Perşembe Mayıs 30, 2024

Tarihsel haklılığımızla, şehitlerimizin izinde yürüyelim!

Tarih, bir dönemin tanıklıklarını içerisinde barındırır. Bu bir yenilgi olur ya da bir zafer, bir keşif olur ya da bir dogma. Bu diyalektik bağın ezilenlerin tarihini, öğrenme ve öğretmesi anlamında önemli ve değerlidir. 68 kuşağının öğrenci önderlerinin ülkemiz topraklarına ardıllarına bıraktıkları öğretiler gibi. Devrimcilerin, devrimci özü barındıran bu diyalektik tanıklığı, pratiğin teorisi olarak Pir Sultanlardan ve Şeyh Bedrettinlerden günümüze, yaşamımızın rehberi olarak geldi.

Bu gerçeklik ile 45 yıllık bir mücadelenin ileri atılımlarının yanında geriye dönüşleri de yaşaması diyalektik döngünün kendisidir. O büyük alt-üst oluşu gerçekleştirememenin nedeni değildir tabi. Ülkemiz belleğine kazınmış geriye dönüşlerin en etkili olanı da 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası (AFC) olmuştur. 12 Eylül AFC’si ülkenin devrimci, demokrat ve yurtsever kesimlerine yönelik bir tırpan görevi görerek ileri atılımlara da büyük darbe olmuştur. Bu haliyle paralel bir süreç yaşanmış devrimci ve demokrat dinamikler günde kalarak, teori ve pratiğin bütünlüğünü görmezden gelerek, üzerine dökülen kumdan bir türlü kurtulamadı.

Haliyle ileri atılımlar dar olduğundan alt-üst oluşu gerçekleştirmek uzun soluklu mücadelenin de daha uzamasına ve hayali bir düşe çevirdi. Onun için cüret ve kararlılık zor süreçlerde devam edebilmenin nasıl düsturu olarak okunduysa, eskinin yerini yeniye bırakması, olumsuzlamanın olumsuzlanması gerekir. Çünkü eski, bir zamanlar yeniydi ve kendisinden eski olanı olumsuzlayarak var olmuş ve yeni olarak kendini ortaya koymuştu. Ondandır ki uğruna can bedeli girilen bu dava, kanlarıyla devrimin yükseltici basamaklarını oluşturan ölümsüzleşenlerimiz 45 yıldır yazılan tarihin kilometre taşı oldular. 

Şehitlerimize olan borcumuz...

Ezilen halkımıza karşı artan saldırıları Nilüfer ve Adem yoldaşlar gibi püskürtmek için hedefimize kilitlenmek, mücadelenin gerekliliklerini yerine getirmek gerekir. Bu minvalde kurumsal anlamda içinden geçtiğimiz süreci de göz önünde bulundurarak var olmak değil, var etmek mücadelesini emekçi ellerle birleştirmeli, bilinçte derinliği yakalamalıyız. Çünkü insanlığın büyük özgürleşmesi uğruna girilen kurtuluş mücadelesinde, adanmaya ikirciksiz olan yaşamlar olmasaydı özgürlüğün bilincimizdeki büyük arzusu böylesine derin gerçekleşmezdi. Ve devrim şehitlerinin savaşırken taşıdıkları bayrak, onlar toprağa düştükçe daha da yücelmezdi.

Yaşamı solumak

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yürürlüğe konulan OHAL ile çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler’le ezilen-ötekileştirilen, işçi-emekçi, devrimci, demokrat, yurtsever, genç-yaşlı, kadın, LGBTİ+ ve doğaya dönük saldırılar yasalaştı. Son olarak 24 Aralık’ta yayımlanan 695 ve 696 sayılı KHK’lerle, taşeron çalışan işçilerin var olan hakları gasp edildi, kamplaşmış toplumda kendinden olmayanı katletmesi için cezasızlık muafiyetinin getirildi, TTE yasallaştırıldı. Onun içindir ki mücadelede alt-üst oluşun ihtiyacı-hissiyatı bugün hiç olmadığı önemlidir. Burada da şehitlerimizin ikirciksiz yürüyüşünün inanç ve ısrarı ile halka rağmen halk adına değil, halkla birlikte olması gerekliliği bilincimize kazınmalıdır. Çünkü ölümsüzleşenlerimiz gibi yaşamı solumak, sınıf mücadelesinin ciddiyetinin kuşanmak, anlamak gerekir.

Tarihin tanıklığı önünde alt-üst oluş mücadelesinde azim ve kararlılığı önder yoldaş gibi, Atilla Özkan, Cemil Oka, İsmail Hanoğlu, İsa Demirbaş, Raci Yılmaz, İhsan Parçacı, Nubar Yalım, Ali Uçar, Hasan Hakkı Erdoğan, Ağa Şimşek, Ünal Küçükbayrak, Kazım Çelik, Ahmet Şahin, Perihan Çolak, İsmail Oral, Hasan Gülünay, Barbara Anna Kistler, Özgül Kader Kılınç, Mehmet Demirdağ, Dursun Adabaş, Dilek Konuk, Ümit Güner, Ayfer Celep,  Fehiman Bozkurt, Nergiz Gülmez, Emel Kılınç, Muharrem Yiğitsoy, Dilek Polat, Çiğdem Yılmaz ve Ferdi Karacan, Yurdal Yıldırım, 5’ler, Cengiz, Hakan ve Özgüç, Murat ve Haydar, 12’ler ve Nubar Ozanyan, Serdar Can ve Güzel Şahin yoldaş gibi sınırlı bir yaşamı sınırsız bir davaya adayan, önder ve militanları gibi, bizi var eden bugünlere taşıyan tarihsel haklılığımıza güvenmemiz gerekir. 

47284

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Sayfalar