Perşembe Mayıs 2, 2024

Suruç katliamını nasıl okumalıyız?

“ Devlet soğuk ifritlerin en soğuğudur. O soğuk hep yalan söyler. Devlet tüm iyi ve kötü dilleriyle yalan söyler, her söylediği şeyde yalan söyler ve sahip olduğu her şeyi çalmıştır.” Nietzsche

Yazarken ağlatan bir katliam; Suruç katliamı…

Çok değil! Abdullah Gül Cumhurbaşkanı iken Kürt sorunu için; “yakında iyi şeyler olacak”, demişti. Bizler, devlet erkânının bahsettiği ‘iyi şeyler’in yalnızca Türk Ulus-Devleti için olacağını siyasi ve fiziki kırımlardan sonra öğrenecektik.  Devlet kendi ömrünü uzatmak için yalana sarılıyordu. Nietzche’nin de dediği gibi “devletin yalanı soğuktur”.

Çok değil! Erdoğan Başbakan iken Kürt sorunu için; “gerekirse baldıran zehri içerim” demişti. Bizler, devlet yetkililerinin içecekleri baldıran zehrinin kendi devletlerinin bekaası için her şeyi yaparım anlamında olduğunu Roboski katliamında anlayacaktık. Devlet bu! Tek kârı yalan.

Aynı devlet reform adı altında TRT 6’yı kuracak ve biz ancak kendi dilimizde bize küfredildiği zaman anlayacaktık ceberrut devletin soğuk yalanını. Yerel işbirlikçilerin eliyle Kürtçe yapılan yayınlarda Kürtler ve Özgürlük mücadelesine Kürtçe savaş açılmıştı.

Devir değişti! HDP tüm sömürge halk ve inançların desteğini alarak büyük bir zafer ile Türk meclisine girdi. Bu, ezilen de dediğimiz, sömürge halkların zaferiydi. Artık özgürlük ve barış mücadelesinde yeni alanlar açılmış ve kavga meşru argümanların ötesinde de devlet nezdinde de resmi olacak bir eylemsellik kazanmıştı. Ancak bizler şimdiler de görüyoruz ki TRT 6 ile Kürt ve devlete muhalif olan çevrelere Kürtçe edilen küfürler şimdi de HDP mecliste olmasına rağmen bu ilkeler partisi kirletilmek istenerek tüm halkların dil ve inancıyla insanlık katledilmeye çalışılıyor. Devlet, halkların dilini kullanarak katliamlar yapıyor!

Tıpkı Amed katliamı gibi katliamlar, DAİŞ adıyla yapılıyor. Katliamların Türk devletinin adıyla olmaması bunun sorumlusunun, AKP-TC olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Devleti yöneten parti AKP’den, AKP ve Devlet’e bağlı yazılı ve görsel medyaya kadar tüm erkân, yaşanan katliamları birinci dereceden yönetenler olarak herkesçe biliniyor.

Çok değil! Daha geçenlerde Bülent Arınç PKK için; “onları kötü günler bekliyor” demişti. Bizler, sınırlara gönderilen zırhlı araç ve asker takviyesini TC’nin gerillaya dönük kısa sürede gerçekleştireceği büyük bir operasyon olacak şeklinde yorumladık. Çok geçmedi! Gencecik fidanlar büyük bir gürültünün sonrasında paramparça edildiler; tıpkı Roboski’de gördüğümüz bir acı gibi kelimeler boğazımıza düğümlendi ve uyuyamaz olduk. Sonradan anlaşıldı ki Arınç; “iki bombardıman uçağı gider” derken Roboski’de parçaladıkları gençlerimize atıfta bulunmuştu. Öyle de oldu. İki bombardıman uçağı gitmedi ama Suruç’ta çocuklarımız paramparça edildiler.

Devlet bu!

Bizler Sayın öcalan’ın “Sürekli savaş halinde yaşamayı öğrenmeliyiz” sözünü unutarak hiç beklenmedik (!) bir anda tedbirsiz olarak yakalandık.  Yine Öcalan DAİŞ için “Ortadoğu’nun Jitem’idir” diyordu ve bizler bunu tüm uyarıları gibi yine idrak edemeyerek karşıladık. DAİŞ Ortadoğu’nun Jitem’i ve Kürdistan Ortadoğu’da bir ülke. Savaş ise sadece Rojava’da değil!

Nietzche, devleti “organlaşmış ahlaksızlık” olarak nitelerken biz bugün bu tanıma uyan AKP-DAİŞ ortaklığının TC’den bağımsız olmadığını anlamamız gerekiyor.

Wallerstein: “Devlet, kapitalizmin gece bekçisidir” der. DAİŞ bunun bir halkasıdır. Nasıl Türkiye, Ortadoğu’nun jandarması olma hülyasında idiyse, gerçekte DAİŞ Ortadoğu’nun Jitem’i ve Ulus-Devletlerin de bekçisidir. Türk devleti bir ırk devletidir ve DAİŞ aynı zaman da Türkiye’nin de hizmetindedir.

Türkiye, kendi askerini kullanmıyor!

Biliniyor ki önceleri ABD kendi askeriyle giderdi işgale. Sonra, bir yönüyle kendi halkına asker ölümlerini anlatamayınca yerel güçler ve örgütlerle girdi Ortadoğu’ya. Bugün Türk devleti aynı yolda ilerliyor ve PKK’ye karşı Kürdistan’ın dört bir yanında DAİŞ’i eliyle katliamlar gerçekleştiriyor ve gerçekleştirmeye de çalışacak gibi görünüyor. Tam da burada hem KCK ve hem de HDP’nin “ herkesin kendisini savunması gerekiyor” uyarıları olmazsa olmaz olarak karşımızda duran yegane çalışma alanı olarak duruyor.

Katliam nasıl mı gerçekleştirildi? Öyle Suruç katliamı için derin istihbari analizlere girmeye gerek yok ki zaten Reyhanlı ve Paris katliamından bir farkı yoktur.

Yine katliamla ilgili belki de anlaşılması gereken, organlaşmış ahlaksızlık ruhunun gezindiği vücuda sahip Arınç’ın; O’nları kötü günler bekliyor” sözündeki komünal-kollektivist bir ruhla Kobanê’ye oyuncak götürenlerin, sömürge halk ve inançların birlikteliğinin, yani üstün-insan ideolojisinin hedef alındığı bir terör eylemselliğinin bilince çıkarılmasıdır. Çünkü bu ruh ve inanç, Ulus-Devleti darbeleyen bir güçtür.

Türk devletinin Kürtlere karşı olan savaşı yeni boyut kazandı.

Bütün dünya da biliyor ki Sayın Öcalan ile Devlet heyeti arasında gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde başlayan süreç ile birlikte PKK, en son 2013’te ateşkes ilan etti. Gel gör ki Türkiye, PKK ve Kürt halkına karşı yürüttüğü askeri, siyasi, coğrafi, politik, ekonomik ve psikolojik savaşı hiç bırakmadı. Ne asimilasyon ve ne de kırımlardan vazgeçmedi. Kimi zaman TC, kimi zaman korucu, kimi zaman da Hizbullah adıyla PKK ve halka yönelen Devlet, Rojava’da önce El-Nusra sonra da Kürdistan’ın bütününde DAİŞ’i kullanarak saldırılarını gerçekleştirdi. Öyle ki Êzidilere soykırımı amaçladı. Bugün de TC, DAİŞ eliyle Kuzey Kürdistan’a savaş açmış durumda. Doksanlarda korucular ve Hizbullahı kullanan Devlet, bugün ve bugünden sonra da Kuzey Kürdistan’da DAİŞ’i kullanarak PKK ve halka dönük saldırılara girişecektir.

Soğuk yalanlar boşa çıkarılmalı!

Bir diğer büyük yalan ise Suruç katliamından sonra Türk devletinin psikolojik harp dairesindeki kadroların algı yönetimiyle ortaya çıktı. Toplumda yaratılmak istenen algı; IŞİD, Türkiye’ye savaş açtı” olarak şekillendirilmek isteniyor. Böylelikle AKP ve Türk devletinin günahsız olarak gösterilmesi amaçlanıyor. Böyle bir algı yaratılıp yutturulmadan AKP her istediği zaman Çözüm süreci taktiğine başvuramaz ve böylelikle oyalama mümkün olamaz.

Gerçek şu ki; DAİŞ Türkiye’ye değil, Türkiye, DAİŞ eliyle Rojava savaşını Kuzey Kürdistan’a taşıdı. Önümüzdeki günler Hatay, Antep, Adıyaman, Urfa ve Mardin’de üstlenen DAİŞ isimli Türk istihbarat elemanlarının uyanışlarıyla Arınç’ın; “ O’nları kötü günler bekliyor “ sözü somutluk kazanmış olacak.

Umuyor ve diliyoruz ki halk ve inançları bir bilinmezliğe sevk eden AKP hükümeti aklını başına alır da bu denenmiş ve çözümsüz politikalarından bir an önce vazgeçer. Yoksa çok kısa bir sürede Türkiye ve Kürdistan süreklileşen bir kaos halini alarak bilinmezliğe doğru yol alacak.

Mehmet Serhat Polatsoy

22.07.2015 

70096

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Mehmet Serhat Polatsoy

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar