Perşembe Mayıs 2, 2024

PARTİZAN | “Kaypakkaya, kurtuluş çağrısı ve arayışıdır!”

Tarihi kitleler yazıyorsa, elinde kalemi tutanlar ve yaşananları an’a kazıyarak ona şekil verenler de önderler olmuştur!

Tarihte yığınlar ile önderlerin rolü arasında kopmaz bir bağ vardır. Yığınlar, bir kez özgürlük ve kurtuluş için sokağa çıktı mı mutlaka içlerinde en öne koşanlar, ipi ilk göğüsleyenler ve ardındakilere yol gösterenler olacaktır! Bundandır ki, tarihin seyrini değiştiren, yeni bir yol açan ve buzu kıranlar; mutlak suretle yığınların bentleri yıkan, coşkunca akan, sel suları gibi çağlayan o deviniminin içinden çıkmıştır.

50. yılını geride bıraktığımız 68 kuşağının temel özelliği de buydu; her türlü boyunduruğa isyan etmek, eleştirmek-sorgulamak ve en önemlisi de vakit kaybetmeden harekete geçmek…

Bu kuşak, değişim ve dönüşümün, yıkım ve inşanın cisimleşmiş haliydi. Tarihin tekerleğinin zamanı geldiğinde ne kadar hızlı ilerleyebildiğinin de bir göstergesiydi. Öyle zamanlar olur ki, 50 yılda yaşanan aksiyomlar döngüsü bir kaç yıl, belki de birkaç ay içinde gerçekleşir ve artık geri dönüşü olmayan yeni bir dönemin kapısını açar.

Çin’de Büyük Proleter Kültür Devrimi’yle fitili ateşlenen, Vietnam halkının emperyalist işgale karşı kahramanca direnişiyle alevlenen; Amerika Birleşik Devletleri’nde siyah halkın aşağılanmaya, hor görülmeye, yok sayılmaya duyduğu öfkeyle birleşen ve dünyanın başka pek çok ülkesinde işgal, baskı, sömürü ve zorbalığa karşı gelişen isyanlarla harmanlanan 68 kuşağı, tam da bunun bir tasviri durumundaydı.

Yerkürenin baldırı çıplakları, “ayak takımı”; onları ezen, sömüren ve aşağılayan zebanilere karşı kızıl bayrağı öylesine yükseklere çekti ki, dünyanın dört bir yanında onu görmeyen kalmadı.

Nitekim bu direniş ve yeni bir yaşam çağrısının coğrafyamızda da karşılık bulması uzun sürmedi. Dilden dile yayılan direniş türküsü şimdi, gençliğin dilindeydi. Onu, işçi sınıfı ve köylülüğün, ezilen emekçi yığınların takip etmesi de gecikmeyecekti. İşte bu dipten gelen direniş dalgaları, faşist diktatörlüğün ideolojik-siyasi ve kültürel hegemonyasına kahredici darbeler indirecek ve özgürlüğe açılan duvarları yerle yeksan edecekti…

 

Teoride en ileri, gelişim dinamiği en güçlü olandan yanadır Kaypakkaya

Bu fırtınalı yıllar, yığınların hiçbir sınır tanımayan devrimci sinerjisi kendi önderini de yaratacaktı.

Katledilişinin 45. yılında andığımız Kaypakkaya yoldaş, tarihin bu koordinatları içinde sahnedeki yerini aldı. İbrahim Kaypakkaya; Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’la birlikte adını halkımızın yüreğine onur nişanesi olarak kazıyan bir kuşağın önderleri olarak kayda geçti. Önder yoldaş Kaypakkaya yığınların, zulüm saltanatına düzenlediği hücumları, son anına kadar takip edebilmeyi başarmıştı. Sadece tahtların sarsılmasını ve yıkılmasını değil, aynı zamanda ezilen yığınların yerine inşa edeceği eşit, özgür ve bağımsız yaşamın yol haritasına da kafa yormuştu. Onun 90 gün ağır işkence altında kaleme aldığı program taslağı bunun bir kanıtı durumundadır.

Kaypakkaya yoldaş, parçası olduğu toplumu en ince gözeneklerine kadar inceleyen, bir bilim insanı duyarlılığına, analiz yeteneğine, birikimine ve de en önemlisi elde ettiği verilerden çıkarsamalar yapma kabiliyetine sahipti. Başkan Mao’nun “Araştırmayanın söz hakkı yoktur” sözünü rehber edinmiş, herhangi bir durum, olay ya da konuya ilişkin fikir beyan etmeden önce gerçeğin çıplak bilgisine başvurmuştur.

O, gerçeğin türlü yönlerini irdeler, masaya yatırır. Sadece bilimsel olanın yani sosyal pratikle doğruluğu ispatlanmış bilimsel bilginin peşindedir, dogmatik değildir. Nitekim Çapa Fen Fakültesi’ne girmesinden ölümsüzler kervanına katıldığı ana kadarki zaman dilimi içinde kat ettiği gelişim seyri de bunu anlatır.

Kaypakkaya için, doğrunun kanıtı onun yığınların sosyal pratiğinde sınanmış olmasıdır. TİP’ten Milli Demokratik Devrim tezine/Türk Solu’na, buradan TİİKP/PDA’ya, İşçi Köylü gazetesine, sonrasında ise proletaryanın komünist öncüsüne uzanan yolu, onun düşünce sistematiği anlatmaktadır.

