Perşembe Mayıs 16, 2024

Sosyal medya ve ajan faaliyeti üzerine…K.Montana

Kapitalist-emperyalist sistemin kendini yeniden üretmesi ve üretici güçlerin gelişmesiyle birlikte gündelik yaşamımızdaki değişimlerden bir tanesi de kitle iletişim aracı olarak telefon ve özellikle akıllı telefon adı verilen araçların yaygınlaşmasına tanık olduk. Artık neredeyse her bireyde bir-iki cep telefonu bulunmaktadır. Yaşamı oldukça kolaylaştıran bu araçlar diğer yandan da bireyin kendisine ve içinde yer aldığı topluma yabancılaştıran bir araç haline de dönüşmüş durumdadır.

Bu araçlar aynı zamanda hakim sınıfların ve onların devletinin kendini yeniden üretmesi, iktidarını sağlamlaştırması ve kurumsallaşmasının bir aracı olarak da kullanılmaktadır. Devletin ideolojik aygıtlarının bir başka veçhesiyle daha karşı karşıya bulunmaktayız.

Burada sorunum, özelde akıllı telefonlar ve genelde ise bu araçlar vasıtasıyla kitlelerin yoğun olarak kullandığı sosyal medya adı verilen mecranın MLM bir değerlendirmesini yapıp sonuç çıkarmak değildir. Bu, başka bir çalışmanın konusu olabilir ancak. Amacım gündelik yaşamımızda cep telefonları ve bilgisayarlar aracılığıyla sosyal medyanın kullanımına ve bu faaliyetin eğer bilinçli bir şekilde yapılmazsa halka ve devrime nasıl zarar verdiğine dair birkaç vurguyla yetinmektir.

Özellikle değinmek istediğim nokta, kolektifin son olarak yaşadığı ve darbeci-tasfiyecilik olarak karşı karşıya kaldığı süreç ve bunun sosyal medyadaki yansımalarıdır. Kolektifin yaşamak zorunda bırakıldığı süreç sonunda ortaya çıkan tablo, onun kadrolarına, militanlarına ve taraftarlarına yönelik sosyal medya mecrasında yoğun bir deşifrasyon, dedikodu ve ihbarcılıktır. Bu tablonun ortaya çıkmasında bürokrat, kariyerist, darbeci-tasfiyeci anlayışın ve onun yarattığı lümpen kültürün belirleyici etkisi olsa da kolektifin taraftar ve tabanını da bu olumsuzluktan ayrı düşünemeyiz. Nihayetinde bir, ikiye bölünmüş, darbeci-tasfiyeci grup kariyerist-lümpen şefleriyle birlikte kolektiften koparak kendi tekkesini kurmuştur. Bu artık onların sorunudur ve bizi ilgilendirmemektedir. Bizi ilgilendiren yönü, bu oportünizmin, lümpenlikle beslenen tasfiyeciliğin saflarımızdaki etkisidir. Yaşanan yoğun kirlenmişliğin bizi etkilemediğini, çamurun üzerimize bulaşmadığını söylemek doğru değildir. Buna karşı mücadele etmek parti-devrim ve halk derdi olanlar için son derece önemlidir.

Zira sosyal medyada kimi kullanıcıların kolektifin yaşamış olduğu darbeci-tasfiyeciliğe yönelik kendi bireysel hesaplarından “değerlendirmeleri”, “eleştirileri”, “yorumları” olmaktadır. Genellikle darbeci-tasfiyeciliğin etrafında saf tutanlar kolektifin saflarında olanların sosyal medya hesaplarına yönelik eleştiri adı altında saldırılarda bulunmaktadır. Bu durumu besleyen kuşkusuz ki, bu tekkeci anlayışın şeflerinin teşvikleri, politik eleştiri adı altında sağda-solda yaptıkları lümpen apolitik değerlendirmeleri ve nihayetinde yayınlarında yayımlamış oldukları ihbarcılığa karşılık gelen yazıları olsa da kolektifin taraftar ve tabanı da bu saldırganlığa yanıt olmak adına bu türden paylaşımlara cevap vererek işlenen suça dolaylı olarak ortak olmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir, kolektifin sorunu kendi içinde yaşanmış ve bitmiştir. Darbeci-tasfiyecilik amacına ulaşmış, bir grup kariyerist, bürokrat şeflerinin peşinden giderek kolektiften kopmuş ve kendi tekkesini kurmuştur. Bizlerin bu noktadan sonra diyebileceğimiz “hayırlı olsun”dur. Bu anlayışın kolektiften koptuktan sonra yaptıkları kendilerini ilgilendirir. Kolektifin bu anlayışa ilişkin mutlaka bir değerlendirmesi vardır ve dahası da olacaktır. Kolektif mutlaka bunu kendi yetkili organlarında değerlendirmiş, çeşitli kararlara varmıştır. Gerektiği zamanda ve durumda bunu kamuoyuyla paylaşmakta, taraftar ve tabanına açıklama yapmakta bir sorun bulunmamaktadır.

