Cumartesi Mayıs 18, 2024

Seyit Rıza Onurumuzdur, cesaretimizdir, geleceğimizi aydınlatan geçmişimizdir…

Yazmak bireysel olduğu kadar evrensel bir eylemdir aynı zamanda, bu kaygıyı taşıyanlar ise bir satır yazmadan önce bin kere düşünmelidirler. Üzerinde çalıştığım bir dosyaya kendimi kaptırınca gündelik yapay polemiklerden ister istemez uzaklaşıyorum. Ama öyle bir an geliyor ki köşe başlarını tutmuş pespaye kalemşörler bilinçli dezanformasyonlarını uygulamaya koyuluyorlar, geçmişlerindeki kanı gelecekleriyle yıkamaya çalışan geleneklerin temsilcileri kutsallarımıza dil uzatma cüreti gösteriyor, o zaman onlara hiç değilse ferdi bir cevap verme gereği hissediyorum.

Konu: DERSİM.

Dersim nedir diye soracak olursanız, bir toprak parçası değildir yalnızca. Yalnız bir halkın, inancın meselesi değildir. Kırmanciye Beleke’dir anlayana. Yahudi keşişi Simon da gezmiştir bu dağlarda Ermeni papazları da… Mollalar da oturmuştur dergahlarında cem bağlayan dedelerde. Küçük bir dünya labaratuvarıdır Dersim.

Dersim, her inanca ve kültüre bağrını açabilecek bir anadır yetimlere… Dersim insandır, Dersim soyu çoktan tükenen bir bitkidir belki. Dersim hepsidir işte, hangisini anlatayım?

Seyit Rıza derler çoğu, bizim Sey Rızo’muzdur. Kimdir diye sorarsanız, masallar kadar büyülü bir geçmişimiz olduğunu ve geleceğimizde ne olursa olsun baş eğmeden yaşamamız gerektiğini kulağımıza fısıldayan bir ulu derviştir.

Şaki derler, eşkıya, şeyh derler aldırmayın… Onlar insanlara gerçekte olanın tam tersi payeleri vermekte mahirdirler. Halkını, namusunu ve inancını korumaya çalışan Sey Rızo bu uğurda ölüme giderken, zalimlerden oğlunun kendisinden sonra asılmasını ister. Elaziz Buğday Meydanındaki darağacı sere serpe ortadadır. İdam olacaklar, kendilerinden önce öldürülenlerin infazını izler. Sey Rızo onca acıya katlanmıştır, yaralı oğlunun idamını görmek istemez. Ama bu sadistçe işkenceden zevk alanlar vardır. Oğlunun darağacından indirilmesinin ardından koca adımlarla sehpaya çıkar, ve son sözlerinin ardından sehpasını kendisi tekmeler…

Bugün köşelerinde Nuri Dersimi’nin kaleme aldığı ve İngilizlere yazılan bir mektupla Sey Rızo’ya ajanlık, emperyalist işbirlikçiliği isnat edenlere sesleniyorum. Nuri Dersimi, Dersim’de hiç etkili olmamıştır, ve tanınmamıştır. Dersim halkı 1970’lere kadar kendisinden haberdar dahi değildir. Koçgiri kırımının ardından Sey Rızo’ya sığınmış, katliamı engellemek adına bireysel çabaları olmuş, başarılı olamayınca da Suriye’ye kaçmış birinin Sey Rıza adına yazdığı (ki gerçekten o yazdıysa… Post modern ittihatçılarımızın işi de olabilir bu mektup, çünkü 1987’de gün yüzüne çıkmıştır.)mektupla bir şeyler iddia etmeye çalışmak abesle iştigaldir.

Hele hele Ruslardan Erzincan’ı aşiret milisleriyle kurtaran bir adama İngiliz ajanı demek komikten de ötedir. Seyit Rıza bu savaşının mükafatını Dersim katliamıyla almıştır, tıpkı birinci TBMM Dersim Mebusu Diyap Ağa’nın ailesi gibi…

15 Kasım yaklaşırken, Seyit Rıza’nın ve Dersim’in gündeme gelmesi (getirilmesi) ulusalcı çevrelerde büyüz hezeyanlara ve hazımsızlıklara neden olmaktadır. Onlar, katliamlar unutulsun, katledilenler toprağın altından hiç çıkamasın isterler…

Ama böyle bir zulüme maruz kalan halkların çocukları o travmayı hala atlatamadı ve atlatamayacak.

1990’lı yıllardı, ailecek Kuşadası’na gidiyoruz. 1938’de sürgün yerimiz Nazilli olduğu için, oradaki akrabalarımızı da ziyaret edeceğiz. Sivas’ın girişinde arabamızı durdurdular. Hemen teypteki kaseti değiştirdi babam. İbo çalmaya başladı, türkü neşeli ama biz tedirginiz. Kimliklerimizi verdik.

‘’- Oo Nazilli’lisiniz… Ben de Söke’liyim.

    * Evet, memlekete gidiyoruz.’’ diye cevap verdi babam.

Beş dakika sonra yanımıza geldi. Kimliklerimizi iade ederken yüzünün değiştiğini farkettim çocuk halimle… “Ama sonradan gitmeymişsiniz…”’ dedi adam.

Yani cancağızım 1938’i kimse unutmadı, ölenler de öldürenler de… Ulusalcılar ne kadar inkar ederse etsin gün gelecek insanlık mazlumların önünde diz çöküp, af dileyecektir; bundan hiç kuşkum yok.

Seyit Rıza’ya gelince;

onurumuzdur, cesaretimizdir, geleceğimizi aydınlatan şanlı geçmişimizdir…

İsmail Taylan Kaya

77356

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar