Çarşamba Mayıs 1, 2024

Marksizmin sadık öğrencisi: İbrahim Kaypakkaya

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümsüzlüğünü onur; direngenliğini miras, komünist bilincini rehber edişimizin 44. yılını geride bırakırken, o günden bugüne kadar attığımız ve atacağımız her adım, bilimsel sosyalizme olan sadakatimizi ortaya koymaktadır. Bu sadakat kuşkusuz toplumsal çelişkiler karşısında politika üretmedeki durumumuz ve ülkemizde Marksizm’in üretiminin ne durumda olduğu ile ölçülebilir. Bu konuda örnek alınacak tavrın Kaypakkaya yoldaş olması ve onun sosyal ve de siyasal pratiğinde bütünleşen kopuşun kavranması gerekiyor.

’71 devrimci çıkışı, kendi içinde ortaya koyduğu pratikleri ile ülkemiz sınıf mücadelesinde oldukça önemli bir kesittir. Bu çıkış, kendi içinde büyük bir cüret ve kararlılığı ifade etse de aynı zamanda kendi içinde bir arayışı ve değişimi de ifade etmiştir. Nicel birikimin nitel kopuşunun an meselesi olduğu gerçeği içinde ’71 devrimci çıkışı, kitlelerin değişimini de ifadelendirecek ve bir kopuşu sağlayacak bir parti arayışını da ifade etmiştir. Bu anlamda diyebiliriz ki ’71 devrimci çıkışı aynı zamanda kendi içinde bir krizi de ifade etmektedir. Bu kriz kitlelerin bağrında oluşacak ve tarihte zorunluluk olarak ortaya çıkacak olan proletarya partisidir. Onun ideolojik ve politik güzergâhında halk kitleleri içinde ortaya çıkan bir komünist önderin ellerinde filizlenmesi ve şekillenmesi ülkemiz devrimci tarihi açısından bir dönüm noktasıdır.

Açık ki, bu kopuşun temel kaynağını Marksizm’in evrensel ruhu oluşturmakta ve bu ruh Kaypakkaya’nın bilincine zuhur etmektedir. Kaypakkaya’nın toplumsal pratiği, kitleler içinde alazlanması onun Marksist bilincini şekillendirmiş ve bir komünistin mahir ellerinde Türkiye proletaryasının öncü müfrezesine dönüştürmüştür. Kaypakkaya yoldaş her şeyden önce ülkemizde Marksizm’in temsiliyetini taşımakla beraber aynı zamanda Marksizm’in kitlelerin bir silahı, proletaryanın bilinci ve onun varlık zemini olduğunu göstermiştir.

Proletaryanın biricik bilimi olarak Marksizm, tarihsel olarak birçok evrede değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Dolayısıyla onu savunmak aynı zamanda ona yönelen revizyonizme karşı da mücadele anlamına gelmektedir. Mehmet Demirdağ yoldaşın “içeride ve dışarıda sınıf mücadelesini yürüt” talimatı, bahsini ettiğimiz bu düzlemi işaret etmektedir. Burjuva ideolojilerin bombardımanına maruz kalan Marksizm’in iç parçalanmalar yaşamasına rağmen her seferinde bir kopuş ile ortaya çıkması, onun yıkılmaz bir kale olduğunu ifade ediyor. Gerek kitle hareketleri içinde gerekse de politik organizasyonlar içinde ortaya çıkan ve çıkacak olan sapmalar karşı Marksizm’in sadık öğrencisi olmak bugün ülkemiz şahsında İbrahim Kaypakkaya ile bütünleşme ve onun ardıllarına miras olarak taşınmaktadır. Dolayısıyla bugün ülkemizde komünist devrimcilerin omuzlarındaki yük dünyayı değiştirme ve onu omuzlama kılavuzunun yüküdür. Bu, çok anlamlı bir pratiği ifade ediyor. Kaypakkaya yoldaş bu değişimin, kopuşun ve örgütlenmenin adıdır. O Marksizm’in sadık öğrencisidir. Diyalektik materyalizmi savunmak ve kavramak  aynı zamanda konjonktürel duruma göre kendini yenilemek ve değiştirmek üzerine kuruludur. Bu aynı zamanda Mao Zedung’un “sosyal pratik sizi yadsıyorsa fikirlerinizi değiştirin”  kapsamında fikirsel değişimlerin ve şiddetli bir sarsıntı içinde  kopuşun talimatıdır. Bu kopuş aynı zamanda devrimcileşmenin yoludur.

Komünist Partisi çelişkiler üzerinden yükselecek, kitlelerin çıkarlarını devrimci süreç içinde örgütleyecek burjuvaziye karşı bir silaha dönüştürecek ve bunları yapmak adına diyalektik materyalizm ile donanacak bir araç olarak öne çıkmıştır. Bu müfreze politika ile bilimi birbirinden ayıran, politikanın özgün yanını ortaya koyan, işçi sınıfının devrimdeki rolünü tanımlayan, politika ile şiddet arasındaki bağıntıyı ortaya koyan ve tüm bunların yanı sıra Marksizm’i mevcut bulunduğu ülkedeki mercisi olarak onu her türlü tasfiyeci düşünceye karşı savunacak bir noktada durmak zorundadır. Bunun için mevcut kadroların politik devrimciliği öne çıkması zorunludur.  ’71 devrimci çıkışı içinde kendine Marksist diyen birçok akım mevcuttur. Türkiye’de 1971’de politik devrimcilik söz konusu olsa da esas olarak bir kopuş söz konusu değildir. Ancak politik olarak Marksist olmak kurulu düzenden görüşleri ile kopmayı gerektirmektedir. Somut koşulların somut tahlili ve buna uygun olarak devrimci eylemini ortaya koymak gerekmektedir. Kaypakkaya yoldaş ve onun elinde çelikleşen proletarya partisi ülkemizde Marksizm Leninizm ve Maoizm’in temsiliyetini taşımaktadır. Bu anlamıyla Kaypakkaya yoldaş ülkemizde diyalektik materyalizmin simgesi devrimin ideolojik politik ve örgütsel düşüncesidir.

Kaypakkaya yoldaşa dair yapılacak en önemli tespitlerden bir tanesini de onun uzlaşmazlığı teşkil etmektedir. Onun uzlaşmazlığı, basit bir karşıtlıktan öte sınıfsaldır ve onun teorik tutumunun ve pratik devrimciliğinin de belirgin özelliklerinden birisidir. Kaypakkaya pratik hayatta kendisini revizyonizmden kalın çizgilerle ayırmak ve ideolojik mücadele ile göstermektedir. Bu temelde Marks ve Engels’in dönemin politik hareketleri karşısındaki konumlanışı ve enternasyonal içerisindeki ideolojik mücadeleleri Marksizm’i keskin hatlarla revizyonizmden ayırmaktaydı. Marksizm’e içkin bir devrimci kopuş karakterinin bir diğer durağı ise Lenin olmakta, Rusya’da Menşeviklerle, sosyalist devrimcilerle, daha sonraları ise Buharincilerle ve diğerleri ile yürütülen ideolojik mücadele Marksizm’e hem bulunduğu coğrafyada içkin bir karakter kazandırmakta hem de onun bütünselliğine katılım sağlamaktaydı. Mao ise, SBKP’nin revizyonistleştiği ve “barışçıl geçiş” görüşlerini bayraklaştırdığı bir dönemde devrimci savaş seçeneğini sunmakta ve dünyanın “fırtına merkezlerinde” yangını büyütmeye çağırmaktaydı, ek olarak Mao, devrimci dönüşümün merkezine kitleleri oturtarak KP’deki yozlaşmanın karşısına diyalektiğin negatif kutbunu yaratmakta ve çelişkiyi, devrimciliğin sabiti yapmaktaydı.

İbrahim Kaypakkaya yoldaş tam da bu temelde kendisini üretmekte, MLM biliminin önderlerinin izinde, uzlaşmazlığı sınıf mücadelesinin hizmetinde ve keskin ideolojik mücadelenin içerisinde konumlandırmaktadır. Onun pratik ve ideolojik mücadelesi, bulunduğu her alanda Marksist görüşleri hakim kılmanın adı olmuş, üzerinde hareket ettiği zemin tıkandığı yerde, o yeninin yaratıcısı olmuştur. Özellikle TİİKP ile yürüttüğü ideolojik mücadele, çağdaşı hareketlere yönelik değerlendirmeleri bu temelde anlam kazanmaktadır.

Kaypakkaya yoldaş Türkiye’nin somut koşullarını incelerken Marksizm’in inceleme yöntemine sadık kalmış ve onu somut şartlar üzerinde kullanarak onu bugüne kadar getirecek ve gerçekliğinden ödün vermeyecek bir çizgi ile bizlere sunmuştur. Aydınlanmacı yaklaşımların bu açıdan Kaypakkaya’yı anlayamaması ve onu anmaması bu açıdan gayet anlaşılırdır. Zira Kaypakkaya Türkiye’de sınıfların tahliline sınıfsal özü yakalayarak yapmış ve bugün birçok düşünce akımlarını yadsıyacak bir önder olarak ortaya çıkmıştır. Kaypakkaya’yı kabul etmek bu açıdan her şeyden önce bir reddediştir. Yani ateşten bir gömleği giymektir. Kaypakkaya’yı kavramak ise ateşten gömlek olmaktır. Kaypakkaya yoldaşın ideolojik politik çizgisi ve onun tahlillerinde ortaya çıkan verili durum bugün birçok anlamda bir felsefeye sahiptir. Kaypakkaya’nın inceleme yaklaşım tarzına baktığımızda olgulara nasıl yaklaşılacağını somut veriler üzerinden görme fırsatı buluruz. Bu inceleme tarzı yabancısı olmadığımız diyalektik materyalizmin ta kendisidir.

En başından belirtelim ki Kaypakkaya’da tarihin Marksist analizi vardır. Buna birkaç örnek vermekte fayda var. Bu her şeyden önce Kemalizm’in sınıfsal analizidir. Kaypakkaya tarihsel incelemede dahil olmak üzere oldukça titiz bir analizle karşımıza çıkmaktadır. Bu Kaypakkaya yoldaşın tarihi ve Kemalizm’i incelemesinde düz bir mantığın ve aydınlanmacı bir bakışın olmadığını göstermektedir. Yani Kaypakkaya Kemalizm’in sınıfsal analizini yaparken “hilafet ve Saltanat’ın lağvedilmesi, şeriat kanunları yerine medeni kanunların benimsenmesi, medrese, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Arap alfabesinin yasaklanması kılık-kıyafet devrimi, kadına seçme-seçilme hakkının verilmesi” gibi konuları tartışma konusu dahi yapmadan onu hakim sınıfların askeri faşist ideoloji olarak tanımlamaktadır. Kaypakkaya yoldaşın resmi ideolojiye yaklaşımı olaylar değil olgular eksenlidir. Dolayısıyla Kaypakkaya  kavramak Marksizm’i kavramaktır esasta. Ancak burada özellikle dikkat çekmek istediğimiz nokta Kaypakkaya yoldaşı anlama konusunda ortaya konulan argümanların Marksizm’i kavramak değil Kaypakkaya yoldaşın Marksizm’i kılavuz edinerek ortaya koyduğu tespitleri bilmek-ezberlemek olarak anlaşılmaktadır. Bu, Kaypakkaya’ya yapılan çok önemli bir haksızlıktır.

Sonuç olarak Kaypakkaya yoldaş her şeyden önce meselelere yaklaşımda diyalektiğin bir temsiliyeti ile ortaya çıkmıştır. Her şeyden önce Kaypakkaya yoldaşın komünist kimliği Marksizm’e sadakati ve onu bir eylem kılavuzu olarak ele alması ile tanımlanmalıdır. Bu açıdan Kaypakkaya yoldaşı anlamak Marksizm’i kavramak anlamına gelmektedir ve esas işaretin buraya yöneltilmesi gerekmektedir. Kaypakkaya yoldaşı andığımız 44. yılda onu anlamanın ve kavramanın yollarını yaratmanın tartışmalarına sıklıkla sarılmalı ve komünist kimliğin mayalanmasında onu kılavuz edinmeliyiz.

39054

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

"Güleç yüzlü yiğit komünist şehit düştü" Osman Oğuz

Kapkara, zapzayıf bir adamdı, dışarıdan bakınca. Ama koca cüsseli olanı bile öyle bir sarardı ki karşılaştığında… Hani, “Ne çelikten irade kardeşim!” dersin ya bazılarına, öyle biri işte. Dosta candan güler, gülmek diye buna denir; düşmana ser verir, sır vermez.

İslamcı faşist diktatörlüğün korkusu

Adı resmileşmemiş, ama fiiliyatta TC artık islamcı faşist bir diktatörlüktür. Egemen sınıflar arasında bu konuda bir anlaşmazlık var. Ancak, gelişmeler bunun resmi bir hal alacağıdır.

Mussolini, Hitler ve Franco, faşizmi açıktan savundukları gibi, Erdoğan ve arkasındaki sermaye ise, açıktan “islamcı” bir iktidarı savunuyorlar. Meclis Başkanları bunu açıktan dile getirdiği, Erdoğan ve diğerleri ise teyit etti. Teyit etmelerine de gerek yok, 14 yıllık savunu ve uygulamaları islamcılığı bütünüyle yerleştirmek ve Suudi Arabistan benzeri Selefi iktidar kurmaktır.

79-ԵՐՈՐԴ ՏԱՐԵԼԻՑԻՆ ԱՆԻԾՈՒՄ ԵՆՔ ՏԵՐՍԻՄԻ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹՅՈՒՆԸ:

79.YILINDA DERSİM TERTELESİNİ LANETLİYORUZ !

Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani, Alevi, Ezidi halklarına mensup farklı etnik ve inanç sahibi toplulukların bir arada yaşadığı coğrafyamızda yüzyıllardır hiçbir zaman kan, gözyaşı ve acı eksik olmamıştır. Zulüm, bugün bile mazlum halkların kanları ile sulanan topraklarda en koyu ve vahşi şekilde devam etmektedir.

Parti biziz /Halil Ahmet

Belki biz olmayacagiz ama bu celik aldigi suyu asla unutmayacak,Ibrahim kaypakkaya.

Sorunlari cözme tarzimiz olaylara olgulara bakis tarzimiz ve bunlar arasindaki iliskiyi ele alisimiz nasil olmalidir.

Dogaldirki yazinin basligindanda anlasilacagi gibi parti biziz .Biz partiyiz ve dogal olarak partinin ele alinisi ve degerlendirilmesi parti onderligi ve cizgisinden bagimsiz olarak ele alinip degerlendirilemez.

Faşizme Karşı Direniş, Serhildan!

Faşist Kemalist Diktatörlük başta Kürt ulusu olmak üzere parolası mücadele ve direniş olan tüm halk kesimlerine azgınca saldırmaya devam ediyor. Hâkim sınıf kliği AKP sistemli baskı ve sömürü politikasına, katliam, gözaltı ve tutuklama terörüne geride bıraktığımız iki seçimle (7 Haziran-1 Kasım) birlikte hız kazandırmış, Kürt ulusuna, işçi ve emekçilere, kadınlara, çocuklara, LGBTİ’lere, doğaya ve yaşama karşı teyakkuza geçerek yeni bir saldırı dalgası başlatmıştır.

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

PARTİ VE KAYPAKKAYA ÇİZGİSİNE SAHİP ÇIK, TEORİK TEMELLERİNİ GÜÇLENDİR, ONU KAVRA ve GELİŞTİR

Partimizin kurucusu şahsında amaç ve araç, hedef ilişkisi bağlamında kuracağımız analiz-sentez ilişkisi bizim sorunu nasıl ele alacağımızla direk ilintilidir. Tarihsel olarak olaya baktığımızda İbrahim Kaypakkaya (İK) sıradan bir devrimci önder değildi. Onu komünist yapan doğrudan savunmuş olduğu ve yaptıklarıydı, yani teori ve pratik bütünlüğüdür.

Bir ikiye bölünür / Halil Ahmet

Herşey bir çelişkidir. Bu Maoist felsefi tanımdan yola çıkarak soruna bakarsak olayları ve olguları ve bunların arasındaki iç bağlantıları doğru bir şekilde kurabiliriz.

“Hareketin kendisi bir çelişkidir veya bir ikiye bölünür” Maoist felsefi yaklaşımını nasıl ele almalıyız? Başkan Mao’nun bu noktadaki ML’ye yaptığı katkılardan biri olarak felsefe alanında çelişki yasası olduğu gerçeği de herkes tarafından kabul edilmektedir.

“Bir ikiye bölünür ama asla iki birleşip bir olmaz. İkiyi bir yapmak revizyonistçe bir yaklaşımdır.” (Mao Zedung)

TKP/ML – TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI: 24 Nisan devrimin zorlu ve onurlu yoludur!

Savunduğu devrim öğretisiyle burjuva-feodal devletin soluğunu kesen kıvılcımı-aleve, alevi tüm ülkeye yaymaya çalışırken sadece gerçeğin sesine ve gerçeğin izinde yürümeye çalışan Kaypakkaya yoldaş işçi sınıfının ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımızın önderi olmaya devam ediyor. Kaypakkaya yoldaşın devrim ve örgüt öğretisi, işçi sınıfının kazandığı ve sahip olduğu en ileri devrimci öğretidir. Ülkemizde hiçbir teori, hiçbir düşünce ve strateji Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu kurtuluş yolu kadar gerçekçi, uygulanabilir ve güvenilir değildir.

TKP/ML MK : 44.YILIMIZDA ŞAN OLSUN İHTİLALCİ PROLETER ÇİZGİMİZE!‏

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif…

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü…”

Yoldaşlar,

Partimiz TKP/ML kuruluşunun 44. Yılını kutluyor. Partimiz, Önderimiz İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Şafak Revizyonizme karşı ideolojik-politik temelde örgütsel mücadelenin sonucu olarak 24 Nisan 1972’de tarih sahnesindeki yerini aldı.

Tarih Tanıktır: 24 Nisan’da Kaypakkaya Çizgisinin Doğuşuna

Yüzyılda Ülkemiz iki önemli tarihi zelzeleye tanıklık etti. 24 NİSAN. Öyle ki, her iki toplumsal olay tarihimizde silinmez ve silinmeyecek izler bıraktı. Hele ki bu silinmez tarihi olay aynı güne denk gelmişse - ki öyle- bir o kadar daha önemli ve de değerlidir. Tarihimizde bazı yaşanmışlıklar vadesi dolduğunda unutulur, tarih sahnesinde silinip giderler. Ve kendi kendini tasfiye ederler.

Sayfalar