Sınıf Bilinçli Proletarya Hareketi Bir Emektarı Olan Serdar Can' Kaybetti!
Her ölüm çok erkendir denilebilir. Serdar yoldaş için de öyledir. Daha verim verecek çağda, daha yapılacak çok işleri vardı ama bir kalp krizi onu beklenmedik şekilde aramızdan aldı.
Serdar Can, 1961 doğumlu, daha 56 yaşında genç sayılabilecek bir yaşta onu yitirdik. Serdar yoldaş, Kulp ilçesi Araşka köyünden olup 1920'lerde Amed'e göç etmiş kalabalık bir ailenin oğludur.
Nenesi Ermeni soykırımında tesadüfen hayatta kalanlardan, dedesi Kürt olan aileden gelmektedir. Her iki ulusun soykırımının acılarıyla büyüdü. Bunun da etkisiyle genç yaşta siyasetle tanıştı. Siyasi mücadelede eski TKP-İGD ve sonra kısa süre Kıvılcım'cıların Vatan Partisi ile ilişkisi olduktan sonra 1979'da Proletarya hareketinin görüşlerini benimsedi. Sıkıyönetimin ağır koşulları altında siyasi faaliyetlerini sürdürdü. 1979 ortalarında Siverek çatışmalarından sonra 1980 darbesi gelince kırsal alanda gerilla faaliyetine katıldı. 24 Ocak 1981'de Amed /Hazro ilçesine bağlı Kırmataş (İhsan Parçacı'nın) köyünde yapılan bir ihbar sonucu devlet güçleriyle çatışma da Hüseyin Aslan ve İhsan Parçacı katledilmiş, Serdar da yaralı esir düşmüştü.
Serdar, yaralı olmasına rağmen aylarca ağır işkencelerden geçirilip tutuklanarak “Diyarbakır E tipi cezaevi”ne götürüldü.
Tutuklandı ama herkesin bildiği gibi "Diyarbakır" hapishanesi yıllarca siyasi şubedeki işkenceleri aratır durumda oldu. Hapishanenin yıllar süren sistemli ağır işkence, baskı ve teslim alma saldırılarına karşı direnen direnişçilerle birlikte oldu. Hapishane devrimci tavırlarını, mahkemelerde meydan okuyucu tavırlarını sürdürenlerden oldu. Açlık grevleri, sürgünler yıldırmadı. İdamla yargılandı. Hapisteyken Parti Üyeliği kabul edilmişti. 1991 şartlı tahliyesiyle çıktı. Hapishaneden çıkınca mücadelesine kaldığı yerden devam etmekte tereddüt etmedi. Partisinin 1991 4. Konferansının Alt Konferansında yoldaşları onu delege olarak seçmişlerdir. Yoldaşları onu 4.Konferansta MK'ne seçmiştir. Askeri komisyon da görev vermişlerdir. O dönem Ortadoğuda olan kampa görevli olarak göndermişlerdir. Bir süre sonra geri çekilmiştir. Ama partisine zarar verici, güvensizlik geliştirici yol ve yöntemlere başvurmadığı gibi, bu yönlü yanlışlara eşlik etiği duyulmamıştır. O partisinin görüşlerinden ve çeperinden uzaklaşmamıştır. Son dönemin parti yıkıcısı tasfiyeci darbecilerine karşı partisini sahiplenme çabasını veren yoldaşlardan olmuştur. Parti çevresinde bir aydın olarak, devrimin bir emektarı olarak son nefesine kadar devrimci kalmasını bilmiştir. Onu hiç bir zaman unutmayacağız.
Başta eşi, Zöhre olmak üzere aile çevresi ve yoldaşlarının acısını paylaşıyor, aramızdan ayrılan yoldaşların bizlere bıraktığı emaneti onurla taşıyarak onları kavgamızda yaşatacağımıza söz veriyoruz.
Emek kahramanı, Amed zindanı direnişçisi Serdar Can ölümsüzdür. Onu mücadelemizde yaşatacağız!
Mücadele Arkadaşları
Son Haberler
Sayfalar
Bize Cesur İnsanlar Lazım
"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."
Ah cancağızım... vay cancağızım...
Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.
Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...
Fontiye duranların kafasında patlatırsın.
Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....
Ah cancağızım... vay cancağızım...
İnan...
Rosa özgürlüğün ta kendisiydi
ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.
İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle
“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA
VE
ONUN ÖĞRETTİKLERİ...
Yusuf KÖSE
İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]
“İşçi sınıfının
ekmekten çok
onura ihtiyacı var.”[1]
Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?
Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.
Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)
Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.
Sosyalizm nedir ki?
Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.
Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti
Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.
KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;
belki biz olmayacağız ama
bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]
18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz
"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."
Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.
“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)
Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.