Perşembe Nisan 25, 2024

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

6436 üyeli Birlik ve ilerleme adı taşıyan (İttihat ve Terraki`)nin 331 nolu üyesi Mustafa Kemal` in  siyasi rakiplerini tasviye ederek,katlederek yoketmesi ve iktidarını sağlamlaştırması ardından daha öncede ittifak yaptığı Kürt  feodallerininde desteğiyle Kürt ulusal hareketini ezmeye yönelik  politiklar uygulamış,karşı koyanları asi  olarak adlandırmış  ve 1925 ,1928,1930,1938   Şeyh Sait,Ağrı,Zilan Dersim katliamlarını gerçekleştirmiştir.Türk hakim sınıfları T.C nin kuruluşundan günümüze dek Kürt ulusuna milli zulüm uygulaya gelmiştir.Kuruluş harcını teklik üzerine karan „tek dil,tek millet,tek bayrak“ gibi ırkçılık özeti olan söylemlerle Anadolu coğrafyasında yaşayan çeşitli milliyetlerden halkı asimile etmeye çalışarak,tehcir ederek,katlederek ari bir Türk milleti yaratma gayesi ve projesi  her türlü zulme, devlet terörüne ve yığınların zehirlenmesi için miili eğitim müktesebatlarında pompalanan şoven „ Türküm doğruyum çalışkanım“ „Bir Türk dünyaya bedeldir“ Ne mutlu Türküm diyene“ gibi ırkçılığın megoloman tarzda, okullarda her gün verilişine rağmen başarılı olamadı. Türkiye sınırları içerisinde başta Kürt ulusu kendisine yönelen milli baskı ve asimilasyon politikalarına karşı direndi,başkaldırdı,isyan etti, meşru haklarını kazanmak için özgürlük mücadelesi başlattı.  „Mücadelenin biçimini belirleyen devlettir“ belirlemesine uygun olarak, tepeden tırnağa bir şiddet aygıtı olarak örgütlenmiş, faşist devlete karşı, Ulusal haklarını kazanma ve bağımsız Kürdistan yolunda 1984 ler sonrası daha örgütlü, sistemli  ve silahlı bir  mücadele başlatan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) yürüttüğü mücadeleler sürecinde çeşitli merhalelerden geçerek mücadeleyi  bugüne  getirdi.1999 yılında,Bağımsız devlet kurma projesinden vazgeçtiğini  açıklayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Kürt ulusal haklarının  verilmesi, Kürt kimliğinin tanınması ve Anayasada yer alması, özgürce örgütlenme hakkı vb. gibi şartların yerine getirilmesi kaydıyla meselenin  barışçıl demokratik yöntemlerle konuşularak ve müzakere edilerek çözülebileceğine yönelik tavırlar geliştirdi. Türk devleti,  Kürt ulusal özgürlük mücadelesine karşı her yolu denemesine karşın, çare bulamaması nedeniyle vede Türk egemenlerinin kendi iç dalaşları sürecinde AKP nin toplumsal değişime olan ihtiyacın rüzgarını arkasına almak için,demokrat,değişimci bir görünüme bürünerek “Çözüm Süreci“ gibi çeşitli adlarla Kürt ulusal hareketinin esir, legal ve illegal temsilcileriyle 3 yıl kadar görüşmeler sürdürdü.Bu görüşmeler sürecinde devletin ve onu yöneten AKP kliğinin tek amacı vardı, Kürt hareketini oyalamak, hile ve entrikalarla tasviye etmek, güçten düşürmek, özellikle silahlı güçlerini tasviye etmekti. AKP nin tek başına iktidarı ve Tayyip Erdoğan`a başkanlık yolunun açılmasında Kürt oylarına olan ihtiyaç, HDP nin içindeki devrimci sosyalist kesimlerinde etkisi ve katkısıyla „Seni Başkan yaptırmayacağız“ da somutlanan Demirtaş`ın etkili açıklamalarıyla ete kemiğe bürünen  söylem ve akabinde 7 Haziran seçim sonuçlarında ortaya çıkan 13.1 % lik başarılı sonuç, AKP nin tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayamamasını sağladı ve Tayyip in başkanlık hevesini kursağında bıraktı. Devlet fabrika ayarlarına geri döndü ; 7 Haziran seçimleri sonrasından 1 Kasım seçimlerine kadar olan süreçte, AKP ve Tayyip şürekasının eski derin devlet diye tabir edilen „Ergenekon“ vb. çetelerle ve  ülkücü mafyaya kadar olan kesimlerle ittifak yaparak Kürt ulusal hareketine, HDP ye ve devrimci kesimlere yönelik saldırılarının dozunu artırması, Çözüm sürecine son vererek masayı devirmesi, Suruç, Ankara katliamları ,Işid çetelerinin taşeron olarak kullanılması, Kürt illerinde ve kentlerinde sokağa çıkma yasakları, sivillerin,çocuk,kadın,ihtiyar demeden kolluk güçlerince katledilmesi, Tanklarla,toplarla ve her türlü savaş mekanizmalarıyla direnen Kürt halkınasaldırması devletin fabrika ayarlarına , yani 1925 `lere geri döndüğünün açık kanıtıdır . Bu ortamda Amed`de toplanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) nin yayınladığı sonuç bildirgesinde “Öz yönetimlerle ilgili siyasi çözüm deklarasyonu” başlığıyla hazırlanan deklarasyonda„ özerklik“ „özyönetim“ gibi taleplerin  14 madde de yer alması,Türk egemenlerini, gerici sınıfları ve azgın şoven türk ulusalcılarını çileden çıkarmaya yetti.HDP ve DBP ve DTK eşbaşkanlarına yönelik davalar açılması, Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi kuşatma ve linç kampanyası startıCumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanının yargıya, gereği yapılsın talimatlarıyla verildi.  Bölgesel Özerklik talebi karşısında  tutum ne olmalıdır ? Sınıf bilinçli proleterler, Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını her şart altında savunurlar. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ,ayrı bir devlet kurma hakkından başka bir şey değildir. Bu hakkı kullanıp,kullanmayacağını veya ne yönde kullanacağına Kürt ulusu kendisi karar verir.DTK kongresinde açıklanan sonuçlar ve hedeflenen talepler eksik,yetersiz ve geri olarak bulunup,eleştiriye ve değerlendirmeye açık yanları  olan talepler şeklinde değerlendirilebilinir.“Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hâkim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. Milli baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hâkim ulusun hâkim sınıflarının imtiyazlarının kaldırılması, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı, eşitliğinin tanınması, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir“ (iK) Kürt ulusunun haklı meşru demokratik taleplerini savunmak ve desteklemek, azdırılmaya çalışılan türk şovenizmine ve tekçiliğe karşı,bütün milliyetlere tam hak eşitliği şiarıyla, geliştirilen direnişe destek vermek görevi ve  tarihsel sorumluluğu bütün „halkların kardeşliği“ ve eşitlik ilkesini savunanların omuzlarındadır.  DTK tarafından formüle edilen ve tartışmaya açık denilen öneri paketinin mevcut durumda partneri ve muhattabı  yoktur. Türk devleti  en azgın biçimde savaş ve saldırı yöntemiyle Kürt halkını  geriletmek, abluka ve sokağa çıkma yasaklarıyla bezdirmek ve iradesini teslim alma gayreti içindedir.Kürt ulusuna yönelik Türk devletinin  sürdürdüğü kapsamlı saldırılara karşı. Türkiyenin diğer bölgelerinde  yeterli bir dayanışma ve  kitlesel destek  yoktur.       Var olanlar cılızdır ve Türk devletinin savaş cüretini kırmaya yönelik caydırıcı olmaktan uzaktır.Bu durumda Türkiye`de  işçi sınıfı,emek örgütleri ilerici devrimci tüm kurum ve bireyler, Avrupa`da göçmen demokratik örgütler  Kürt halkının direnişiyle her yönlü dayanışarak,tepkilerini ve her türlü imkanlarını seferber ederek, aktif,passiv tepkiler koyarak  bu sürece yanıt olmalıdır. Bu özgün süreçte,yürüyüş ve etkinliklerde sıklıkla slogan olarak haykırdığımız „ Yaşasın halkların kardeşliği“ yerine, öncelikle„Kürt ulusuna tam hak eşitliği“ sloganını ve şiarını haykırmalıyız. Ve en önemlisi bu meselede, “Halkların kardeşliği sloganı baştan beri burjuva-liberal bir hiledir. Önce tam hak eşitliği, ondan sonra halkların kardeşliği,” (ibrahim Kaypakkaya) Önce eşitlik sağlansın, sonrasında kardeşlik,…! yoksa eşitlik sağlanmadan, tam hak eşitliğine yönelik vurgular yapılmadan bu yönlü mücadele yürütülmeden sadece „Halkların Kardeşliği“ ne ve birlikteliğine vurgu yapmak, ezen ulus burjuvazisinin ekmeğine yağ süren bir işlev görmekten ve inceltilmiş milliyetçilikle bezenmiş sosyal şovenizm olmaktan öteye bir anlam taşımayacaktır.
56984

Mahmut Özkan

Gündeme dair politik yazıları ile tanıdığımız Mahmut Özkan özellikle ATİK sitesindeki yazıları ile tanınmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Özkan

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar