Pazar Mayıs 5, 2024

Sînor u Mirin (Sınır ve Ölüm)

T.C beslemesi IŞİD çetesinin Kobane’ye yönelik saldırıları hız kesmeden sürerken bizler de Kürdistan Hukukçular Derneği olarak çeşitli emperyalist güçlerinin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabasının bir sonucu olarak TC-KDP işbirliğinin etkisiyle Rojava’da her gün yeni katliamlara imza atan bu paravan örgütün sınır bölgelerinde halka yaptığı zulmü yerinde görmek ve yaşananları bir de bölgedeki insanların dilinden dinlemek için Urfa’nın Birecik ilçesinde bulunan çadır alanını ve sınır köylerini ziyaret etme kararı aldık. Yolculuğumuza sabahın erken saatlerinde başlayıp yaklaşık 1-1,5 saat sonra URFA’ya varıyoruz. Yolun sağındaki ve solundaki billboardlardaki ‘’Milletin adamı: Tayyip Erdoğan” afişleri dikkatimizi çekiyor ve hayırdır diye sormadan edemiyoruz. Halktan biri “Valla hayır değil, şerdir” diyor ve ekliyor “Bu adam ne zaman bizim topraklarımıza gelse buralarda kötü şeyler oluyor”. Urfa’dan yaklaşık bir saat sonra Birecik’e oradan da sınıra sıfır noktada Fırat’ın kıyısına kurulan Ziyaret Köyü’ne varıyoruz. Arabalardan inip çadır alanına yöneldiğimizde çadır alanı ve yolların tozla kapandığını görüyoruz. Direniş çadırlarındaki halk “Bunlar da IŞİD’in kimyasal tozları ‘’diyerek bizi sıcak bir gülümsemeyle karşılıyor. Halk bizimle sohbet ederken biz daha çok sağda solda ne var ne yok onu öğrenme telaşı içerisindeyiz. Fırat’ın hemen karşısında Suriyeli Sığınmacıların bulunduğu çadır alanları hepimizin dikkatini çekiyor. Cerablus kentine uzaktan bakıyoruz, şehrin tamamı IŞİD’in kontrolü altına girmiş durumda. Dürbünü alıp baktığımızda şehrin her tarafında IŞİD bayraklarını çok net bir şekilde görüyoruz. Çadır alanına gelen Rojava’lı bir yurttaş başlıyor durumu bize aktarmaya ve hepimiz onun söylediklerine odaklanıyoruz.’’Kobane günlerdir kuşatma altında, her taraftan saldırıyorlar, şehrin büyük bölümünde günlerdir elektrik yok, su kuyularına zehir atıldığından kaynaklı içme suyu bulmakta dahi zorluk çekiyoruz. Musul’dan ve işgal ettikleri diğer bölgelerdeki silahların büyük bir kısmını Kobane saldırısında kullanıyorlar. Şehit düşen arkadaşlarımızın çoğunda ne bir kurşun mermi izi ne herhangi bir yara bere izine rastlamadık. Kimyasal silah kullandıklarına dair elimizde istihbarat bilgisi var. T.C IŞİD’e açıkça istihbarat veriyor ve IŞİD bu istihbaratı alır almaz Kürt bölgelerine saldırıyor. IŞİD yöneticileriyle Türk askeri yetkililerinin yan yan çekilmiş fotoğrafları elimizde mevcut.” Halktan biri söz alıyor ve yaklaşık 1 km uzaklıktaki tepeyi bize göstererek ’’Akşam çok şiddetli çatışmalar oldu ağır silahlarla ve tanklarla saldırdılar.Ypg bu saldırıları geri püskürttü tanklar imha edildi, şehit düşen arkadaşlarımızda var.IŞİD ölülerini arazide bırakıyor ve çevrede çok sayıda IŞİD ölüsü var.‘’ dedi.

Tüm bunlar olurken yanımızdaki insanların karşımızdaki tepeye dürbünle bakmaları bizi de çok meraklandırıyor, biz de alıyoruz elimize dürbünü bakıyoruz tepeye sabırsızlıkla, o anda herkeste bir heyecan dürbün kapma telaşı. Tam karşımızda YPG’lileri görüyoruz hakim tepeleri tutmuşlar heyecanımız daha da artıyor. Sonrasında sınır köyü olan Ziyaret Köyü’ne gitme kararı alıyoruz. Arabalarımız toprak yolda yavaş yavaş ilerlerken T.C askerlerinin gözetleme kulelerinin çoğunu terk ettiğini görüyoruz. Sınırda her gün Kürtleri katletmekten geri durmayan T.C tüm sınırı IŞİD’in kontrolüne bırakmış durumda. Ziyaret köyüne vardığımızda köylüler bizi karşılıyorlar birazda tedirgin olarak. Köye gelen giden çok oluyor bu bizleri de tehlikeye düşürüyor diyorlar. Amed’ten geldiğimizi söylediğimizde biraz rahatlamış gibi oluyorlar ancak haklı olarak tedbiri elden bırakmıyorlar. Köye her araba geldiğinde kim geldi diye kontrol ediyorlar ve bunun sebebini bize açıklıyorlar. Ziyaret sınır köyü. Köyün bahçelerini çeviren tel örgüler aynı zamanda T.C ‘nin çektiği tel örgüler.Tel örgülere dokunduğumuzda bir garip oluyoruz .Kürt halkının tel örgülerle nasıl da bölünmeye çalışıldığını daha rahat görüyoruz. Bu tellerin sınıra değil halklar arasına çekildiğini söylüyor birisi.

Muhtarla görüşüp bilgi aldıktan sonra bahçeye çıkıyoruz, bir arkadaş tedirgin bir şekilde çağırıyor bizleri. Hep birlikte onun gösterdiği yere baktığımızda eli kanlı, Kürt kasabı IŞİD üyeleriyle göz göze geliyoruz.2 tanesi dikkatlice bize bakıyor birisi acele arabaya binip sınırın diğer tarafındaki köyün arka tarafına gidiyor. Bize en fazla 100 metre uzaktalar aramızda sadece tel örgüler ve mayınlı arazi var. Köyün her tarafına bayrak dikmişler ve ellerindeki kameralarla çevreyi gözetliyorlar. O anda hepimiz değişik bir ruh hali içerisindeyiz. Kimimiz tedirgin, kimimiz öfkeli kimimiz suskun. IŞİD şu anda tam karşımızda biz de öylece donmuş vaziyetteyiz. Onlara bakarken patlamamış ve öylece apaçık ortada duran mayınları görüyoruz aynı zamanda patlamaya hazır koca yürekleri. Bir arkadaşın bana dokunmasıyla irkiliyoruz gördüğümüz tablo karşısında dehşete kapılıyoruz. Muhtar’ın ayağının altına konan sinekler, ayağındaki küçük kurtlar bizi kendimizden geçiriyor. Muhtar yakın zamanda mayına bastığını ayağının yaralandığını savaş durumundan kaynaklı tedavi edemediğini bize anlatıyor. Doktora gittiğinde ise doktorun Kürtçe konuştuğundan kaynaklı kendisini tedavi etmediğini belirtiyor.

Köyden ayrılma zamanı geldiğinde hepimizin yüreği buruk. Ardımızda bir savaş coğrafyası, üzerlerine bombalar yağan bir halk, önümüzde yapay sınır çizen tel örgüler, savaşın ortasında yavaş yavaş akan Fırat. Köylüler ’’Bu topraklara özgürlük ve barışın geleceğinden hiç şüpheniz olmasın, özgürlük zamanlarında buluşmak dileğiyle” diyerek bizi uğurluyorlar. Çadır alanına gelirken IŞİD’ın silah taşıdığı araçları arazide bırakıp kaçtığını gözümüzle görüyoruz. Çadır alanındakilerle selamlaşmadan sonra yakın zamanda yine geleceğimizi belirterek oradan ayrılıyoruz. Önümüzde tozlu yollar, Urfa ovası arkamızda savaşın tüm çıplaklığı,yıkıntılar,acılı yürekler ve gönlümüzde Ziyaret Köyü ve tabii ki asla unutamayacağımız Ziyaret köyü muhtarının ayakları.

(Amed'ten bir ÖG okuru)

92729

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar