Pazar Mayıs 19, 2024

TKP/ML-(YDK):“Newroz Devrimci Kawa'nın yaktığı isyan ateşi, Efrin'de işgalci TC devletine karşı komünistlerin, devrimcilerin ve Kürt savaşçıların silahlarında büyüyor”

Newroz direniştir.

Newroz, zalimlere karşı isyandır.

Newroz, “zulmün olduğu yerde isyan etmek meşrudur” manifestosudur.

Devrimci Kawa'nın zalim Dehak'a karşı yaktığı isyan ateşi yüzyıllardır sönmedi. Kürt halkı Kawa'dan bu yana hiç söndürmedikleri bu isyan ateşini bugün de Irak, İran, Suriye ve Türkiye'de ilhak edilmiş topraklarında yakmaya devam ediyorlar. Kürt halkının Newroz Bayramını kutluyoruz. Newroz Piroz Be!

Ezilen Emekçi Halkımız

Yeni bir Newroz'u kan ve ateş içinde kutluyoruz. Ortadoğu coğrafyası yüzyıldır emperyalistlerin pazar dalaşına kurban edildi. Bu coğrafyanın yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını ele geçirmek için emperyalistler yüzyıldır bir işgal savaşı sürdürüyorlar bu topraklarda.

Arap Baharı ayaklanmaları emperyalistlerin beklediği gibi sonuçlanmadı. Bunu tamamlamak için yeni stratejiler geliştiren başta ABD olmak üzere emperyalist güçler, Suriye'de çıkartıkları iç savaşla bu ülkeyi ele geçirmek istediler. IŞİD eliyle devam eden iç savaşta da bir başarı elde edemeyen güçler, 2016 yılından bu yana Suriye'nin paylaşım savaşını farklı cephelerden yürütüyorlar. Suriye'de savaş bugün ABD ve Rus emperyalist güçlerinin bir hegemonya savaşına dönüşmüş bulunuyor.

Kürtlerin Rojava'da elde ettikleri statüyle birlikte, buraya üşüşen emperyalist güç odakları Kürtlere oynayarak, Kürtler üzerinden buraya yerleşmek ve Suriye'de hakimiyetlerini sürdürmek istiyorlar. Kürtlerin ittifaktan öteye geçmeyen bu ilişkilerini savaşın farklı alanlarına taşımak isteyenler, şimdi de Efrin'de Kürtler üzerinden hakimiyet kurmak istiyorlar.

Faşist Türk devleti, Osmanlı'dan gelen işgalci hevesi ile stratejik bir söylem haline getirdiği “Yeni Osmancılık” planının bir parçası olarak işgal ettiği Efrin'e yerleşerek burada kalıcı olmak istiyor. Türk devleti 2011 yılından bu yana Suriye'de savaşın bir tarafı olarak IŞİD ve El-Nusra gibi gerici ve faşist güçleri destekleyerek Esad'ı yıkmak için çalıştı, ve bunu Rojava devrimiyle birlikte Kürtleri de hedef alan bir genişlikte devam ettirdi.

Türk devleti 19 Ocak 2018 tarihinde Efrin'i işgal etmek için savaş ilan etti. ''üç gün de alırız'' dedikleri Efrin merkezine iki aydır giremeyen Türk devleti kitlesel bir katliam yaparak Efrin'nin içine girse de istediği sonucu alamayacaktır. Efrin'de, başta Kürt haklı olmak üzere devrimci, komünist ve enternasyonalist güçler Türk devletinin işgal harekatına karşı kahramanca direniyorlar.

AKP ve yanına aldığı eli kanlı MHP ile birlikte ilan ettiği “Milli Seferberlik”le ırkçı ve şoven politikalarını günün 24 saati durmadan işleyerek iç kamuoyunu savaşın bir parçası haline getirmiş bulunuyor. Başbakan Binali Yıldırım, Efrin işgalinin daha ilk günlerinde tüm medyayı toplayarak nasıl hareket edeceklerini, hangi haberleri verecekleri, hangi haberlere sansür uygulayacakları talimatı vererek, tüm toplumu bir savaş girdabına soktular. Efrin işgaliyle birlikte toplumda yeniden tazelenen Kürt düşmanlığıyla olası bir iç savaşın taşları şimdiden döşenmektedir. Türk Ordusu ve polis teşkilatında kaybolduğu söylenen 106 bin silahın AKP'nin “sivil” tabanına el altından dağıtıldığı düşünüldüğünde AKP ve MHP'nin nasıl bir plan içinde oldukları görülmektedir.

AKP, Efrin işgalini 2019 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı, milletvekili ve belediye seçimlerini kazanmak için bir savaş rantına dönüştürmek istiyor. Efrin işgaliyle birlikte alelacele MHP ile kurdukları “Cumhur İttifakını” kamuoyuna ilan etmeleri ve ardından seçim kanununda yaptıkları 26 maddelik değişiklikle birlikte daha şimdiden bu çoklu seçimleri garanti altına almaya çalışıyorlar.

AKP ve MHP'nin kurduğu “Cumhur İttifakı” sadece bir seçim ittifakı değildir. Bu ittifak, faşist iki partinin kurduğu savaş ittifakı olarak okunmalıdır. Toplumda marjinalleşen MHP, seçim barajı altında kalmasının yüzde yüz olduğu bu koşullarda, hem kendisini kurtarmak, hem de AKP'ye koltuk değneği olmak için bir savaş ittifakı kurmuş bulunuyor. MHP, tüm siyasi iradesini AKP'ye teslim ederek Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasının karşılığında varlığını korumaya çalışmaktadır.

Türkiye'de, 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan darbe girişimi, AKP tarafından “Allahın lütfu” olarak değerlendirilmiş ve sonrasında uygulanan OHAL'le birlikte, faşizmin en koyu uygulamalarıyla ülke adeta zulüm ve halklar hapishanesine çevrilmiştir. OHAL'le birlikte 100 bine yakın kişi FETÖ kisvesiyle gözaltın alınmış, 50 bin kişi tutuklanırken, bir o kadar insana tutuksuz yargılanmak üzere davalar açılmış, yüzlerce demokrat ve ilerici akademisyen, öğretim görevlisi ve memura işten el çektirilmiş, 152 gazetecinin yanı sıra 9 HDP milletvekili tutuklanmış, 9 HDP milletvekilinin vekillikleri düşürülmüş, 7 bin HDP kadro ve üyesi ise tutuklanmıştır.

AKP, devrimci ve komünistlere karşı azgın bir saldırıya geçerek, ya tutuklamış, tutuklayamadıklarını da katletmiştir. Hapishanelere dayatılan TTE ile devrimci tutsaklar teslim alınmak istenmektedir. AKP, OHAL'i sürekli uzatarak, Efrin işgalini bir savaş rantına dönüştürerek 2019 yılındaki çoklu seçimi kazanmak istiyor. Seçim kanununda yapılan değişiklikle her türlü hile ve anti-demokratik seçim uygulamasıyla seçimleri garantiye almak için her yola başvuruyor. Ancak, AKP ve MHP'nin unuttuğu bir şey var ki, o da, 2017 başkanlık referandumunda “HAYIR” diyerek büyük bir enerji yaratan devrimci, ilerici, yurtsever güçler, AKP ve MHP'nin bu seçim oyununu bozacaktır.

Emekçiler, Yoldaşlar

2018 yılı Newroz'unu kan ve barut içinde kutluyoruz. Bundan korkmuyoruz. İşgal savaşıyla bir yere varacağını sanan AKP ve tüm savaş bloku şunu bilmeli ki, istedikleri sonucu alamayacaklardır. Efrin işgalini her bir burjuva partisi kendi lehine kullanarak savaş çığlıkları atmaktadır. CHP, SP, Vatan Partisi, BBP ve tüm diğer burjuva faşist partilerin kendi aralarında hemfikir oldukları bu savaş konsepti onlara oy olarak dönmeyecektir. Çeşitli milliyetlerden Türkiye emekçi halkı tüm bu partilerin oyunlarını bozacaktır.

Newroz Direniştir, Direniş Efrin'dir

Tüm dünyanın gözleri önünde Türk devletinin işgal savaşı verdiği Efrin'de her gün onlarca sivilin katledilmesine sessiz kalanlar bu savaş suçuna ortak oluyorlar. Cılız bir sesle ve esas olarak kendi iç kamuoyunu rahatlamak için; Fransa, İngiltere ve Almanya'nın arada bir yaptığı “savaş karşıtlığı” açıklamalarının sahte olduğunu biliyoruz. Bir taraftan “savaş sona ersin” diyen Almanya, diğer yandan milyarca dolar tutarında Türkiye'ye silah satarak bu işgalden nemalanmaktadır. Son zamanlarda Kürtlere karşı yoğun bir saldırıya geçen, Efrin yürüyüş ve mitinglerini yasaklayan, YPG bayrak ve sembollerinin taşınmasına izin vermeyen, 2018 Newroz kutlamasını yasaklayan ve en son 7 Mart 2018 günü Mezopotamya Yayınevini ve Mir Müzik bürolarını basarak binlerce kitaba ve CD'ye el koyan Alman devletinin uygulamaları bizlere Nazi dönemi uygulamalarını hatırlatmaktadır. Naziler de, iktidara geldiklerinde 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesi ve savaşla birlikte, Yahudi halkına saldırmış, kitap ve her türlü basım yayını yasaklayarak, komünistlere ve devrimcilere saldırarak savaş açmıştı. Alman devletinin bugün Kürtlere yaptığı bu uygulamaların Nazilerden tek farkı sözde “Demokratik Almanya'da” yapılıyor olmasıdır. Almanya, Türkiye'yle yaptığı kirli pazarlıklarda Kürtleri kullanmaktan vazgeçmelidir. Ne zaman bir Türk devlet yetkilisi Almanya'ya gelse, hemen ertesinde Kürtlere ya da devrimcilere karşı Alman devleti bir saldırı yapmakta ya da bir yasak getirmektedir. Haksız bir şekilde bir yıl tutuklu kalan gazeteci Deniz Yücel dahi bu kirli pazarlıklar sonucu bırakılmıştır.

Alman devleti, en demokratik haklarını kullanarak Efrin işgaline karşı çıkan Kürtlere yasak getirerek baskı uygulaması, kurumlarını basması, çalışanlarını tutuklayarak yargılaması demokrasiden giderek uzaklaştığının işaretleridir. Alman kamuoyu, Alman hükümetinin Türk devletiyle yaptığı bu kirli pazarlıklar sonucu Kürtlere saldırmasına artık dur demesi gerekir!

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan başta Türk, Kürt çeşitli milliyetlerden halkımıza çağrımızdır! Emperyalistlerin, Türk devleti eliyle Ortadoğu'da yarattığı kan gölüne karşı Newroz'un isyanını büyütelim. Bulunduğumuz her yerde, Efrin halkının sesi olalım! Newroz 2018, halkların emperyalistler ve onların uşaklarından kurtulacakları sosyalizme yürüyüşünün bayramı olsun!

Newroz Piroz Be!

Newroz Direniştir, Direniş Efrindir!

Efrin Faşist Türk Devletine Mezar Olacak!

Yaşasın Dayanışma, Yaşasın Direniş, Yaşasın Devrim!

Yaşasın Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı!

TKP/ML-(YDK)  Mart 2018

47043

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Sayfalar