mücadelede görüşlerini şekillendirdi ve nihayetinde, bugünün karşı devrimcisi Doğu Perinçek ve şürekasının kendisini fiziken de ortadan kaldırmaya kalkışmasından sonra, revizyonistlerle yolunu ayırdı; 24 Nisan 1972 tarihinde Malatya’nın Kürecik ilçesinde Proletarya Partisi’ni kurarak Türkiye devriminin yolunu açtı.

Kaypakkaya, kuru bir halkçı anlayışı başından beri reddetti. O, komünist parti olmadan işçi sınıfını ve köylülüğü örgütlemenin ve devrime önderlik etmenin imkansız olduğunun defalarca altını çizdi. Nihayetinde “bilimsel olarak doğru olması ve proletaryanın siyasi bilinçlenmesine katkıda bulunması için” ilk adımın nasıl atılması gerektiği üzerine ve Lenin’in 1917 yılında sorduğu soruya Kaypakkaya yoldaş, “Biz de” “Mark, Engels, Lenin, Stalin ve Mao Zedung’un yaptığı gibi kendimize komünist partisi adını vermeliyiz” diye yanıtlamış; “Komünist sıfatını hiçbir tereddüde düşmeden benimsemeliyiz” bilimsel açıklamasıyla partiyi kurmuştur.

Partimiz TKP/ML, kuruluşuyla birlikte, devrimin en acil sorunlarına teorik çözümlemeler de getirdi. Parti kurulmakla kalmadı aynı zamanda nasıl bir devrim, devrimin yolu, Türkiye’de sınıflar ve sınıf ittifaklarının aldığı biçim, Türkiye devletinin niteliği, ulusal sorun, Kemalizm ve daha bir dizi devrimimize ilişkin meselelere getirdiği çözümlemelerle yolunu çizmiştir.

Kaypakkaya bir dava insanıydı. O, sadece doğruları söyleyerek pratiği başkalarına bırakmadı. Bizzat ilk kıvılcımı yakmak için de tüm varlığını ortaya koydu. Devrimin kırlardan şehirlere izleyeceği rotanın ilk komutanlarından oldu. Birkaç silahla başladığı ilk hamlesinde Vartinik’te yaralı olarak kurtulması ve sonrasında düşmana esir düşerek 18 Mayıs 1973 tarihinde Amed Zindanında katledilmesi partimiz açısından büyük bir kayıp olsa da, bir öncü komünist olarak Partinin ihtilalci çizgisinin sembolü ve önderi olmuştur.

Kaypakkaya sonrası Proletarya Partisi’nin aldığı yenilgi onun çizgisinin yanlışlığı değil, objektif bir yenilgi olarak değerlendirilebilir. Proletarya Partisi açısından yeri doldurulamayan önder yoldaşımızı katletmekle onun kurduğu Parti’nin de “yok olduğu” hayaline kapılan düşmana, yine cevap olarak, Proletarya Partisi, düştüğü yerden ayağa kalkarak cevap vermiştir.  

“46 yıldır sınıf mücadelesinin ateş çemberi içinden geçerek bugünlere geldik”

Çok şey başarmamıza rağmen olmamız gereken yerde olamadık. Proletarya Partisi, bu tarihi muhasebesini mutlaka yapacaktır. Lenin, “bir partinin ciddiyeti kendi hatalarına karşı göstereceği tavırla” anlaşılır sözünü biz de göstereceğiz. Bunu yapmadığımızda devrimci sorumluluğumuz eksik kalacaktır.

Tarihimiz aynı zamanda bir direniş tarihidir. Gücümüz ne olursa olsun, faşizme karşı direndik. En zor zamanlarda yılmadık, koşulları bahane etmedik. 12 Eylül gibi açık faşist rejim altında, dağda, şehirde, hapishanelerde, işkencede direndik. Direnmeye ve faşizme karşı mücadele etmeye de devam ediyoruz.

Zayıfladığımız ve gerilediğimiz dönemler de oldu. Bir avuç kaldığımız her koşulda kararlıca ve inanarak partiyi kendi yolunda ilerlemesini sağladık. Tüm bunların yanında başaramadıklarımız da oldu. Bugün en temel meselelerimizden biri de “başaramadıklarımızı neden başaramadık” sorusuna bilimsel bir cevap vermektir. Bunun nedenlerini bulup çıkarmak, partinin en temel sorunlarından biri olarak önümüzde bir görevdir. Bu muhasebeyi yaparken; önderlik ve kadro sorununu ele alış ve uygulama şekillerimizi, sınıfı örgütlemedeki eksik ve geriliklerimizi, köylük alandaki çalışma tarzımızı, kadın çalışmasındaki erkek egemen anlayış ve zaaflarımızı, halk gençliğini örgütlemedeki eksiklerimizi değerlendirmemiz ve buradan sonuçlar çıkararak önümüze çıkan görevleri yerine getirmemiz şarttır.

Bunu tam anlamıyla yerine getiremeyişimiz; parti içerisinde partimizi zayıflatan birçok parçalanmaya, bizi içten içe çürüten hastalıklara yol açmıştır. Kuşkusuz birçok örneğini yaşadığımız bu hastalıkların sonucu olarak hizip ve darbelerle karşı karşıya kalmış ve yakın zamanda da bunun bir örneğini geride bırakmış durumdayız. Tüm yaşanan darbe ve hizip faaliyetlerinin, ideolojik hastalıkların parti bünyemize ciddi zarar verdiği ve partimizi düşman karşısında güçsüz düşürüp halkımız nezdinde ise güveni sarsan bir duruma ittiği ortadadır.

Kuşkusuz 46 yıllık bir mücadele tarihi ve deneyim ile tüm bunları aşma yetisine sahip olduğumuzu, parti kitlemizle bütünleşen bir önderlik ile bunu yapabileceğimizi biliyor ve görüyoruz. Bugün hastalıklarına savaş açmış bir örgüt gerçekliği ile bunun adımlarını atıyor ve bu adımlara her geçen gün hız veriyoruz. Amacımız partilileri ve parti kitlemizi manipüle ederek “mutlu etmek”, geleneğimizin yarattığı ulu çınarın gölgesinde “yan gelip yatıp dinlenerek” ömür geçirmek değil; amacımız 46 yıl boyunca kan ve can bedeli büyüyen partimizi ve ordumuzu o asıl ve büyük savaşta hak ettiği yere kavuşturmaktır.

Bugün dünyada ve ülkemizde yaşanan kriz, kaos ve çatışmalı ortamda partimize düşen görev budur! O kızıl bayrağı hak ettiği yere, hak ettiği sınıfın ellerinde, proletaryanın elleriyle dikecek, başta Kaypakkaya yoldaş olmak üzere şehitlerimize verdiğimiz devrim andını elbette yerine getireceğiz!

46691

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

Sayfalar