Çarşamba Mayıs 15, 2024

Rojava Nasıl Kurtulur...-Dursun Ali Küçük

*Bütün dünya devleri ve bölge güçleri Suriye'de..
Suriye denkleminin çözülmesi zor görünüyor. Daha süreceğe benzer. O zamana kadar Rojava-Kürdistan'ı da belirsizliğini korur.
Suriye fiilen 3 bölünmüş durumdadır. Büyük devletler anlaşmadığı sürece Suriye'de bir çözüme gitmek mümkün görünmüyor..daha çok yol var..

*ABD-Fransa ve batı işin bir tarafını oluşturuyor. Suriye'den vazgeçmeyecekler.

Rojava Kürdistan'ı ve Rakka, Deyrezor hattını bırakmayacakları görünüyor. Kürtlerin ve Rojava Kürdistan'ın kaderi buna bağlı görünüyor. Rojava denklemin bu yanıyla kurtuluşunu resmileştirebilir.
ABD ve Batı daha çokta ABD burada alacağı bir yenilgiyle bölge üzerindeki hakimeyetini tartışma konusu yapar...
Türkiye, İŞİD ile ABD ve Batıyı sattı. Tek egemen olmak istiyordu. Kobane direnişi ve Koalisyon güçlerinin Kürtlere açık desteğiyle tablo tersine döndü. İŞİD ve El Nusra, kısaca TC yanlısı İslamcı teröristler yenildiler.
İdlip'e sıkışıp kaldılar...
ABD ne olursa olsun Suriye den bir yenilgiyle çıkmak istemez. İŞİD sorunu haledilse bile İran, Hizbullah ve Haşdi şabi'yi durdurmak ve geriletmek ve yenmek stratejisini sahipler.
İran ordusu ve güçlerini, Hizbullah'ı, Haşdileri Suriye de kesinlikle istemiyorlar.

İsrail bu denkleme fazlasıyla dahildir.

Bu güçler yerelde tutunmak için Kürtlere ihtiyaç duydular. Yoksa sadece dışarıdan müdahale ile bölgede tutunamayacaklarını çok iyi biliyorlar.
ABD-Batı ve İsrail öncellikle kendileri için iş yapıyorlar. Bunun siyeset bilimine göre böyle bilinmesi şart...
Rojava-Kürdistanı-Bın Xet şüphesizki sergiledikleri kutuluş mücadelesiyle kendilerine yer açtılar. Fiilen federasyon statüsüne sahiptirler. Hatta denebilirki şimdiki haliyle bağımsız güçtürler.
ABD, Irak ve bölge poltikası gereği Rojava dan vazgeçmesi zordur.

*Rusya,İran, Türkiye, Suriye bir bloktur Suriye'de..

Poltikaları itibariyle bir bütünlük sağlayamıyorlar.
Türkiye açık iktidara ortak olmayacağını biliyor. O halde işgal ettiği yerlerde Suriye'nin bilinmeyen denklemi sürdükçe işgalci güç olarak kalmak istiyor. Asıl hedefi işgal ettiği yerleri Efrin ile birlikte kendisine katmaktır.Temel amac ise; Kürtler hiç bir statüye kavuşmasın..
Şüphesizki bu oldukça zor ve pahalıya mal olacak bir poltikadır. Rusya, Türkiye yi yanına alma pahasına Türkiyenin oraları işgal etmesine ve bunu devam etmesine göz yumabilir. Neticede Türkiye'yi kazanmak istiyor. Rusya safına TC geçse bile dünya işgal ettiği yerleri TC'ye yedirmez.
Rusya aslında hem İran ile birlikte hemde Suriye'de İran'ı istemiyor. Bu ileride nasıl pazarlıklar konusu olur hala belli değildir.
Bu gidişle Suriye'de asıl iktidar İran'ın elinde olur. Pazara zaten Rusya hakim olamaz. Pazar ilişkileirinde kaybeder. Rus malları orada rekabet yapamaz. Çin örtülü destek veriyor. Pazara Çin vb leri hakim olur.
Suriye Esad rejimi İran'a muhtaç durumdadır. İran İŞİD e karşı savaşta bölgede kendine alan açarak güçlendi. İran'ın etkisi siyasi ve askeri olur. kendi güçleri ve diğer bağlı paramiliter güçlere dayanacaktır. Daha şimdiden İsrail'in açık hedefi durumuna gelmiştir.

İdlip'e sıkışan İslami çetelerin yardımına Recep ve TC koşuyor. Şimdilik operasyon ertelendi. Ama bu iş burada bitmeyecektir. Sözde Recep bütün teröristlerini “ulusal kurtuluş cephesi” ası altında toplamak istiyor. İdlip haledilirse buradakilerin Kürtlere karşı kullanılmak isteneceği çok açıktır.
Putin-Erdoağan görüşmesi Suriye’yi memnun etmedi. Dün akşamki Lazkiye, Humus vb yerlere yapılan füze saldırılarıda Erdoğan-Putin görüşmesine bir cevaptır.
İran ve TC Suriye poltikasının asıl nedenlerinden biride Rojava Kürdistan'ına hiç bir hak tanımamak ve yenmektir. İran ve TC, Kürdistan sorununun hiç bir biçimde çözülmesini istemeyen iki güçtür.

*Rusya İran dan kurtulsa ya Türkiye'den nasıl kurtulacaktır?
Püf noktalardan biri budur. TC yanlısı İslamcı çetelerle, Suriye ve İran iktidara ortak olmalarını kesinlikle istemez. TC, orada işgal ettiği yerlerle güç olmayı ve fırsatlar bulursa kalmayı tercih ediyor.
Rusya; safına katılmayan bir Türkiye'ye işgal ettiği yerleri bırakmaz.
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık...

*Rejim Kürtlere statü tanımaya yanaşmıyor...
Bu kafa değişmez. Mecburiyetten diyalog vb laflar ediyorlar. istedikleri tek merkezci Suriye..ABD ve Batı güvencesi olmazsa ve Rojavayı uçuşa yasak bölge ilan etmeseler, kesinlikle Suriye, İran ve türkiye Rojava Kürdistan'ının ezilmesi için çalışırlar. Rusya destek sunar...
Bırakınız demokratik felan lafları... federasyon ve bunun uluslararası güvencesi ve siyaset belgesi olursa olur..
Başka lafla birlik ve beraberlik felan deyip tedbirleri elden bırakılırsa sonuç hüsran olur...
Şimdiye kadar PYD-YPG akıllı poltika yürüttüler. Umarım bundan sonrasını daha dikkatli sürdürürler.
Deyim yerindeyse Rojava Kürdistan'ı bir bisiklete binmiştir. Yalpalarsa ve durursa düşer...
Aman ha aman kılı kırk yarınız...Gece gündüz gelişmelere ve politik dengelere kafayı yorunuz...

*Büyük devletlerin hepsi oarada...
Ya anti-emperyaist geçinen kim? Bırakınız bu laflar karın doyurmuyor. Esad rejimi mi anti-emperyalist.. TC ve İran mı anti-emperyalist.. İki taraf bloklaşmasında küresel güçler vardır.. Rusya mı anti emperyalist oluyor. Bu laflar politika gereği ve özelliklede Kürtleri karalamak için söyleniyor..
Bu tür laflara hiç aldırış etmeyiniz..
Büyük oyunlar oynanmazsa Kürtlerin sonuçta kazançlı çıkması büyük ihtimaldir. Eh burası Ortadoğu.. Her an bazı şeyler değişebiliyor.. Demokraik Suriye Güçleri son İŞİD kalesini de düşürüyor..
Suriyede demokratik partiler yok ki demokratik yollarla çözüm olsun.. Herkes silahlı ve savaşıyor. Buna göre yer ediniyor ve politikada söz sahibi oluyor. Statü kazanma da ilişkiler ve ittifaklar belirleyici olur..
Ancak Amerika ve Rusya ve diğer büyük devletler anlaşıp İran ve Türkiye'yi ve onların paramiliter güçlerini çıkarırlarsa Kürdistan'a yine statü olur.
Bunun dışında mevcut durum üç aşağı beş yukarı devam ederse Kürtler ittifak güçlerini değiştirme lüksüne sahip değildirler..
Umarım bu sefer son gülen ve iyi gülen Kürtler olsun..
Hepimiz sizinleyiz...

Dursun Ali Küçük
18.09.2018 

32893

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

Sayfalar