Cuma Mayıs 17, 2024

PARTİZAN | “Kaypakkaya, kurtuluş çağrısı ve arayışıdır!”

Tarihi kitleler yazıyorsa, elinde kalemi tutanlar ve yaşananları an’a kazıyarak ona şekil verenler de önderler olmuştur!

Tarihte yığınlar ile önderlerin rolü arasında kopmaz bir bağ vardır. Yığınlar, bir kez özgürlük ve kurtuluş için sokağa çıktı mı mutlaka içlerinde en öne koşanlar, ipi ilk göğüsleyenler ve ardındakilere yol gösterenler olacaktır! Bundandır ki, tarihin seyrini değiştiren, yeni bir yol açan ve buzu kıranlar; mutlak suretle yığınların bentleri yıkan, coşkunca akan, sel suları gibi çağlayan o deviniminin içinden çıkmıştır.

50. yılını geride bıraktığımız 68 kuşağının temel özelliği de buydu; her türlü boyunduruğa isyan etmek, eleştirmek-sorgulamak ve en önemlisi de vakit kaybetmeden harekete geçmek…

Bu kuşak, değişim ve dönüşümün, yıkım ve inşanın cisimleşmiş haliydi. Tarihin tekerleğinin zamanı geldiğinde ne kadar hızlı ilerleyebildiğinin de bir göstergesiydi. Öyle zamanlar olur ki, 50 yılda yaşanan aksiyomlar döngüsü bir kaç yıl, belki de birkaç ay içinde gerçekleşir ve artık geri dönüşü olmayan yeni bir dönemin kapısını açar.

Çin’de Büyük Proleter Kültür Devrimi’yle fitili ateşlenen, Vietnam halkının emperyalist işgale karşı kahramanca direnişiyle alevlenen; Amerika Birleşik Devletleri’nde siyah halkın aşağılanmaya, hor görülmeye, yok sayılmaya duyduğu öfkeyle birleşen ve dünyanın başka pek çok ülkesinde işgal, baskı, sömürü ve zorbalığa karşı gelişen isyanlarla harmanlanan 68 kuşağı, tam da bunun bir tasviri durumundaydı.

Yerkürenin baldırı çıplakları, “ayak takımı”; onları ezen, sömüren ve aşağılayan zebanilere karşı kızıl bayrağı öylesine yükseklere çekti ki, dünyanın dört bir yanında onu görmeyen kalmadı.

Nitekim bu direniş ve yeni bir yaşam çağrısının coğrafyamızda da karşılık bulması uzun sürmedi. Dilden dile yayılan direniş türküsü şimdi, gençliğin dilindeydi. Onu, işçi sınıfı ve köylülüğün, ezilen emekçi yığınların takip etmesi de gecikmeyecekti. İşte bu dipten gelen direniş dalgaları, faşist diktatörlüğün ideolojik-siyasi ve kültürel hegemonyasına kahredici darbeler indirecek ve özgürlüğe açılan duvarları yerle yeksan edecekti…

 

Teoride en ileri, gelişim dinamiği en güçlü olandan yanadır Kaypakkaya

Bu fırtınalı yıllar, yığınların hiçbir sınır tanımayan devrimci sinerjisi kendi önderini de yaratacaktı.

Katledilişinin 45. yılında andığımız Kaypakkaya yoldaş, tarihin bu koordinatları içinde sahnedeki yerini aldı. İbrahim Kaypakkaya; Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’la birlikte adını halkımızın yüreğine onur nişanesi olarak kazıyan bir kuşağın önderleri olarak kayda geçti. Önder yoldaş Kaypakkaya yığınların, zulüm saltanatına düzenlediği hücumları, son anına kadar takip edebilmeyi başarmıştı. Sadece tahtların sarsılmasını ve yıkılmasını değil, aynı zamanda ezilen yığınların yerine inşa edeceği eşit, özgür ve bağımsız yaşamın yol haritasına da kafa yormuştu. Onun 90 gün ağır işkence altında kaleme aldığı program taslağı bunun bir kanıtı durumundadır.

Kaypakkaya yoldaş, parçası olduğu toplumu en ince gözeneklerine kadar inceleyen, bir bilim insanı duyarlılığına, analiz yeteneğine, birikimine ve de en önemlisi elde ettiği verilerden çıkarsamalar yapma kabiliyetine sahipti. Başkan Mao’nun “Araştırmayanın söz hakkı yoktur” sözünü rehber edinmiş, herhangi bir durum, olay ya da konuya ilişkin fikir beyan etmeden önce gerçeğin çıplak bilgisine başvurmuştur.

O, gerçeğin türlü yönlerini irdeler, masaya yatırır. Sadece bilimsel olanın yani sosyal pratikle doğruluğu ispatlanmış bilimsel bilginin peşindedir, dogmatik değildir. Nitekim Çapa Fen Fakültesi’ne girmesinden ölümsüzler kervanına katıldığı ana kadarki zaman dilimi içinde kat ettiği gelişim seyri de bunu anlatır.

Kaypakkaya için, doğrunun kanıtı onun yığınların sosyal pratiğinde sınanmış olmasıdır. TİP’ten Milli Demokratik Devrim tezine/Türk Solu’na, buradan TİİKP/PDA’ya, İşçi Köylü gazetesine, sonrasında ise proletaryanın komünist öncüsüne uzanan yolu, onun düşünce sistematiği anlatmaktadır.

O, doğruyu bulduğunda yanlışı hızla terk etmekten asla imtina etmez. Lenin’in sadık ve iyi bir öğrencisi olarak “somut şartların somut tahlili” ilkesine sıkı sıkıya bağlıdır. O, daima teoride en ileri olandan; sosyal yaşamda bugün zayıf da görünse, gelişim dinamiği en yüksek olandan yana tutum almıştır. Kemalizm ve Ulusal Sorun’a dair çağdaşlarını hayrete düşüren bilimsel tespitlerinin kökeninde bu bakış açısı vardır. Kendisiyle ve her türlü burjuva akımla acımasızca hesaplaşma, sürekli bir kopuş ve buradan kendine bir yol bulma anlayışı, Kaypakkaya’nın yaşam felsefesi olmuştur.

Önder yoldaş, ideolojik, teorik tespitleri kadar bir devrimci ve komünist olarak yaşamla kurduğu ilişkide de bize örnektir. Bir kere o, ezilenin de ezilenini bulma, onunla hesapsız bir şekilde buluşma azmidir. Kampüslerde öğrenci gençlik, şehirlerde işçi sınıfı, kırlarda köylülerle iç içe olma arayışıdır. Devrimci yaşamda, dürüst ve ilkeli bir duruşun, yoldaşlarına karşı samimi ve çıkarsız bir yaklaşımın sahibidir. Önder yoldaşın gerek yoldaşlarıyla gerekse de halk yığınlarıyla kurduğu ilişkilerdeki devrimci sadelik belki de bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz erdemlerdendir.

Yaşanan ve de yaşanabilecek her türlü sorun ve karmaşadan çıkmanın en temel yoluna işaret eder önder yoldaş. Zira, yığınlardan kopmuş devrimciler sudan çıkmış balık gibidir.

 

Köhnemiş geleneklerden değil, yarını yaratacak dinamiklerden besleniyoruz!

Zor, çetin, son derece yıpratıcı bir sürecin sancılarını yaşıyoruz hala. Geleneğimiz, içinde barındırdığı ve hesaplaşmaktan kaçındığı sorunların tuzağına fena halde düşmüştür. Ne var ki, mücadele kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Kaos bir bütün sona ermemişse de, çıkışın ana hatları belirlenmiştir. İdeolojik-politik düzlemde, on yılların biriktirdiği olumsuz mirasın ağır yükleri hala omuzlarımızda olsa da bu tabloyu değiştirmeye adayız!

Geride bıraktığımız ağır dönemde ortaya koyduğumuz ilkeli duruş, bunun etrafında şekillenen siyasal hattımız bunun emarelerini taşımaktadır. Yolumuz açıktır, zira biz dağılmadan değil birleşmeden, başarısızlıklardan değil zafer umudundan yanayız; eskinin köhnemiş geleneklerinden değil yarını yaratacak dinamiklerden besleniyoruz.

Siyasal arenada güç olmak ancak doğru bir siyasal hatta ve gelişmeleri doğru okuyan bir politik perspektife sahip olmakla mümkündür. Bugün kitlesel olduğumuz yerde gücümüzü yitirebilir, zayıf olduğumuz yerlerde de kendimizi hızlıca inşa edebiliriz. Burada aslolan sınıf mücadelesinin en diri, çatışmanın en gelişkin, hesaplaşmanın en şiddetli olduğu noktalarla aramızdaki ilişkidir. Yaşadığımız sancılı sürecin, temel çatışma noktalarından biri de temelde buna ilişkindir.

Geleceğe umutla bakıyoruz, zira onun en dinamik yaratıcıları olan gençliğin ve kadınların gücüne dayanıyoruz! Zafer umudumuzu yitirmedik zira Rojava’dan T. Kürdistanı’na uzanan bir coğrafyada Kürt ulusunun faşist diktatörlükle süregelen kıyasıya mücadelesinin bir parçasıyız.

En önemlisi de Kaypakkaya’yı bir dogma olarak değil sınıf mücadelesinin yasalarını çözümleme iradesi olarak ele alıyoruz. Sürecin, anın politik ihtiyaçlarına odaklanacak; devrimci, demokratik güçlerle yan yana yürüme yaklaşımını ısrarla sürdürecek; geleneğimizin devrimci düzlemde yarattığı olumlu kültüre yaslanacak, kalabalık olmaktan öte yoldaşlarımızın, kurduğumuz ilişkilerin devrimci niteliğini esas alacak; kitlelerin eleştiri ve önerilerini temel kıstaslarımızdan biri yapacağız!

Her bir yoldaşımızla, daha fazla yan yana durarak, yoldaş sıcaklığını büyüterek, birilerinden bekleyerek değil kendi gücümüzün farkına vararak; kendimizdeki her türlü geri yanla amansızca hesaplaşarak, geçmişe takılıp kalmadan daima ileriye bakarak…

Katledilişinin 45. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın yaşamdaki duruşu, düşünce sistematiği daima rehberimiz olacaktır! Kaypakkaya, ezilen emekçi yığınların, Kürt ulusu ve ezilen azınlık milliyetlerin, başta Aleviler olmak üzere yok sayılan inançlardan halkımızın; kadınların, genç ve çocukların, LGBT+’ların kurtuluş çağrısı ve arayışıdır!

Bu sese kulak verelim!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

Partizan

Mayıs 2018

46690

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

Sayfalar