Cuma Mayıs 3, 2024

Türk Tekelci Devletin Yumuşak Güçleri

Her emperyalist ülkenin, kültürel yayılmacılığı da vardır. Kendi ekonomik ve politik nüfuz alanların genişletmek ve geliştirmek için birçok “barışçıl” gözüken aracı da devreye sokarlar. Bunlar, yardım kuruluşları, dini kuruluşlar ve çeşitli adlarda sivil toplum kuruluşlarıdır. Aynı zamanda, her ülkenin dilinden radyo ve TV yayınları da yaparlar ya da yapmaya çalışırlar. Türk tekelci devleti, uzun zamandır, bunları “iyi yapan” ülkelerin başında geliyor.

Türk devletinin denetiminde olan yardım kuruluşların başında TİKA, DEİK, AFAD, Yunus Emre Enstitüsü gelmektedir.

TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı): Türk devletinin önemli yayılmacı “sivil” kuruluşlarından biridir. Kendi tanıtım sitesinde, ülkelerin kalkınmasına yardım amacıyla kurulduğunu yazmaktadır. 150’e yakın ülkede bürosu var ve yaptığı yardım, 2020 yılından günümüze kadar 8 milyar 120 milyon dolar. Bu yardımın ancak %2,7’sini kendisinin, geri kalanın ise Türk devleti tarafından yapıldığını yazmaktadır. Türkiye’nin ekonomik durumu dikkate alındığında, 8 milyar dolara hibe yardımı büyük bir miktardır. Bu hibe yardımlarıyla, dünyanın “en yardım sever” ve “en cömert” ülkeleri arasında olan Türkiye gibi maddi sıkıntı içinde olan bir devletin, bu kadar cömert davranmasının arkasındaki neden, kaz gelen yerden ördek esirgenmeyeceği anlayışıdır. 8 milyar dolar yardım, nüfuz alanlarını genişletme amaçlı kullanılmıştır. Bu yardımseverliğin arkasındaki gerçek; yeni bir emperyalist ülkenin, yeni Pazar alanları bulma ve egemenlik alanlarını genişletme taktiği olarak öne çıkmaktadır.

Kültür ve Turizm bakanlığı’na bağlı TİKA, 1992 yılında kuruluyor. Sosyal Emperyalist SSCB’nin dağılmasının hemen arkasından Türki devletlere nüfuz edebilmek için böyle bir kuruma gereksinim duymuşlar. Elbette TİKA’nın nüfuz alanı salt Türki devletler ile sınırlı kalmamış, “60 ülkede 62 Program Koordinasyon Ofisi” ile 150 ülkede faaliyet sürdürmektedir. Özellikle Asya’nın ve Afrika’nın geri ülkelerine “yardım”lar adı altında daha sıkı bir şekilde yapışmışlardır. Müslüman ülkelere “islam” adıyla, Türki Cumhuriyetlere ise “islam ve Türklük” adıyla propaganda yaparak yerleşmeyi esas almaktadırlar.

Güney Afrika’dan Güney Sudan’a kadar 21 Afrika ülkesinde TİKA’nın ofisleri var. Kalkınma yardımları, cami yapımlarının finansmanını TİKA sağlıyor.

Kendi görevlerini şöyle tanımlıyorlar:

Türkiye, uluslararası ilişkilerden ekonomiye, sanattan sosyolojiye etkin olduğu her alanda yüksek performans göstermiş; etkili kararlar alarak ve doğru adımlar atarak kalkınma tecrübeleri konusunda diğer ülkeler için bir model haline gelmiştir. TİKA, Türkiye’nin kalkınma tecrübesinin başka ülkelerle paylaşılması ve “işbirliği ortaklığı” anlayışı ile çalışmaktadır.” (TİKA)

1992 yılından bugüne kadar 5 kıtada 150 ülkede 30 bini aşkın proje gerçekleştirdiklerinide “gururla” eklemeyi unutmuyorlar. TİKA’nın görevleri çok amaçlı ve çok çeşitli. Örneğin, Ukrayna’da, Ukrayna emniyet personeline “siber suçlar soruşturma teknik eğitimleri” veriyorlar. Afganistan’da “eğitime destek”, “Sudan’da Tam Donanımlı 3d Laboratuvarı”nı Afrika Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde kurmuş. Cezayirli arıcılara arıcılık dersi, “... hanım efendi Emine Erdoğan’ın katılımıyla Pakistan’da Dikiş Makinesi teslim Töreni” vs. vs. Görünüşte karşı çıkılacak şeyler değil gibi görünüyor. Ancak, bunun amacı emperyalist yayılmacılığa zemin hazırlamak olunca, bu yardımlar daha büyük sömürü ve egemenlik olarak yardımı alanlara geri döndüğü dikkate alınmalıdır.

