Cumartesi Nisan 27, 2024

MİT’in Cemil Bayık Harekâtı-Yavuz Özcan

“Yüzyılın Operasyonu” nasıl yüzyılın fiyaskosu oldu?
 
Türk yetkililerinin Süleymaniye’de PKK Lideri Cemil Bayık’ı yakalama veya öldürme amaçlı düzenledikleri “yüzyılın operasyonu” fiyasko ile sonuçlandı. Operasyon için bölgeye giden 18 kişilik MİT birimi PKK tarafından tutuklandı.
Türkiye bir yandan MİT’çilerin iadeleri için her türlü baskıyı yaparken, diğer yandan MİT görevlilerinin ifadelerinin yayınlanmasını engellemeye çalışıyor.
MİT’in Cemil Bayık operasyonu ile öncelikle savaşta psikolojik üstünlüğü ele geçirmeyi, ardından PKK ile Güneyli güçleri topyekün bir iç çatışmaya çekerek Güney’deki referandumu engellemeye ve nihayetinde de İran ile birlikte Kandil’e yönelik bir Sri-Lanka modeli operasyon düzenlemeyi planladığı bildiriliyor.
 
Öte yandan MİT’e atfedilen PKK karşıtı faaliyetler de devam ediyor. Bu kapsamda geçtiğimiz gün Mahmur Kampı’na yönelik bombalı saldırı yapıldığı ve iki kamp görevlisinin hayatını kaybettiği bildiriliyor.
 
Cemil Bayık daha yakalanıp getirilmeden kamuoyu hazırlanmaktaydı. Ümmet kurban bayramıyla birlikte bir başka bayrama hazırlanıyordu. Esas kurban Bayık olacaktı. Bayram tatili 10 güne çıkarılmıştı. Bunun sebebi Bayık’tı. Bir gazeteci devletin resmi ajansının 28 Temmuz’da önce servise koyduğu sonra geri çektiği şu haberi yolladı:
‘Elazığ'ın Keban ilçesine bağlı Aşağıçakmak köyünde yaşayan terör örgütü PKK'nın iki numaralı ismi Cemil Bayık'ın babası Mustafa Bayık, "Cemil benim için 33 sene önce ölmüştür. Onun yüzünden akrabalarım ve köydeki komşularım benimle konuşmuyor. Yakalanırsa ona hesap soracağım" dedi. ''Cemil Bayık yakalanırsa görüşür müsün?'' sorusuna ise Mustafa Bayık, "Yanına gidip 'Neden böyle yaptın?' diye hesap soracağım" yanıtını verdi.’ Tüm bunlar 28 Temmuz 2 Ağustos 20017 tarihleri arasında oluyor.
 
Yani Türk medyası ise çok önceden Cemil Bayık’ın yakalanıp getirileceğine emin bir şekilde hazır manşetlerle bekliyordu.
ABD Savunma Bakanı James Mattis 23 Ağustos’ta Ankara’yı ziyaret ettiğinde, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldiğinde bu konu kendisine aktarılmış ve yardım istenmişti. Güvenilir kaynaklar  hem MİT personelinin geri alınması ve PKK yöneticilerine yönelik operasyonlarda kendilerinden destek beklediklerini belirtmişler, ancak Mattis’in bu operasyonlarda destek önerisini kesin bir şekilde reddettiğini ve böylesi operasyonların Kürdler arasında önü alınamaz çatışmalara yol açacağını ve bununda DAİŞ’e karşı mücadelede büyük zaaflar yaratacağını belirterek reddettiğini belirtiyor.

KBY’den bir istihbarat yetkilisi şöyle anlatıyor: ‘Cemil Bayık başta olmak üzere PKK yöneticilerine yönelik kaçırma ve suikast için Türk istihbaratı Mayıs ayından beri yoğun bir çalışma içinde olduğunu gözlemledik. Defalarca kendilerini uyarmalarına rağmen bu faaliyetlerinden vazgeçmediler ve Temmuz ayı itibarıyla Süleymaniye ve çevresinde hissedilir şekilde yoğunlaşmaya başladılar. Batufa yakınlarında 2 Türk subayının bindiği bir araçta patlama meydana geldi ve bu iki subay öldü. Olay Türk birliğine çok uzak olmayan bir alanda meydana gelmişti. Araç vuruldu mu veya Batufa’ya getirdiği askeri muhimatın patlaması sonucu mu oldu, tam olarak tespit edilemedi. Türk istihbaratının hedef aldığı Kandil bölgesine yakın Kortek ve Selengete alanlarıydı. PKK’nin gerek Süleymaniye’de gerekse de Güney’in değişik alanlarında kendini hissettirecek ağırlıkta bir çalışması ve kitlesi var. Türk Cumhurbaşkanı PKK’nin lider kadrosunu almayı veya vurmayı yıllardır istiyor. Bu nedenle burda çalışan onlarca Türk şirketlerinde yüzlerce Türk istihbarat elemanı çalıştığını zaten biz de dünya alem de biliyor.”
Son olarak 3 Ağustos’da Cemil Bayık’ın bel ağrısı şikayetiyle Süleymaniye’de bir hastanede tedavi olacağı bilgisi alan MİT Dokan’a yerleşmişti. Buradan operasyonu sevk ve idare eden PKK Masası şefi ve Dış Operasyonlar Masası şefi ile kendilerini koruyan 16 MİT elemanını, (bunlardan Erbilli iki eski PKK kadrosu) PKK Dokan kasabasındaki bir evde tutukluyor.
MİT yetkililerinin uzerinde diplomatik pasaport, para, belge ve silah çıkıyor. Toplam 18 kişinin tutuklandığı bildiriliyor. Türk hükümeti olay sonrası derhal harekete geçerek Neçirvan Barzani ile YNK yöneticilerinden MİT’çilerin serbest bırakılmasının sağlanmasını istedi. Sonuç alamayınca Ankara’daki YNK Temsilcisi Behruz Gelali ve 80 Süleymaniyeliyi sınır dışı ettiler. Neçirvan Barzani’yi Ankara çağırdılar sorunu halletmesi için Kandil’e giderek PKK yetkilileriyle görüşmesini istediler ancak bundan da bir sonuç alınamadı.

Türkiye’deki güvenilir gazeteciler ise, Bayık’ın kaçırılmasının hazırlıklarının uzun zamandan beri yapıldığı ve operasyonu bizzat Erdoğan ve Hakan Fidan’ın yönettiğini iddia ediyor. İkisinin de görüntülü telefonlarla iki MİT yetkilisiyle görüştüklerini ve kaçırılma anını canlı olarak izlemek istediklerini belirtiyorlar. Obama’nın Ladin operasyonun canlı izlemesi gibi!
PKK tarafından yakalanan iki MİT yöneticisi Hakan Fidan’ın yardımcıları ve PKK’ye yönelik yapılan tüm operasyonlardan sorumlu veya haberdar oldukları ve Paris’de Sakine Cansız ve arkadaşlarına yapılan suikasten de birinci derecede sorumlu oldukları iddia ediliyor.

Gazeteciler ABD’nin de Bayık’ın alınması gibi bir operasyona sıcak bakmayacağını savunuyor. Türkiye’nin bu şekilde PKK ile YNK ve KDP’yi çatıştırmak istediğini ve Kürdler arası korkunç bir iç savaş çıkarmayı hesapladığını, ABD’nin böyle bir gelişmeye seyirci kalmayacağını belirtiyorlar. Önemli bir amacın da Kürdler arası çatışmayla referandumun yapılmasını engellemek olduğu belirtiliyor.

Süleymaniye’de bir başka güvenilir kaynak ise, olayın gelişimini şöyle aktarıyor:

MİT, geçtiğimiz yıl PKK’nin Kandil’de kalan ve Cemil Bayık’a yakın olan PKK içindeki iki ajanından söz konusu operasyon ile ilgili çalışma başlattı. Aynı zamanda PKK istihbaratına çalışan ve o döneme dek MİT’e önemsiz bilgiler vererek bağlantıyı koruyan bu iki kişi Bayık’ın bilgisi dahilinde MİT’i yönlendiren istihbaratlar verdi.

Operasyonun siyasi ve uluslararası boyutu da vardı. Bayık alınabilirse, aynı zamanda İran ile birlikte Kandil’e yönelik genel bir askeri operasyon yapılması planlanmış, bu amaçla İran Genelkurmay Başkanı Ankara’ya geldi. Söz konusu operasyon için geçtiğimiz yıl KDP ve YNK’nin bilgisi dahilinde bölgeye bu gizli operasyonda çalışacak ekipler yollandı. Ancak bu güçler operasyonun mahiyetinden haberdar edilmedi. İşadamı, gazeteci, işçi vs kılıklarla Süleymaniye ve çevresindeki alanlara  birkaç ekip yerleştirildi.
Bayık, Ağustos veya Eylül ayında Süleymaniye’de bel fıtıkı ameliyatı olacağı yolunda MİT’e manilpülatif bilgiler yolladı. MİT’in PKK içindeki ajanları sürekli operasyonun mümkün olduğu, ve Bayık’ın yakında gizlice Süleymani’ye geçeceğini, koruma önlemlerinin aşılabileceği yolunda rapor verdi.
Bunun üzerine MİT operasyonun yapılması için düğmeye bastı. Ve biri Kürd Meselesi Masası Başkanı, diğeri PKK Masası Başkanı iki Müsteşar yardımcısı bölgeye geldi.

MİT yöneticileri, operasyonun detaylarını görüşmek için PKK içindeki ajanlarla randevulaştı. Dokan Kasabasında bir evde görüşülen MİT’çilerin ses kayıtları da alındı, ardından bölgede tedbir alan PKK istihbaratı üyeleri MİT’çileri bir operasyon ile evde tutuklayarak, araçlarla dağlık bölgeye götürdü.
MİT elemanlarının sorgularında gerek bu operasyon ve gerekse MİT’in bulaştığı tüm işlerle ilgili geniş bilgiler verdi.

Olayın ardından Türk yetkililer YNK ve KDP’den MİT’çilerin herhangi bir şekilde PKK’den alınmasını istedi ancak bu mümkün olmadı.
Ardından PKK, MİT’çilerin ifadelerinin yayınlanması ihtimalinden söz edince araya İran’ı soktu ve ifadelerin kamuoyuna yansımaması için PKK’ye baskı yapılmasını istedi.

PKK’nin bir süre sonra karşılığını alması koşulu ile MİT’çileri serbest bırakabileceği bildiriliyor.

Bahsi geçen MİT’çilerin başta Sakine Cansız’ların katli olmak üzere üzere çok sayıda suça bulaştıkları bildiriliyor.

Bazı Kürd kaynaklarıda PKK ile devlet arasında yoğun bir görüşme trafiğinin olduğunu , MİT görevlileri önümüzdeki günlerde serbest bırakılabileceğini belirtiyorlar. 

40994

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm, kentin tarihince oluşan denetim dışı alanların düzenlenmesi ve yaşayan insanları bu düzenlenmeye göre biçimlendirme ereğidir. Kentin, sistemin ve geleceğinin planlanmasının bir adımı olarak sunulan bu yaklaşım; egemenlerin ideolojik, politik, ekonomik ve idari ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelikli olarak bunun bir ihtiyaç haline gelmesi yada ihtiyaç olduğunun ön kabulünü koşul lamasıdır. Bu ön koşullar dizisi olmadan süreç başlatılamamaktadır.

Hendek Birliği

Kürt halkı yenilsin yenilmesin, iyi direndi ve iyi direniyor. Kitleler şehirlerde kendilerini savunmak istediklerinde, zorunlu olarak barikata ve hendeğe baş vururlar. Bazı aydınların hendeklere karşı çıkmasının, hendeklerin kapatılmasını talep etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler hendeklerde sadece kendi ulusal hakları için değil,

Türkiye'nin demokratikleşmesi için de direniyorlar. Devrimciliğin ve demokratlığın bugünkü mihenk taşı hendeklerdir. Hendeğin hangi tarafında duruyorsun? Hendeği kazanların tarafında mı, kapatmak isteyenlerin tarafında mı? 

Katliam bir devlet geleneği ise isyan da bir halk geleneğidir

7 Haziran seçimlerine HDP'nin parti olarak gireceğini açıklaması ile başlayan katliamlar bugün AKP'nin iktidarını koruma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. 7 Haziran'dan önce çıktığı her meydanda yapacağı katliamların propagandasını yapan, dört bir yana tehditler savuran AKP hükümeti bugünlerde tehditlerini hayata geçirmiştir.

Katliam bir devlet geleneğidir

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

ADİLOŞ BEBE'DEN , MİRAY BEBE'YE

''..bunlar, engerekler ve çıyanlardır,bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları , tanı da büyü...'' diyerek Kürt halkının çocuklarının henüz kundakta başlayan acı ve dramını anlatan Ahmet Arif'in şiirine yansıyan gerçekleri hiç değişmeden bugün de aynen Miray bebek şahsında yaşıyoruz.Ama maalesef daha tanımadan öldürüldü.

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

TKP/ML: “Ölüm; Özgürlük, Devrim Ve İdeallerimiz İçin” Diyenlere Bin Selam Olsun!

“Al, yüreklerinden bir parça koy yüreğine

kokuları serin bir bahar rüzgarı gibi

çek içine.

şafak vakti dağın ardında selamla onları

söz ver,

başarılacak de,

de ki gülümsesinler

de ki arkada kalmasın gözleri.”

Türk, Kürt Uluslarından Ve Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımıza;

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır.

Faşizm kadın devrimcilerden intikam alıyor - Ziya Ulusoy

Erdoğan faşizmi, generalleri ve polis şeflerini, kadın devrimcilerin katledilmesine seferber etti.

Yalnızca son aylarda İstanbul'da Günay, Dilek, Dilan,Yeliz, Şirin, Kürdistan'da Güler, Sakinelerin öldürülüşünün yıl dönümünde Seve, Fatma, Pakize yoldaşları katletti. Ayrıca, çocuk büyük demeden çok sayıda kadını da kuşatma altına aldığı Kürt ilçelerinde öldürdü.

Ergenekoncu Perinçek Faşizmin Kelle Avcılığına soyundu

   Türkiye devrimci hareketine elli yılı aşkın musallat olan, bir koluna Kemalist  faşizmi takan, diğer koluna ise devrimcileri takmaya çalışan  Doğu Perinçek devletin en sadık elamanı, akıl hocası ve tetikçisidir. Bugün teorik   faşizmin ve devletin teorisyenliğini yapan karşı devrimci faşist güruhun başını çeken çok önemli bir elemanıdır. Geçmişte İbrahim Kaypakkaya’yı öldürtmek istemiştir. Ama görevlendirdiği kişiler Kaypakkaya'yı tanıyan, Kaypakkaya’ya güvenen çıkınca Perinçek ve ekibinin katletme planı tutmamış, boşa çıkarılmıştı. İrfan Çelik bu komplonun canlı tanığıdır.

Sayfalar