Pazartesi Mayıs 6, 2024

Rojavada olmak...

Devrimin haleflerinde olması gereken temel devrimci kriterlerin en başında TUTARLILIK ilkesi gelirken ikinci temel ilkesi ise bütün kalbimizle halka hizmet etme duygusu gelmektedir. Sağlam bir dünya görüşü, halka hizmet etmeyi temel bir görev olarak kabul eder. İşçilere, yoksul köylülere, çalışarak yaşamını sürdüren tüm emekçilere-kadınlara-Kürt halkına-çeşitli milliyetlerden ezilen halklara-farklı inanç ve cinslere karşı devrimci sorumluluk ve derin bir duyarlılık taşıyarak gerçek anlamda devrimci niteliklere sahip olunur.

Sadece yaşadığımız bölgedeki halkımıza değil ülkemizin bütün emekçi halklarına yani büyük çoğunluğa bütün kalbimizle hizmet etmeyi, onların sorunlarına-taleplerine-ihtiyaçlarına-özgürlük özlemlerine yanıt olacak bilinç ve örgütleme çalışmasını her daim yürütmeyi esas almalıyız. Sadece kendi ülke halklarımızın özgürlük ve kurtuluş mücadelesini yürüterek demokratik halk devrimine hizmet etmek gibi sınırlandırılmış bir bakış açısına sahip olamayız. Aynı zamanda Ortadoğu, Balkan ve Kafkas halklarına ve aynı zamanda dünyanın ezilen tüm halklarına karşı da bitmez tükenmez devrimci bilinç ve hizmet etme anlayışı taşımalıyız.

Emperyalist-kapitalist sistem dünyanın ezilen uluslarını-halklarını-farklı inançları bölüp parçalar, köleleştirip uçurumun dibine yuvarlar. Cehalet ve yoksulluk içinde ebedi bir geriliğe ve karanlığa mahkum eder. Proleter devrimciler ise dünya halklarının her türden gericiliğe karşı yürüttükleri mücadelelerine yardım ederek, her türlü destek ve dayanışmayı sunar. Onların özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin önemli bir parçası ve sağlam güvenilir bir bölüğü olur.

Sınıf bilinçli proleterler bir yanda ülke topraklarındaki çeşitli milliyetlerden emekçi halk için hizmet ederken diğer yanda bütün dünya halklarının özgürlük ve kurtuluş mücadelesine hizmet eder. Hiçbir ayrım ve fark gözetmeden en ufak bir yabancılık ve uzaklık yaşamadan görevlerini canla başla yerine getirir. Uzun bir dönem Filistin halkının özgürlük mücadelesine destek olmak onlarla dayanışma içinde olmak için sayısız etkinlikler ve çalışmalar yürütüldü. Filistin topraklarına gidilip özgürlük ve kurtuluşları için büyük fedakarlıklar ve cesaret örnekleri sergilendi. Daha önceki yıllar Vietnam-İspanya-Kore halkları için bir çok destek-dayanışma mücadeleleri yürütüldü, sayısız sahiplenme pratikleri ve örnekleri sergilendi.

Bugün Rojava’nın özgürleşmesi mücadelesinde yer almak, ezilenlerin ve mazlumların yanında saf tutmak onun güçlü ve sağlam bir devrimci bölüğü olmak gibi bir görev ortaya çıkmıştır. Bu görevin layıkıyla yerine getirilmesi için muazzam olanak ve fırsatlar vardır. T. Kürdistanı’nda yaşanan imha ve inkara dayalı azgın ve çok yönlü faşist saldırganlığa karşı büyük direniş ve kahramanlıklar yaşanırken diğer yandan Kürdistan’ın mütevazi bir parçası olan Rojava’da özgürlük mücadelesi veriliyor. Türkiyeli devrimci örgütlerin Rojava topraklarında var olmaları, mücadelenin bir parçası ve bölüğü olmaya çalışmaları anlamlıdır. Ancak yeterli değildir. Daha büyük katılım ve sahiplenme, daha ileri bir sorumlulukla görev alma mücadelesi örgütleyip-büyütmelidir. Sınırlı bir katılım ve destek ve sahiplenmeyle devrimci görev tamamlanmış, sonlanmış kabul edilemez. Rojava’da-Şengal’de her türden gericiliğe karşı yürütülen mücadeleyle bir yandan Kürdistan’ın dört parçasındaki özgürlük mücadelesine doğrudan ve dolaysız hizmet edilirken aynı zamanda Kürt halkı içinde proleter devrimci fikirlerin yayılmasına Türkiyeli sınıf kardeşleriyle ile ortak kardeşlik ve ortak mücadele fikrinin ve duygularının gelişmesine hizmet etmeliyiz. Bu anlayış ve pratiklerin büyütülmesi, halklar arası birliğin ve beraberliğin güçlenmesine kısaca devrimlerin gelişme ve güçlenme fikrine hizmet edecektir. Rojava devriminde fiili olarak aktif bir şekilde yer almanın, onun güçlü ve etkin bir parçası ve sağlam bir bölüğü olmanın, gerek Ortadoğu gerekse ülkemizin devrimci mücadelenin gelişimi ve ilerlemesi açısından anlamı ve önemi tartışılmaz düzeydedir. Elbette her ülkenin sınıf bilinçli proleterlerinin öncelikli ve ivedi görevi kendi ülkesinin devrimini esas almaktır. Ancak bu öncelikli görev, yanıbaşındaki ülke halkının -ki bu halk kendi halkımızdır, yani daha özgün bir durum söz konusudur- taleplerine, savaşımına “duyarsız”, “izleyici” olmayı getirmez.

Ülke sınırları içindeki halka hizmet etmek kadar bugün Rojava halkına hizmet etme göreviyle de karşı karşıyayız. Bu göreve karşı var olan ya da oluşan olumsuz düşüncelerin temelinde Türk şovenizminin izlerini aramak gerekir. Sınıf bilinçli proleterler “TAM HAK EŞİTLİĞİ”, “TAM ÖZGÜRLÜK”, “ULUSLARIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKI”, “PROLETER ENTERNASYONALİZM”den bahsediyorsa bunun sınıf mücadelesinde, gerçek yaşamda bir karşılığı ve buna tekabül eden somut devrimci görevleri vardır. Hiçbir karşılığı olmayan, içi boş ajitasyonların, altı dolu olmayan kuru ve yavan sloganların beş para değeri ve anlamı yoktur. Eğer Başkan Mao’nun dediği gibi “dünya halklarına bütün kalbimizle hizmet edelim” ilkesini doğru kabul ediyorsak, bunun devrimci yaşamda somut bir görev karşılığı olduğunu bilmeli ve ona göre şekil almalıyız.

Unutmamak gerekir; Bugün Rojava’daki özgürleşme mücadelesi Türkiye demokratik halk devrimine sınırsız olanak, sayısız yarar ve fırsat sunmaktadır. Kim ki Türkiye’de demokratik halk devrimi görevinden bahsedip böyle bir sorumluluk göreviyle hareket ediyorsa mutlaka yüzünü Rojava’ya da çevirmek; bu topraklardaki mazlum Kürt-Arap-Türkmen-Çerkes-Süryani-Ermeni halkının özgürlük mücadelesinin yanında, yanıbaşında sağlam bir bölüğü olarak mevzilenmek zorundadır.

(Rojava’dan bir Partizan)

 

42821

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar