Cuma Mayıs 3, 2024

TKP/ML TİKKO: “Kobanê Direnişi, Direnişimizdir”

TKP/ML TİKKO savaşçısı Agit Cem, İbrahim Kaypakkaya'nın ardılları olarak üstlerine düşeni,Kobanê'de yerine getirdiklerini ifade etti. Cem, "Önümüzde duran enternasyonal bir görev olarak hem Türkiyeli devrimcilere hem de diğer uluslardan demokratik çevrelere, Kobanê direnişinde yerlerini alma çağrısında bulunuyoruz. Artık 'Kürt halkının mücadelesini destekliyoruz' demek yetmez. Gün halkların ortak mücadelesi için pratik adım atma günüdür" dedi.


Kobanê direnişi, hemen hemen her halktan insanları direniş saflarında birleştirdi. Kobanê sokaklarında gezdiğiniz de Yunanistan'dan Arjantin'e kadar birçok ülkeden gelerek, halkların kardeşliği ve Kobanê'nin özgürlüğü için DAİŞ çetecilerine karşı savaşan insanları görüyorsunuz. Dünyanın birçok halkından insanların yanı sıra Türkiye'deki devrimci ve sosyalist örgütler de Kobanê'de direniş mevzilerinde yer alarak, DAİŞ çetecilerinin saldırılarına karşı Kobanê halkıyla omuz omuza mücadele yürütüyor. Türkiye'den gelerek Kobanê'de DAİŞ çetecilerine karşı savaşanlar içerisinde Türkiye Komünist Partisi - Marksist Leninist (TKP/ML) Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) savaşçıları da yer alıyor. TKP/ML TİKKO savaşçılarının neden Kobanê'de olduklarını, Kobanê direnişinin ne anlama geldiğini ve Kobanê için yapılması gerekenlere ilişkin TKP/ML TİKKO savaşçısı Agit Cem, değerlendirmelerde bulundu.


'İbrahim'in ardılları olarak…'
Irak, Türkiye, İran ve Suriye rejimi tarafından Rojava'da Kürt halkına yönelik uygulanan yüzyıllık zulmün Suriye'de yaşanan iç savaşla birlikte farklı bir noktaya taşındığına dikkat çeken Agit Cem, "Nerede zulüm, baskı ve sömürü varsa orada ezilen halkın ayaklanması ve mücadele etmesi kaçınılmaz ve meşru bir tutumdur. Kürt ulusu yüz yıldır devam eden rejim ve iktidarların baskılarına karşı başkaldırdı ve kendi yaşam modelini inşa etme kararı aldı. Sonuçta bizim partimizin İbrahim Kaypakkaya'lardan devraldığı ideolojik politik bir hattı var. 70 yıllarda kimse Kürt ulusunun varlığından söz etmezken, İbrahim yoldaş Kürt ulusunun bağımsızlık hakkının olması gerektiğini söyleyerek, hem düşmana hem de Kürt ulusunun varlığını çarpıtan reformist, revizyonist parti ve oluşumlara olması gerekeni söylemiştir. Bizde İbrahim ve yoldaşlarının ardılları olarak bugün üstümüze düşen sorumluluğu Kobanê'de savaşarak, yerine getiriyoruz" dedi.


images'Vicdanen bile kabul edilebilir bir durum değil'Partilerinin yaptığı tartışmalar sonucu aldıkları karar doğrultusunda Kobanê'ye gelerek mücadele içerisinde yerini aldıklarını ifade eden Agit Cem, şu değerlendirmede bulundu: "Sonuçta bu katliam ve vahşete karşı mücadele etmemek; bırakalım devrimciliği, vicdanen bile kabul edilebilir bir durum değil. Dünyanın birçok farklı ulusundan insanlar yönünü Kobanê'ye çevirip, DAİŞ vahşetine karşı savaşırken, kendisine sosyalist, devrimci ve komünist diyenlerin burada olup biteni izlemesi, üç maymunu oynamaktan başka bir şey değildir. İşte bunun içinKobanê direnişi direnişimizdir, deyip Kobanê'ye geldik ve mücadele mevzilerindeki yerimizi aldık."


'Anlatılması güç bir zafer umudu gördük'Kobanê'ye ilk geldikleri günden bu yana gördükleri her YPG ve YPJ'li savaşçıda müthiş bir mücadele ruhu ve anlatılması güç bir zafer umudu gördüklerine dikkat çeken Agit Cem, tanıklıklarına ilişkin şunları dile getirdi: "Musul ve Rakka gibi yerleri iki günde teslim alan DAİŞ çetelerinin en ağır silahları kullandığı vahşi saldırılarda, lojistik sıkıntılarına rağmen savaşçıların yüksek moralli oluşu ve savaşı kazanmaya yönelik inancı dikkatimizi çeken en önemli noktaydı.Konuştuğumuz herkesin sözlerinden direniş dökülüyor, gözlerinden zafer sevinci okunuyordu. Çeteler Kobanê'nin de önceki şehirler gibi kısa sürede teslim alınacağı umuduyla var güçlerini kullandı ama savaşçılar kahramansı bir direniş sergileyerek, DAİŞ'in hevesini kursağında bıraktı. Nitekim intihar saldırıları da bu çerçevede ele alınabilir."


'Yalnızca buraya savaşçı göndermekle yetinmeyip'
İnsani ve örgütsel bir sorumluluk olarak Kobanê'de savaşma kararı aldık ama tek başına bunun yetmeyeceğinin altını çizen Agit Cem, "Çünkü bizim mücadelemizin esas alanını, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ı oluşturuyor. Dolayısıyla yalnızca buraya savaşçı göndermekle yetinmeyip,Kobanê ve Rojava devrimini gündemleştirmek için de harekete geçeceğiz. Çünkü Türkiye'de 90 yıldır Kürt ulusunun en temel hakları tanınmadığı gibi uluslararası kirli ittifaklarla tüm ulusal değerleri ve kazanımları hedef seçiliyor, en temel hakları pazarlık konusu ediliyor. 90 yılda Türkiye'de iktidarlar değişti, söylem değişti ama değişmeyen tek şey Kürt halkının inkarıve katliamdan geçirilmesi oldu" diye konuştu.


'Gün halkların ortak mücadele günüdür'
Rojava'da çoğulculuğu esas alan bir özerk sistemin inşasının emperyalist güçler ve Türkiye'nin çıkarlarına ters olduğu için kimi güçlerin gizli ama özellikle Türkiye'nin açıkça DAİŞ çetelerine destek vererek, Rojava devrimi ve ortaya çıkardığı alternatif yaşam modelini boğmak istediğini vurgulayan Agit Cem, şunları ifade etti: "Türkiye yanı başında inşa edilen demokratik bir yönetimin doğrudan kendi sınırları içerisinde yaşayan ve yıllardır zulme maruz kalmış halkları ve Ortadoğu halklarını doğrudan etkileyebileceğini çok iyi biliyor. YPG kendi içerisinde ulusal bir silahlı güç olmayı aşmış durumda. İçerisinde birçok farklı ulustan devrimciyi barındıran, demokratik öz savunmayı esas alan model bir güç olmaya başlamıştır. İşte bu nedenle önümüzde duran enternasyonal bir görev olarak hem Türkiyeli devrimcilere hem de diğer uluslardan demokratik çevrelere,Kobanê direnişinde yerlerini alma çağrısında bulunuyoruz. Artık 'Kürt halkının mücadelesini destekliyoruz' demek yetmez. Gün halkların ortak mücadelesi için pratik adım atma günüdür."

75033

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar