Pazartesi Mayıs 20, 2024

PKK-KDP Savaşı Kime Hizmet Eder?

"Eğer bir savaş çıkarsa bu KDP ile PKK arasındaki bir savaş olmayacaktır. Tüm Kürtleri kapsayacak bir savaşa dönüşebilir. Dolayısıyla bu savaşın kazananı Kürt düşmanları olur. Bu savaş Kürt düşmanlarına hizmet eder."

 

1.Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra dört parçaya bölünen -bölgesel 4 gerici, faşist devlet arasında paylaştırılan- Kürtler, bu yönetimlerle barışık olmamış, sürekli mücadele içerisinde olagelmişlerdir.

Kürtlerin tarihi hep direniş aynı zamanda da Bırakujî (kardeş katli) ve ihanetler tarihi olmuştur. Kürtler tarihleri boyunca Bırakujî ve ihanetlerden çok çekmişlerdir. Bölgesel gerici/faşist devletler arasında paylaştırılan, 4 parçada yaşayan Kürtlerin en büyük istekleri Kürtlerin birliğinin sağlanması olmuştur.

Yakın tarihte bırakujî merkezi hep Irak Kürdistanı olmuştur. KDP ailesi aşiretsel anlayışıyla Irak Kürdistanı’nı kendi mülkü görmüş, bu anlayışın sonucu olarak da diğer örgüt ve yapılara karşı düşmanca tavır takına gelmiştir. Bir dönem “PKK bu alanda misafirdir” deyimini kullanmıştır/hala da kullanmaktadır.

KDP aşiretsel, partisel çıkarları ulusal çıkarların önüne çıkararak 1990 yılından 2000’e kadar Kürtler arası yoğun çatışmalara/savaşlara neden olmuştur. Bu çatışmalar/savaşlar, ulusal birliğin konuşulmasının, tartışılmasının, sağlanmasının önünde en büyük engel olagelmiştir. Bu süreler içerisinde birbirleriyle çatışan PKK-KDP, PKK-YNK, KDP-YNK, 2000 yılından sonra kendi aralarında anlaşmalara vardılar. Dönem dönem gündeme gelen anlaşmazlıklar diyalog ve müzakerelerle çözüldü.

Geçen nisan ayında Kandil’in batısında yer alan Zine Werte bölgesine Peşmerge güçlerinin gönderilmesiyle patlak veren gerilim, KDP ile PKK’yi yeni bir çatışmanın eşiğine getirmişti. PKK, KDP’yi TC adına hareket etmekle, TC’nin kendisini tasfiye girişimlerine ortak olmakla suçlamıştı. KDP ise PKK’yi kendisine ait güçlere saldırmakla, suikast yaptığı iddialarıyla suçladı. Kendisine bağlı Rudaw ve K 24 yayınlarıyla kışkırtma ve suçlamalar derinleştirildi.

Bu karşılıklı suçlamalar yeni bir birakujî yaşanacağı kaygısını artırıyor. KDP genel başkanı M. Barzani “Kürt’ün Kürt’e karşı savaşını haram kılan tavrımız, istikrarımıza, kent, ilçe ve köylerimizin güvenliğine, vatandaşlarımızın kendi yurtlarından zorla çıkarılmasına, kurban edilmelerine ve haksız yere şehit edilmelerine karşı sessiz kalacağız şeklinde yorumlanmamalıdır” açıklamasını yaptı.

Diğer yandan KDP, uzun yıllardan bu yana TC ordusunun işgaline hep kapı araladı. TC ordusu da 1997 yılında yerleştiği alanlara hep yenisini ekleyerek güneye doğru ilerlemesini süreklileştirdi. MİT tarafından eğitilip ajanlaştırılan KDP taraftarlarının verdiği bilgiler/koordinatlarla İHA ve SİHA’lar PKK kadrolarına yönelik suikastlar gerçekleştirdi. Aynı zamanda savaş uçaklarının bombardımanlarıyla yüzlerce PKK gerillası yaşamını yitirdi.

Zine Werte olayında görüldüğü gibi, KDP’nin gerilla bölgelerine askeri güç gönderme ve gerillaya karşı TC ordusuyla iş birliği yapmaya devam etmektedir. 2015 yılından sonra KDP’nin, TC ile olan ilişkileri PKK ile gerginliğin artmasına neden oldu. TSK’nın Hakurk harekâtı, KDP güçlerinin PKK’nin hâkimiyetinde olan Bradost bölgesindeki hareketliliği, Maxmur Kampı’na yönelik ambargo, KDP’nin TC ile istihbarat paylaşımları vs. konuları ilişkilerin toptan kopmasına neden oldu. Son olarak Haftanin operasyonu ve Şengal anlaşması ilişkileri daha da gerginleştirdi. Bu ortamdan yararlanma amacıyla harekete geçen AKP-MHP faşist iktidarı “İkinci Kandil olmasına izin vermeyiz” diyerek Şengal’i hedef alan açıklamalar yaptı. Daha doğrusu Erbil ve Bağdat arasında imzalanan mutabakatla Şengal’deki PKK varlığını bitirmeye ve Ezidileri dışlayarak Şengal yönetimini ele geçirme planları yaptılar.

En son KDP güçlerinin Gare alanına yaptığı yığınak savaşa davetiye çıkarma gayreti olarak okunabilir. KDP’nin özel kuvvetleri Zervani komandoları PKK’nin kamp alanlarından biri olan Gare’yi çevirme harekatı ve aynı zamanda KDP’nin Haftanin, Metina ve Behdinan’a bağlı bölgelerde yaptığı askeri yığınaklar, üsler ve karakollar kurmaları savaşa hazırlık yaptığının belirtileri olarak değerlendiriliyor.

Zine Werte’de, Şeladize, Amediye bölgelerinde gelişen olaylardan dolayı PKK gerillası ile KDP Peşmergeleri karşı karşıya geldiler/getirildiler. PKK gerillalarının duyarlı tavırlarıyla çatışmanın/ölümlerin önüne geçilmiş oldu.

KDP, Gare’yi kuşatmaya almak için savaş hazırlığına giriyor. Zırhlı araçlarla, yüzlerce özel güçle, PKK gerillasının üslendiği kampların içine kadar girilmek isteniyor. Zine Werte’den sonra Gare operasyonu bir başka dönüm noktasıdır. Ciddi bir kışkırtmayla çatışma yaratılmak istenmiştir. 4 Kasım günü KDP özel güçleri Gare alanına operasyon yapmak için iki koldan PKK gerillalarının olduğu kampa yöneldiler.

PKK gerillaları “Peşmerge ile savaşmak istemiyoruz” diye uyarıda bulundu. Ama operasyonal güçler kampın içine kadar girdi, gerilla alanına girince de orada önceden savunma amaçlı döşenen mayınlar patlatıldı. Bu sıcak temasın bir çatışmaya dönüşmesini araya giren PKK ana karargâhı engelledi. Bölge hükümetinin bazı görevlileri ise olayın gerçekliğini çarpıtarak daha önce de yaptıkları gibi PKK’yi suçlayarak hedef gösterdi. PKK gerillalarının duyarlı tavırlarıyla ölümlerin önüne -şimdilik- geçilmiş oldu.

KDP’nin Medya Savunma Alanları’na yönelik son günlerde artırdığı saldırı ve provokasyon girişimlerinin ardından Kürdistanlı aydınlar, sanatçılar, bilim insanları, akademisyenler, siyasetçiler ve farklı kurumların temsilcileri harekete geçti. “İç savaş felaket, iç barış ise özgürlük getirir” sloganıyla başlatılan imza kampanyasına bin 500’ün üzerinde katılımla ortak bir çağrı yapıldı.

KDP-PKK savaşı çok açık ki; Kürtlere hizmet etmeyecek. Irak Kürdistanı savaş alanına dönüşecek. TC de savaşa dâhil olacak. TC’nin KDP’nin yanında savaşa dâhil olması Irak Kürdistanı topraklarının TC’nin kontrolüne geçmesi anlamına gelecektir. TC devleti nerede bir toprak parçasını ele geçirmişse oradan çıkmamak, sonuna kadar orada kalmak için ısrar eder. TC işgalci bir güçtür. Cerablus, Afrin, Serekaniye’de olduğu gibi. TC devleti burada kontrolü sağladıktan sonra da Kerkük ve Musul hayallerini barındıran Misak-ı Milli sınırları projesini gündeme getirecektir.

ABD emperyalistleri işgalci TC devletinin Irak Kürdistanı’ndaki operasyonlarına, Erdoğan’ın savaş suçlarına karşı sessiz kalmakla yetinmeyip aynı zamanda KDP’nin savaşı körükleyici siyasetine de arka çıkmaktadır. Öte yandan geçtiğimiz eylül ayında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu’dan sorumlu yöneticilerinin PKK’nin Şengal’den çıkarılması için Irak Kürdistan Yönetimi-KDP-Irak merkezi hükümeti ve TC devleti arasında bir işbirliğinin sağlanması çağrısını yaptıklarını da unutmamak gerekiyor.

Unutmamak gerekir ki; ABD emperyalistleri PKK’nin askeri olarak tasfiyesini sağlamak istiyorlar. PKK’yi KDP çizgisine -işbirlikçi çizgi- getirmek istiyorlar. Irak ve Suriye Kürtlerini de kendi siyasi ekseninde birleştirmek amacındalar. Kürt sorununu AKP-MHP faşist iktidarı için kabullenilir bir noktaya getirmek istiyorlar.

Bunu neden mi yapıyorlar? Çünkü ABD emperyalistleri Rusya’nın Ortadoğu’da etkisini sınırlamak istiyor. Ayrıca rakip bir güç olan Çin’i durdurmak istiyorlar. İran’a uyguladıkları ambargolarla teslim almaya çalışıyorlar. İşte bunların gerçekleşebilmesi için ABD’nin TC devletini ve Kürtleri bölgedeki çıkarları için işbirliği yapacakları bir noktaya getirmenin hesabını yapıyorlar.

Tüm bu nedenlerle PKK’nin kuşatılarak tasfiye edilmesi, olmuyorsa zayıflatılması, askeri ve siyasi olarak güçten düşürülmesi projesinin sahibi ABD emperyalistleridir, sahadaki uygulayıcıları da KDP ve TC’dir.

 

Eğer bir savaş çıkarsa bu KDP ile PKK arasındaki bir savaş olmayacaktır. Tüm Kürtleri kapsayacak bir savaşa dönüşebilir. Dolayısıyla bu savaşın kazananı Kürt düşmanları olur. Bu savaş Kürt düşmanlarına hizmet eder.

Kaynak: https://ozgurgelecek18.net/

 

 

2151

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Özgür Gelecek

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Sayfalar