Kolektifin darbeci-tasfiyeci anlayışın politik eleştiri adı altında deşifrasyona varan, düşmana hizmet eden yazı ve açıklamalara yer vermemesi tamamen halkın ve devrimin çıkarlarıyla ilgilidir. “Suskunluğu” söyleyecek sözü olmamasından değil, bu türden yazıların ve paylaşımların düşmana hizmet ederek, yoğun olarak deşifrasyona neden olmasındandır. Kolektifimiz, bunu devrimin ve halkın çıkarına zararlı bulmakta, bu türden bir “politik mücadeleyi” reddetmektedir. Ayrıca gerçekte sahibini vuran bu paslı silahı kullanmamayı darbeci-tasfiyecilere de tavsiye etmektedir.

Açık olarak ifade edilmelidir ki, bu türden “politik eleştiri” adı altında kolektifin kimi değerlendirmelerinin, yazı ve haberlerinin altına çeşitli “sanal” hesaplardan yapılan yorumlar ajan faaliyetidir. Bu kullanıcılar ya doğrudan düşman ya da düşman uzantılarıdır. Tekkeci anlayışın lümpen kültürüne yaslanan bu ideolojik şekillenişten gıdasını alan bu sanal hesaplar üzerinden kolektife, onun kadrolarına, militan ve taraftarlarına resmi hesaplara ve onların paylaşımlarına yönelik gerçekleştirilen bu faaliyet, doğrudan doğruya düşmana hizmet etmektedir.

Kolektifin örgütlü kitlesinin büyük oranda bu tür hesapları, paylaşımları ciddiye almadığını biliyoruz. Aksine darbeci-tasfiyeciliğin nasıl bir devrimcilik tahayyül ettiğini ve beklediğini göstermesi açısından bu kötü örnekler iyi bir öğretmen olmaktadır. Bu anlamıyla yararlı dahi olmaktadır. Ancak “yararlı oluyor” diye halka ve devrime zarar veren bu tür paylaşımları onaylamamız beklenmemelidir. Hele ki kolektifin taraftar ve tabanının bu türden paylaşımları ciddiye alıp yanıt verme çabası içine girerek düşmana hizmet eden bu pratiğin bir parçası olması kabul edilemezdir. Bu türlü “iyi niyet”li ikna çabalarına son verilmelidir. Ajan faaliyetine ortak olunmamalı ve dolaylı da olsa düşmana hizmet edilmemelidir. Meseleye partinin, (herkesin kendi açısından tespit ettiği) “çıkarları” açısından değil, halkın ve devrimin çıkarları açısından yaklaşmak, sol-duyulu davranmak gerekmektedir.

Kolektifin taraftarları ve tabanına açıktan seslenmek gerekmektedir ki, bu türden paylaşımlara  ortak olmayın. Dedikodu devrimcilerin işi değildir. Varsa eleştiri, yorum, değerlendirme bunların iletileceği kanallar, yerler, adresler bellidir. Bu kanallar varken, bahsi edilen yöntem ve araçları kullanmak doğru değildir. Bu yöntem ve araçları bıraktığımızda düşmanın istediğini yapmamış, deşifrasyonu, ihbarcılığı, dedikoduyu yeniden üretmemiş oluruz.

Kolektifin kendisini savunacak olanakları, entelektüel birikimi ve kapasitesi vardır. Bu türden yazılar ve değerlendirmelere yanıt olunmaması, söyleyecek sözü olmamasından kaynaklı değildir. Tam aksine yazılan her satıra yapılacak yorumu, ne olduğu belli olmayan hesaplardan yapılan her deşifrasyona dair bir fikri vardır. Bunlar not edilmektedir. Bu nedenle, kolektifin yararına gibi görünen, ancak gerçekte ise halka ve devrime karşı duyulan sorumluluğu hiçe sayan bu türden paylaşımlara yapılan değerlendirmelere yanıt vermek doğru değildir. Kolektifimiz, bütün taraftarlarımızın ve tabanımızın buna uygun davranmasını beklemektedir. Çünkü bizler parti mi halk mı ikileminde tercihini tereddütsüz halkın çıkarlarından yana yapan bir kasketlinin izinden yürüyoruz.

K.Montana

20.07.2018 

38503

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Sayfalar