O, doğruyu bulduğunda yanlışı hızla terk etmekten asla imtina etmez. Lenin’in sadık ve iyi bir öğrencisi olarak “somut şartların somut tahlili” ilkesine sıkı sıkıya bağlıdır. O, daima teoride en ileri olandan; sosyal yaşamda bugün zayıf da görünse, gelişim dinamiği en yüksek olandan yana tutum almıştır. Kemalizm ve Ulusal Sorun’a dair çağdaşlarını hayrete düşüren bilimsel tespitlerinin kökeninde bu bakış açısı vardır. Kendisiyle ve her türlü burjuva akımla acımasızca hesaplaşma, sürekli bir kopuş ve buradan kendine bir yol bulma anlayışı, Kaypakkaya’nın yaşam felsefesi olmuştur.

Önder yoldaş, ideolojik, teorik tespitleri kadar bir devrimci ve komünist olarak yaşamla kurduğu ilişkide de bize örnektir. Bir kere o, ezilenin de ezilenini bulma, onunla hesapsız bir şekilde buluşma azmidir. Kampüslerde öğrenci gençlik, şehirlerde işçi sınıfı, kırlarda köylülerle iç içe olma arayışıdır. Devrimci yaşamda, dürüst ve ilkeli bir duruşun, yoldaşlarına karşı samimi ve çıkarsız bir yaklaşımın sahibidir. Önder yoldaşın gerek yoldaşlarıyla gerekse de halk yığınlarıyla kurduğu ilişkilerdeki devrimci sadelik belki de bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz erdemlerdendir.

Yaşanan ve de yaşanabilecek her türlü sorun ve karmaşadan çıkmanın en temel yoluna işaret eder önder yoldaş. Zira, yığınlardan kopmuş devrimciler sudan çıkmış balık gibidir.

 

Köhnemiş geleneklerden değil, yarını yaratacak dinamiklerden besleniyoruz!

Zor, çetin, son derece yıpratıcı bir sürecin sancılarını yaşıyoruz hala. Geleneğimiz, içinde barındırdığı ve hesaplaşmaktan kaçındığı sorunların tuzağına fena halde düşmüştür. Ne var ki, mücadele kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Kaos bir bütün sona ermemişse de, çıkışın ana hatları belirlenmiştir. İdeolojik-politik düzlemde, on yılların biriktirdiği olumsuz mirasın ağır yükleri hala omuzlarımızda olsa da bu tabloyu değiştirmeye adayız!

Geride bıraktığımız ağır dönemde ortaya koyduğumuz ilkeli duruş, bunun etrafında şekillenen siyasal hattımız bunun emarelerini taşımaktadır. Yolumuz açıktır, zira biz dağılmadan değil birleşmeden, başarısızlıklardan değil zafer umudundan yanayız; eskinin köhnemiş geleneklerinden değil yarını yaratacak dinamiklerden besleniyoruz.

Siyasal arenada güç olmak ancak doğru bir siyasal hatta ve gelişmeleri doğru okuyan bir politik perspektife sahip olmakla mümkündür. Bugün kitlesel olduğumuz yerde gücümüzü yitirebilir, zayıf olduğumuz yerlerde de kendimizi hızlıca inşa edebiliriz. Burada aslolan sınıf mücadelesinin en diri, çatışmanın en gelişkin, hesaplaşmanın en şiddetli olduğu noktalarla aramızdaki ilişkidir. Yaşadığımız sancılı sürecin, temel çatışma noktalarından biri de temelde buna ilişkindir.

Geleceğe umutla bakıyoruz, zira onun en dinamik yaratıcıları olan gençliğin ve kadınların gücüne dayanıyoruz! Zafer umudumuzu yitirmedik zira Rojava’dan T. Kürdistanı’na uzanan bir coğrafyada Kürt ulusunun faşist diktatörlükle süregelen kıyasıya mücadelesinin bir parçasıyız.

En önemlisi de Kaypakkaya’yı bir dogma olarak değil sınıf mücadelesinin yasalarını çözümleme iradesi olarak ele alıyoruz. Sürecin, anın politik ihtiyaçlarına odaklanacak; devrimci, demokratik güçlerle yan yana yürüme yaklaşımını ısrarla sürdürecek; geleneğimizin devrimci düzlemde yarattığı olumlu kültüre yaslanacak, kalabalık olmaktan öte yoldaşlarımızın, kurduğumuz ilişkilerin devrimci niteliğini esas alacak; kitlelerin eleştiri ve önerilerini temel kıstaslarımızdan biri yapacağız!

Her bir yoldaşımızla, daha fazla yan yana durarak, yoldaş sıcaklığını büyüterek, birilerinden bekleyerek değil kendi gücümüzün farkına vararak; kendimizdeki her türlü geri yanla amansızca hesaplaşarak, geçmişe takılıp kalmadan daima ileriye bakarak…

Katledilişinin 45. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın yaşamdaki duruşu, düşünce sistematiği daima rehberimiz olacaktır! Kaypakkaya, ezilen emekçi yığınların, Kürt ulusu ve ezilen azınlık milliyetlerin, başta Aleviler olmak üzere yok sayılan inançlardan halkımızın; kadınların, genç ve çocukların, LGBT+’ların kurtuluş çağrısı ve arayışıdır!

Bu sese kulak verelim!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

Partizan

Mayıs 2018

46663

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar