Perşembe Mayıs 30, 2024

PKK-KDP Savaşı Kime Hizmet Eder?

"Eğer bir savaş çıkarsa bu KDP ile PKK arasındaki bir savaş olmayacaktır. Tüm Kürtleri kapsayacak bir savaşa dönüşebilir. Dolayısıyla bu savaşın kazananı Kürt düşmanları olur. Bu savaş Kürt düşmanlarına hizmet eder."

 

1.Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra dört parçaya bölünen -bölgesel 4 gerici, faşist devlet arasında paylaştırılan- Kürtler, bu yönetimlerle barışık olmamış, sürekli mücadele içerisinde olagelmişlerdir.

Kürtlerin tarihi hep direniş aynı zamanda da Bırakujî (kardeş katli) ve ihanetler tarihi olmuştur. Kürtler tarihleri boyunca Bırakujî ve ihanetlerden çok çekmişlerdir. Bölgesel gerici/faşist devletler arasında paylaştırılan, 4 parçada yaşayan Kürtlerin en büyük istekleri Kürtlerin birliğinin sağlanması olmuştur.

Yakın tarihte bırakujî merkezi hep Irak Kürdistanı olmuştur. KDP ailesi aşiretsel anlayışıyla Irak Kürdistanı’nı kendi mülkü görmüş, bu anlayışın sonucu olarak da diğer örgüt ve yapılara karşı düşmanca tavır takına gelmiştir. Bir dönem “PKK bu alanda misafirdir” deyimini kullanmıştır/hala da kullanmaktadır.

KDP aşiretsel, partisel çıkarları ulusal çıkarların önüne çıkararak 1990 yılından 2000’e kadar Kürtler arası yoğun çatışmalara/savaşlara neden olmuştur. Bu çatışmalar/savaşlar, ulusal birliğin konuşulmasının, tartışılmasının, sağlanmasının önünde en büyük engel olagelmiştir. Bu süreler içerisinde birbirleriyle çatışan PKK-KDP, PKK-YNK, KDP-YNK, 2000 yılından sonra kendi aralarında anlaşmalara vardılar. Dönem dönem gündeme gelen anlaşmazlıklar diyalog ve müzakerelerle çözüldü.

Geçen nisan ayında Kandil’in batısında yer alan Zine Werte bölgesine Peşmerge güçlerinin gönderilmesiyle patlak veren gerilim, KDP ile PKK’yi yeni bir çatışmanın eşiğine getirmişti. PKK, KDP’yi TC adına hareket etmekle, TC’nin kendisini tasfiye girişimlerine ortak olmakla suçlamıştı. KDP ise PKK’yi kendisine ait güçlere saldırmakla, suikast yaptığı iddialarıyla suçladı. Kendisine bağlı Rudaw ve K 24 yayınlarıyla kışkırtma ve suçlamalar derinleştirildi.

Bu karşılıklı suçlamalar yeni bir birakujî yaşanacağı kaygısını artırıyor. KDP genel başkanı M. Barzani “Kürt’ün Kürt’e karşı savaşını haram kılan tavrımız, istikrarımıza, kent, ilçe ve köylerimizin güvenliğine, vatandaşlarımızın kendi yurtlarından zorla çıkarılmasına, kurban edilmelerine ve haksız yere şehit edilmelerine karşı sessiz kalacağız şeklinde yorumlanmamalıdır” açıklamasını yaptı.

Diğer yandan KDP, uzun yıllardan bu yana TC ordusunun işgaline hep kapı araladı. TC ordusu da 1997 yılında yerleştiği alanlara hep yenisini ekleyerek güneye doğru ilerlemesini süreklileştirdi. MİT tarafından eğitilip ajanlaştırılan KDP taraftarlarının verdiği bilgiler/koordinatlarla İHA ve SİHA’lar PKK kadrolarına yönelik suikastlar gerçekleştirdi. Aynı zamanda savaş uçaklarının bombardımanlarıyla yüzlerce PKK gerillası yaşamını yitirdi.

Zine Werte olayında görüldüğü gibi, KDP’nin gerilla bölgelerine askeri güç gönderme ve gerillaya karşı TC ordusuyla iş birliği yapmaya devam etmektedir. 2015 yılından sonra KDP’nin, TC ile olan ilişkileri PKK ile gerginliğin artmasına neden oldu. TSK’nın Hakurk harekâtı, KDP güçlerinin PKK’nin hâkimiyetinde olan Bradost bölgesindeki hareketliliği, Maxmur Kampı’na yönelik ambargo, KDP’nin TC ile istihbarat paylaşımları vs. konuları ilişkilerin toptan kopmasına neden oldu. Son olarak Haftanin operasyonu ve Şengal anlaşması ilişkileri daha da gerginleştirdi. Bu ortamdan yararlanma amacıyla harekete geçen AKP-MHP faşist iktidarı “İkinci Kandil olmasına izin vermeyiz” diyerek Şengal’i hedef alan açıklamalar yaptı. Daha doğrusu Erbil ve Bağdat arasında imzalanan mutabakatla Şengal’deki PKK varlığını bitirmeye ve Ezidileri dışlayarak Şengal yönetimini ele geçirme planları yaptılar.

En son KDP güçlerinin Gare alanına yaptığı yığınak savaşa davetiye çıkarma gayreti olarak okunabilir. KDP’nin özel kuvvetleri Zervani komandoları PKK’nin kamp alanlarından biri olan Gare’yi çevirme harekatı ve aynı zamanda KDP’nin Haftanin, Metina ve Behdinan’a bağlı bölgelerde yaptığı askeri yığınaklar, üsler ve karakollar kurmaları savaşa hazırlık yaptığının belirtileri olarak değerlendiriliyor.

Zine Werte’de, Şeladize, Amediye bölgelerinde gelişen olaylardan dolayı PKK gerillası ile KDP Peşmergeleri karşı karşıya geldiler/getirildiler. PKK gerillalarının duyarlı tavırlarıyla çatışmanın/ölümlerin önüne geçilmiş oldu.

KDP, Gare’yi kuşatmaya almak için savaş hazırlığına giriyor. Zırhlı araçlarla, yüzlerce özel güçle, PKK gerillasının üslendiği kampların içine kadar girilmek isteniyor. Zine Werte’den sonra Gare operasyonu bir başka dönüm noktasıdır. Ciddi bir kışkırtmayla çatışma yaratılmak istenmiştir. 4 Kasım günü KDP özel güçleri Gare alanına operasyon yapmak için iki koldan PKK gerillalarının olduğu kampa yöneldiler.

PKK gerillaları “Peşmerge ile savaşmak istemiyoruz” diye uyarıda bulundu. Ama operasyonal güçler kampın içine kadar girdi, gerilla alanına girince de orada önceden savunma amaçlı döşenen mayınlar patlatıldı. Bu sıcak temasın bir çatışmaya dönüşmesini araya giren PKK ana karargâhı engelledi. Bölge hükümetinin bazı görevlileri ise olayın gerçekliğini çarpıtarak daha önce de yaptıkları gibi PKK’yi suçlayarak hedef gösterdi. PKK gerillalarının duyarlı tavırlarıyla ölümlerin önüne -şimdilik- geçilmiş oldu.

KDP’nin Medya Savunma Alanları’na yönelik son günlerde artırdığı saldırı ve provokasyon girişimlerinin ardından Kürdistanlı aydınlar, sanatçılar, bilim insanları, akademisyenler, siyasetçiler ve farklı kurumların temsilcileri harekete geçti. “İç savaş felaket, iç barış ise özgürlük getirir” sloganıyla başlatılan imza kampanyasına bin 500’ün üzerinde katılımla ortak bir çağrı yapıldı.

KDP-PKK savaşı çok açık ki; Kürtlere hizmet etmeyecek. Irak Kürdistanı savaş alanına dönüşecek. TC de savaşa dâhil olacak. TC’nin KDP’nin yanında savaşa dâhil olması Irak Kürdistanı topraklarının TC’nin kontrolüne geçmesi anlamına gelecektir. TC devleti nerede bir toprak parçasını ele geçirmişse oradan çıkmamak, sonuna kadar orada kalmak için ısrar eder. TC işgalci bir güçtür. Cerablus, Afrin, Serekaniye’de olduğu gibi. TC devleti burada kontrolü sağladıktan sonra da Kerkük ve Musul hayallerini barındıran Misak-ı Milli sınırları projesini gündeme getirecektir.

ABD emperyalistleri işgalci TC devletinin Irak Kürdistanı’ndaki operasyonlarına, Erdoğan’ın savaş suçlarına karşı sessiz kalmakla yetinmeyip aynı zamanda KDP’nin savaşı körükleyici siyasetine de arka çıkmaktadır. Öte yandan geçtiğimiz eylül ayında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu’dan sorumlu yöneticilerinin PKK’nin Şengal’den çıkarılması için Irak Kürdistan Yönetimi-KDP-Irak merkezi hükümeti ve TC devleti arasında bir işbirliğinin sağlanması çağrısını yaptıklarını da unutmamak gerekiyor.

Unutmamak gerekir ki; ABD emperyalistleri PKK’nin askeri olarak tasfiyesini sağlamak istiyorlar. PKK’yi KDP çizgisine -işbirlikçi çizgi- getirmek istiyorlar. Irak ve Suriye Kürtlerini de kendi siyasi ekseninde birleştirmek amacındalar. Kürt sorununu AKP-MHP faşist iktidarı için kabullenilir bir noktaya getirmek istiyorlar.

Bunu neden mi yapıyorlar? Çünkü ABD emperyalistleri Rusya’nın Ortadoğu’da etkisini sınırlamak istiyor. Ayrıca rakip bir güç olan Çin’i durdurmak istiyorlar. İran’a uyguladıkları ambargolarla teslim almaya çalışıyorlar. İşte bunların gerçekleşebilmesi için ABD’nin TC devletini ve Kürtleri bölgedeki çıkarları için işbirliği yapacakları bir noktaya getirmenin hesabını yapıyorlar.

Tüm bu nedenlerle PKK’nin kuşatılarak tasfiye edilmesi, olmuyorsa zayıflatılması, askeri ve siyasi olarak güçten düşürülmesi projesinin sahibi ABD emperyalistleridir, sahadaki uygulayıcıları da KDP ve TC’dir.

 

Eğer bir savaş çıkarsa bu KDP ile PKK arasındaki bir savaş olmayacaktır. Tüm Kürtleri kapsayacak bir savaşa dönüşebilir. Dolayısıyla bu savaşın kazananı Kürt düşmanları olur. Bu savaş Kürt düşmanlarına hizmet eder.

Kaynak: https://ozgurgelecek18.net/

 

 

2421

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Sayfalar