TİKA’nın[1] internet portal sayfasına gidiğiniz de, karşınıza manşetten şunlar çıkar: “TİKA’dan Bangladeş’te Çocuk sağlığına Destek”, “... Bosna Hersek’te Fiziksel ve Zihinsel Engelliler Okuluna Destek”, “...KKTC’de Bayrak Radyo Televizyon Kurumuna Destek”, “...Somali’de Modern Tavukçuluğa Destek”, “Kamerun’da Eğitime TİKA Desteği”, “.... Somaliland Köylerine Su Havuzu Projesi”, “...Irak’ta TİKA’nın İnşa Ettiği Telafer Futbol Sahası Tamamlandı” (30/09/2021)

YEE: 2009 yılında vakıf olarak faaliyete başlayan Yunus Emre Enstitüsi ise çeşitli ülkelerde türkçe kurslar açmaktadır. Kendi sitesinden bildirdiğine göre yurtdışında 58 ülkede kültür merkezi varmış ve amaçlarının Türkçenin geliştirilmesi ve çeşitli ülkelerde Türkoloji bölümlerinin açılmasını sağlamak ve uluslararası alanda ülkeyi temsil etmek...

DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) ise, doğrudan Türk sermayesine bağlı ve onun işlerini ve dış ülkelerde yayılmacılığını sağlamaya çalışan bir kurum. DEİK 1985 yılında kurulmasına karşın, Türk sermayesinin yayılmacılığının arkasından onun gereksinimlerini tam olarak karşılayabilmesi için 2014 yılında 2552 Sayılı Kanunla yeniden yapılandırılmıştır. Ve asli görevi: “Türk özel sektörünün dış ekonomik işlerini yürütme” olarak belirlenmiştir.

Toplam iş konseyi sayısı 146, ikili iş konseyi sayısı 139, sektörel iş konseyi sayısı 5 ve özel amaçlı iş konseyi sayısı ise 2 olarak belirtilmektedir. Kurucuları arasında MÜSİAD, TOBB, Türkiye ihracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), İstanbul Sanayi Odası, Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türkiye Bankalar Birliği (TBB),  vb. gibi kuruluşlar olmasına karşın TÜSİAD kurucuları arasında yok. DEİK’in yönetim kurulunda Tuncay Özilhan gibi TÜSİAD üyeleri var. Ancak, “onursal üyeleri” arasında bütün büyük tekellerin kurucuları olan ölü ve diri isimleri aralarına almışlar.

Diyanet ve ona bağlı Diyanet Vakfı’nı da unutmamak gerekiyor. Mehmet Sönmez’in[2] Al-Monitor’da ki yazısında belirttiği gibi; Diyanet, 2021 yılının ilk üç ayı içinde, Dışişleri, Kültür ve Turizm, Sanayi Ticaret, Çevre ve Şehircilik bakanlıklarından daha fazla bütçe harcaması yaptı. Bugün 149 ülkede ofisi ve yurt dışında çeşitli ülkelerde 103 camisi olan ve tamamiyle emperyalist Türk devletinin hizmetinde, onun yayılmacılığına, dini kullanarak hizmet eden bir kurum.

Diyanet’in toplam istihadam ettiği kişi sayısı 128 bini geçiyor. Yurt içinde ise 90 bini cami ve 20 bin kuran kursunu yönetiyor. Her yıl 125 bini aşan Türkiye’linin hac ve umre seyhatlerini organize ediyor. Diyanet Vakfının yurt içinde 1003 şubesi var. Çeşitli dini okullarının yanı sıra üniversite, öğrenci yurtları var. Ayrıca, başka ticari işlere de girmiş durumdadır. Diyanet Vakfı, kapitalist bir holding gibi çalışmaktadır.

Birgün’den Mustafa M. Bildircin’in[3]  haberine göre ise, Diyanet Vakfı (DV), 2017 yılında 778 milyon TL’si bağış, 914 milyon gelir elde etti. 2018 yılında ise 1 milyar TL’si bağış toplam 1,1 milyar TL gelir, 2019 yılında ise 1 milyar TL’si bağış, 12 milyar TL gelir elde etti.

Türkiye’de, DV’ına bağlı 35 kız ve erkek öğrenci yurdu ile öğrencilerin önemli bir kısmına el atmıştır. Böylece okullarıyla, öğrenci yurtlarıyla, üniversiteleriyle, kuran kurslarıyla dindar nesil yetiştirmek için yoğun bir çalışma içindedir. DV’a bağlı KOMAŞ A.Ş. İle yurt içi ve yurt dışında yüzlerce inşaat işi yapmaktadır.

Türk tekelci burjuvazisi, müslümanlığı yayılma amacıyla kullanmaktadır. Tekelci burjuvazinin “laik” ya da “laik olmama” gibi bir derdi yoktur. Bu, doğrudan sermaye birikimi ve yayılmacılıkla ilgilidir. Yerine göre “en dindar” yerine göre ise “en laik” ya da “seküler” olmakta bir sakınca görmez. Dış ülkelerde “Türk okulları”, “din kursları” vb.nin açılması yaygınlaştırılmaya çalışılması, emperyalist yayılmacılığı kolaylaştırmak amaçlıdır. Türk burjuvazisinin bu “yumuşak güçleri”, sermaye birikiminin ve yayılmacılığı desteklediği ve kolaylaştırdığı sürece terk etmesi pek olası değildir.

YTB: Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı; “Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.”

YTB kuruluş nedenlerini şöyle açıklıyor:

6 Nisan 2010 tarihinde kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) yurtdışındaki vatandaşlarımız, kardeş topluluklarımız ile Türkiye’de öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilerimize yönelik çalışmaları koordine etme, bu alanlarda verilen hizmetleri ve yapılan faaliyetleri geliştirme görevini üstlenmiştir.

Başkanlığımızın çalışmalarıyla, gerek yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla gerekse kardeş topluluklarla ilişkiler güçlendirilmekte, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha yakın ilişkiler tesis edilmektedir. Türkiye Burslusu öğrencilerimiz ise; dünyanın dört bir yanındaki gönüllü elçilerimiz olmaktadırlar.” (YTB)

YTB’nin web sitesindeki bilgilerden hareket edersek, 25 bini burslu olmak üzere 148 bin uluslararası öğrenci Türkiye üniversitelerine kayıtlıymış. Dünyada ise uluslararası öğrenci sayısı 7,5 milyon kadarmış. Türkiye’de uluslararası öğrenci sayısı 2010 yılından 2020 yılı sonuna kadar %75 oranında bir artış sağlanmış. Yüksek bir rakam. Türk devletinin burslu öğrenci kontenjanını artırması, emperyalist yayılmacılığıyla doğrudan bağlantısı vardır.

TRT (Türkiye Radyo Televizyon Kurumu): Türk devletinin Radyo ve TV yayınları da neredeyse beş kıtaya ulaşmaktadır. TRT World, TRT AVRASYA ve TRT TÜRK ile Avrupa, Kafkasya, Orta Asya, ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve daha birçok ülkeye ulaşmaktadır.  TRT World, Türk hükümetinin görüşleri doğrultusunda günlük 24 saat ingilizce yayın yapmaktadır. Ve günlük izleyici sayısı 79 milyonu aşıldı. (Wikipedia.org)

“TRT’nin 14 tv kanalı ve 14 radyo kanalı ile ve 41 dilde hazırlanan www.trtvotworld.com web siteleriyle, 5 basılı dergisiyle Tükiye ve dünyay yayın yapmaktadır.”[4] Ve TRT; TRT Kurdi kanalı vasıtasıyla Kürtçe yayın, TRT Arabi ile Arapça yayın, TRT Avaz ile de Tükçe, Azerbaycan Türkçesi, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe ve Türkmence haber ve programlar yapmaktadır.[5]

TRT’nin, Waşington D.C., Londra, Mumbai, Singapur, Pekin, Bankong ve Jakarta’da bürosu var.

TRT-ETTÜRKİYE tv kanalıyla, 2010 yılından beri Arapça yayın yapmaktadır. Bunun dışında Euronews’in ortakları arasında yer alarak, bu kanal aracılığıyla Türkçe yayın yapmaktadır.

TRT, Afrika kıtasındaki bazı ülkelerin yayın kurumları ile de ortak çalışmayı gerçekleştiriyor.

Türkiye yayın konusunda birçok büyük emperyalist ülkeyi geride bırakmaktadır. Örneğin, Alman devlet tv ve radyo yayını olan Deutsche Welle (DW) 30 dilden, İngiltere kamu yayını olan BBC 44 dilden, ABD Kongresi tarafından finansa edilen Amerikanın Sesi (VOA) 47 dilden yayın yapmaktadır.

Türk devletinin yayılmacı yumuşak güçlerinden diğerleri ise Türkiye Maarif Vakfı, Kızılay, AFAD gibi kurumlardır. Özellikle Maarif Vakfı ile, Gülencilerin dış ülkelerde kurduğu okulların geri alınarak bu çatı altında toplanmasını sağladılar.

Türk devletinin, TİKA, DEİK, Diyanet Vakfı (DV), YTB, Yunus Emre Vakfı, Kızılay, Türkiye Maarif Vakfı, AFAD ve TRT vasıtasıyla çok geniş bir alana hitap ettiği ve nüfuzunu genişletmek için ideolojik ve kültürel bütün araçlarını seferber ettiği gözlemlenmektedir. Ve Türk devleti, birçok konuda diğer emperyalist devletlerin yayılmacılığını kendine örnek almaktadır. Başka türlü de olamazdı.

Türk Dizi Filmleri: Türkiye’nin TV dizilerini de buraya eklemek gerekiyor. Son yıllarda Türk dizilerinin uluslararası alanda Pazar bulması, yaygınlaşması ve kitlelerle buluşması yoğunlaştı. TRT Heber sistesinin verdiği bilgilere göre, 150 ülkede yaklaşık 700 milyon seyirciye ulaşıp, ihraç değeri 500 milyon doları aşarak, ABD dizilerinden sonra dünyada iharacat değeri açısından ikinci sıraya yerleşmiş. (Bazı haber sitelerinde ise, -2020 yılı itibariyle- 146 ülkeye 150’den fazla dizinin ihraç edildiği bilgisi yer alıyor.) En çok talep gören diziler ise sırasıyla şöyle: Muhteşem Yüzyıl, Diriliş Ertuğrul, Elimi Bırakma, Filinta, Benim Adım Melek, Masumlar Apartmanı, Payitaht Abdülhamid.[6]

Türk TV dizileri, bütün kıtalardaki ülkelere ihraç ediliyor. Özellikle Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere, örneğin, Senagal, Tanzanya, Kenya gibi ülkelere dizi ihracında, son üç yıl içinde %63 ile %153 arası bir artış olmuş.[7]

Film dizilerinin ihracına, yalnızca “ihracat ederi” açısından bakılmayacağı çok açıktır. Bunun daha çok kültürel yanı önemlidir. Türk tekelci devletinin kültürel emperyalizm yanının en yalın göstergelerinden biridir bu ve Türk devleti açısından diziler bu amaçla desteklenmekte ve yagınlaştırılmaktadır. Dizilerin içeriği ise, esas olarak  devlet tarafından belirlenmektedir.

Sermaye, gittiği yerlere yalnızca “malını ve parasını” değil, aynı zamanda ideoloji ve kültürünü de götürür ve bunun adı; kültür emperyalizmidir.01.10.2021


[1] TİKA ile ilgili son bir haber: „TİKA, Hayber Paktunva Eyalet’inde yaklaşık yarım milyon kişiye hizmet veren Lakki Marvat Bölge Hastanesi’ne 60 Kw’lık güneş enerjisi paneli kurdu. Hastanenin elektirik enerjisinin %90’ından fazlası bu sistem tarafından karşılanacak.” www.twitter.com/Tika_Turkey  30 Eylül 2021

[2] M. Sönmez, “Diyanet ve Arka Bahçesi Genişliyor. www.al-monitor.com/tr/2021/05/13

[3] www.birgun.net/haber/vakif-değil-dev-bir-holding/2021/04/21

 

[4] www.trt.net.tr/kurumsal/Tarihce

[5] www.trtvotworld.com /TRT Dış Yayınlar Dairesi Başkanlığı

[6] Kaynak TRT haber. www.trthaber.com/kultur/sanat/turk-dizileri-dunyanin-dort-bir-yanina-kopru-oldu

[7] www.wowturkey.com

 

2079

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar