Cuma Mayıs 17, 2024

Partizan;Salgın Bahanesiyle Sermayeye Kıyak Emekçiye Sömürü; Emeğimiz ve Haklarımız için 1 Mayıs’a

Mart ayıyla birlikte bir yılı geride bırakan pandemi tedbirlerinin gölgesinde giriyoruz Bir Mayıs’a bir kez daha.

2020 1 Mayıs’ı hatırlanacağı üzere salgın için alındığı iddia edilen tedbirler kapsamındaki sokağa çıkma yasağına denk gelmişti. Ortaya çıktığı ilk anda sınıf ve statü ayırt etmediği iddia edilen salgının, kısa sürede bir işçi hastalığına dönüştüğüne tanık olduk. Bir halk sağlığı sorunu olarak pandemi, egemenlerin aldıkları sözde önlemlerle hızla yayılmaya, hasta etmeye, can almaya devam ediyor. Covid- 19 pandemisi, işçi ve emekçiler, geniş halk kesimleri için hala öncelikli bir sağlık sorunu olarak önemini koruyor.

Geniş kitleler, dünyanın her yerinde, salgına yakalanmak ile işsizlik ve sefalete sürüklenmek arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılıyor. Salgınla birlikte dünya ölçeğinde ekonomik alanda ortaya çıkan yeni durum, pek çok sektörde yaşanan büyük daralma, büyük bir işçi kitlesinin işten çıkarılmasına bahane edildi. Başka bir deyişle kapistalistler ve onların işbirlikçi, uşakları, krizlerini derinleştiren pandemiyi yine krizden çıkmak adına bir kaldıraç haline getirmiş bulunuyor.

Emperyalist kapitalizm, işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış mevzilerini hedef alan, daha fazla sömürü ve güvencesizliği getiren politikalarını pandeminin arkasına sığınarak bir bir yaşama geçirmeye çalışıyor. Uluslararası finans kapital, salgının gölgesinde dünya işçi sınıfı ve emekçilerine yönelik topyekun bir saldırı furyasını uygulamaya sokmuş bulunuyor.

Sanayi 4.0 tartışma ve uygulamaları; evden-uzaktan çalışma, üretim ve bilişim sektöründe teknolojinin daha fazla kullanılması, otomasyona daha fazla ağırlık verilmesi vb. adımlarla uluslararası sermaye, işçi sınıfının 150 yıllık kazanılmış haklarını gasp etmeye, her türlü örgütlülüğünün önüne set çekmeye soyunmuş durumda.

Başka bir açıdan salgının sermaye açısından, geniş kitlelerin can güvenliği kaygısı ve korkusuna oynayarak, onun üzerinden yükselerek; emperyalist-kapitalizmin içinde debelendiği yapısal krizden çıkmak için adeta Allah’ın bir lütfuna dönüştüğünü söylemek mümkün.

Fabrikalarda, işyerlerinde, üretim havzalarında balık istifi çalıştırılan işçi ve emekçilerin her türlü hak arama girişimi ve örgütlenme çabası salgın önlemleri adı altında, azgın bir polis şiddetiyle bastırılmak isteniyor. Bu sürecin, bahsini ettiğimiz çerçevede uzunca bir süre genel karekterini koruyarak devam edeceğine de şüphe yok.

Salgın bahanesiyle Kod-29’la işten çıkarma

 

Coğrafyamızda ise AKP-MHP faşist ittifakının pandemi politikasını; sermayeye kıyak, halka şiddet, baskı ve yasak olarak özetlemek mümkün. Türk Komprador Burjuvazi’nin başını çektiği sermaye, coğrafyamızda devletin tüm kaynaklarını salgının arkasına saklanarak daha fazla yağmalama ve geniş kitleleri daha fazla sömürme yoluna gitti. Salgının tetiklediği ekonomik krizi tıpkı efendilerinin yaptığı gibi sendikalaşmayı dağıtmak ve yeni sendikalaşmanın önüne geçmek, işçi ve emekçileri daha uzun saatler boyunca daha ucuza çalıştırmak için kullandı.

Esnek ve güvencesiz çalışma; iş sağlığı ve güvenliği adına hiçbir önlemin alınmadığı adeta kölelik koşullarında çalışmayı işçi sınıfı ve emekçilere dayatttı.

Krizin iyice derinleştiği bu konjonktürde, işçi sınıfı ve emekçilerin alım gücü düştü, esnaf borç ve vergi yükü altında yaşam mücadelesi veriyor.

Milyonlarca insanın işsizlikle boğuştuğu coğrafyamızda deyim yerindeyse geniş kitleler açlıkla boğuşuyor. TC devleti ise bu tablo karşısında göstermelik önlemlerle esas olarak büyük sermayenin çıkarlarına hizmet eden politikaları yaşama geçiriyor. Kısmi çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasakları sermayenin ücretsiz izin uygulaması için adeta bahaneye dönüşmüş durumda.

Sermaye, ağır ve güvencesiz çalışma koşullarına tepki gösteren, buna karşı örgütlenen işçileri ücretsiz izne çıkarıyor. Bunların işe yaramadığı yerde yüz kızartıcı suç adı altında Kod-29 ile işten çıkarak tüm haklarını gasp ederek onları sefaletle baş başa bırakıyor.

Salgınla birlikte coğrafyamızın dört bir yanından kamuoyuna yansıyan ücretsiz izin ve Kod-29 ile işten çıkarma uygulamaları; Türk sermayesinin bugünkü durumda sendikalaşan ve direnen, sınıfın en diri dinamiklerine yönelik genel bir saldırı politikasına dönüşmüş durumda. Sermaye, salgınla birlikte çığ gibi büyüyen işsizliği, sınıfın kazanılmış haklarını gasp etmek, onu daha ucuza ve örgütsüz, hiçbir güvencesi olmadan çalıştırmak için kullanıyor.

Ancak Türk sermayesinin saldırılarına karşın sınıfın daha devrimci kesimi direnmekten vazgeçmiyor. Migros Depo işçileri, Sinbo işçileri; grev haklarını kullanan Baldur ve Ekmekçioğulları işçileri; Schneider Elektrik Fabrikası işçileri, Adin Oto Donanım (Adient) işçileri, Yasin Kaplan Halı işçileri, CPS otomotiv işçileri, KESK öncülüğünde KHK’lara güvencesiz çalışmaya ve hak gasplarına karşı mücadeleyi büyüten kamu emekçileri bu saldırılara karşı ses yükseltiyor.

2021 1 Mayıs’ı gerek emperyalist-kapitalistlerin gerekse de Türk hakim sınıflarının salgınla birlikte derinleşen krizlerinden çıkmak için yine salgını emekçilerin her türlü hak arama girişiminin önüne devlet şiddeti, terörü ve zorbalığı ile çıkardığı bir siyasal iklimde kutlanacak.

İşçi sınıfı ve emekçilerin değişik katmanları, sendikal hareketin son derece zayıf ve cılız duruşu ve tutumuna rağmen sermeyenin bu saldırılarına karşı farklı bölgelerde ve alanlarda direnişi yükseltiyor. Bugün acil olan ihtiyaç sınıfın değişik katmanları ve bölükleri arasındaki dayanışma ve birliği güçlendirmek ve birleşik bir mücadele hattı örmektir.

Emeğimiz ve geleceğimiz için birleşik, güçlü bir 1 Mayıs!

 

Salgının hemen her alanda işsizlik ve yoksulluğu derinleştirdiği buna paralel işçi ve emekçilerin yüzünü sokağa, eylem ve direnişe daha fazla döndüğü bir süreci yaşıyoruz. Pek çok alanda sınıfın sendikal hakkını ve haklarını sokakta direnişle aradığı, bu anlamda da sokağı terk etmediğine tanık oluyoruz. Devam eden direnişler ve parça parça yaşanan ve farklı nedenlerle sönümlenen direnişlerin biriktirdiği sinerjinin 2021 1 Mayıs’ına damgasını vuracağı bir döneme doğru yürüyoruz.

2021 1 Mayıs’ı bizim açımızdan Şubat-Mart ayları boyunca gerek halk kitlelerinin somut talepleri-sorunları gerekse de devam eden direnişlerle ilişkilenme ve birleşik mücadeleyi örme anlamında yakaladığımız hareketli, dinamik ivmenin ileri taşınacağı bir sürece ev sahipliği yapmalıdır.

Şimdi işçi sınıfı ve emekçilerin faşist düzene karşı gelişen tepki ve öfkeleriyle buluşmak için yakına ama ileriye doğru attığımız adımları hızlandırmanın ve güçlendirmenin zamanıdır!

Süreci, işçi direnişiyle daha fazla ilişkilenmek ve sınıfla daha fazla buluşmak adına; fabrika, direniş çadırı ziyaretleri ve işçi havzaları ve emekçi mahallelerde yaygın bir kitle faaliyeti ve buna paralel daha güçlü bir örgütlenme yaratmak hedefi ile ele almalıyız.

Birleşik mücadeleyi daha geniş kesimlere taşımaya, faşist düzenin karşısında sınıfın birliği ve dayanışmasını sağlamak adına daha güçlü çıkışlara ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.

Partizan olarak birleşik mücadelenin örgütlenmesine yönelik adımlarla kitlelerin direnişiyle buluştukça yakaladığımız motivasyonu şimdi kendi tabanımız da dahil olmak üzere geniş emekçi kitlelere gitme ve örgütlenme hedefi ile daha ileri taşımanın zamanıdır!

Sakin ancak canlı ve dinamik; yoğun ama planlı ve hedefli bir kitle çalışması ve örgütlenme perspektifiyle; 2021 1 Mayıs’ına kadar ki bir aylık zaman diliminde daha etkili çıkışlar, AKP-MHP faşist ittifakının saldırganlığına karşı daha güçlü barikatlar örmek için harekete geçmeliyiz!

Emeğimiz ve geleceğimize sahip çıkmak için 1 Mayıs’a!

8209

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Sayfalar