Perşembe Nisan 25, 2024

"Güleç yüzlü yiğit komünist şehit düştü" Osman Oğuz

Kapkara, zapzayıf bir adamdı, dışarıdan bakınca. Ama koca cüsseli olanı bile öyle bir sarardı ki karşılaştığında… Hani, “Ne çelikten irade kardeşim!” dersin ya bazılarına, öyle biri işte. Dosta candan güler, gülmek diye buna denir; düşmana ser verir, sır vermez.

İnsan, dostunun ardından övgücülük yapmaya utanıyor. Eksiklik, yanlışlık, yetmezlik, yeteneksizlik, ne dersen de işte, başın öne eğiliyor. Ama öyle geliyor ki, o anlatmamızı isterdi, ne gördüysek. Onunla ilgili yazılan, bir tek baş koyduğu insanlık kavgasına ant içilen bildiriler ve düşmanın kapkara puntolu haberleri olsun istemezdi sanki.

Aynı okulda, aynı fakültede, “komşu stantlarda” okuduk Haydar’la. Hemen hemen her gün gördük birbirimizi uzun süre. Her gün, sanki daha bir önceki gün görmemiş gibi sımsıkı sarıldık, ağız dolusu güldük. Çay komünü diye stant başındakilerden fazladan birkaç kuruş para toplayıp gazeteye üç beş arttırdık diye mutlu olduk. Uzun, çok uzun konuştuk memleket hakkında. Bir demlik çayı önüne koysan, bir başına içer, konuşur, içer, dinlerdi zaten.

Acayip bir adamdı. Hani, kumaşı zor bulunur, “Ulan bu devirde böyle adamlar kaldı mı” türü adamlardan. Her açıdan hem de. Ben fırsatını bulsam okulun her yerinde kopya çekerdim mesela, Haydar hayatta çekmezdi. Bir keresinde konuştuk da bunu. Yaptığı ya da yapmadığı hiçbir şeyden öyle çok övgüyle bahsetmedi Haydar, biraz sıkılgan, “Çekmem” diyordu, “Ne olursa olsun, devrimciye yakışmaz.”

Bir yerde çay içsen, bir şey yesen, öldür allah hesabı ödetmez. Kızsan, bozulsan, “Vallahi yoldaş, bir sürü param var” der gülerek. Bağımız koptuğundan bu yana, “Bir sürü param var” diyorum ben de her yerde. Her dediğimde Haydar eli, yüzü, gözüyle gülüyor gibi sanki.

Bağlama çalmayı öğreniyordu Haydar. Bayağı da ilerletmişti hem de. Söylemezdi, yalnız çalardı. Durup durup aynı şarkıya dönerdi sanki: “Vartinik burası, mirik mezrası/ Kan içinde yatar Ali Haydar’ım…”

Bir de Ahmet Muharrem Çiçek’in ardından söylenen marşı, gitmeden önce hem mırıldanır hem bize geldi mi açıp dinlerdi hep: “Bas gerilla, bas tetiğe/Biraz daha ileriye/Parça parça iktidarı/al kırlardan şehirlere…”

Kafasına koymuştu gitmeyi. Hiç söylemedi doğrudan, ama anlatmak ister gibiydi. Önce şekeri, sonra ekmeği kesti. “Talim mi yapıyorsun, hayırdır” diye takılana, “Yok ya, benden gerilla mı olur” gibi şeyler söyleyip geçiştirdi. Ama basbayağı iradesiyle savaşıyordu işte. Gerçi çok gerek de yoktu. “Bir hırka, bir lokma” bi adamdı Haydar. Yerde oturur, yerde uyurdu. Dersim’in kıtlık görmüş yoksul köylüsünün -hem de Xiranlıların- azmi, direnci, inadı… Olduğu gibi Amed merkezinin apartmanına gelip oturmuştu. Köydeki babasıyla çelişkilerini de anlatırdı, gülümseyerek.

Neler konuştuk daha Haydar’la, neler tartıştık. Örgütü bir ara, bizim örgütle “Dersim’de selamı sabahı kesme” kararı aldığında bile, gizliden güldük, eğlendik. “Dersim şehir sınırını çıkalım da bi çay içelim” diye takılıp gülüşüyorduk.

O yıllarda sormadık, sormak olmazdı ama tahminimce “Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği” (TMLGB) çalışması yürütüyordu. Bir konuşmamızda, “İllegal alan eksikse, çalışmanın ayaklarından biri kopuktur, yürümez” demişti. Bir süre sonra telefon kullanmamaya başladı. Sonra Amed’den ayrıldı. Önce Erzincan’da, sonra Dersim’de olduğunu duydum. Dersim’e son gidişimde de bir yerlerde karşılaştık, “Hadi gel sana bi patila ısmarlayayım” dedi, tabii yine “bir sürü parası vardı.” O sarılmanın başka olduğunu çok iyi biliyordum. Bu kez elinin bir başka sıktığını, yüzünün bir başka güldüğünü.

Haydar neşesini, insancıllığını, fedakarlığını bir kavgayla birleştirerek güzelleştirdi. Her adımına, her cümlesine sirayet eden, o kavganın parıltısıydı. Onu kavgadan gayrı görmeye, bilmeye, anlamaya çalışmak, hiçbir şey değilse, beyhude bir çabadan başkası olmaz. O, bir TKP/ML TİKKO gerillası olarak düştü toprağa. İbrahim Kaypakkaya’nın genç ama derinlikli, mütevazı ama öncü, öfkeli ama güleç duruşu, o güzel yüzü, Haydar’a da bulaşmıştı. “En büyük kahramanlığı bile sıradan bir işmiş gibi yapanların” neslinden bir komünist olarak direndi, yoldaşı Murat Tekgöz’le birlikte şehit düştü Haydar. O anda bile eminim, çok eminim, “Önce yoldaşlarım” dedi hep, önce yanındakini, diğerini kurtarmaya çalıştı. Bu, Haydar’ın iyiliği değildi yalnız, “dünyayı temellerinden sarsan kavganın” kültürü, mayasıydı.

Haydar’ın ardından Partizan, “Dersim’de yaşanan bu sürecin Cizre’de, Sur’da Nusaybin’de, Silopi’de, Gever’de başlatılan öz yönetim direnişine karşı devletin almış olduğu tavrın bir parçası olduğu açıktır. (...) Devrimci dayanışma zorunluluğunun açığa çıkardığı görevlere sarılan bütün devrimci, yurtsever güçlere yönelen bu saldırılar; dayanışma ısrarını kırmak için halkımıza yönelen saldırılara karşı kurulan ortak barikatlara duyulan nefret ve kinin bir sonucudur” demiş. Evet, Haydar, Amed’de kaldığı her günde, Kürt halkının mücadelesine omuz verenlerden oldu hep. Bizim aykırı tavırlarımız, farklı fikirlerimiz oldu; onun, onların olmadı. Her gün stant masasını sırtlanıp İşçi-Köylü gazetesi dağıtan Haydar, seçim günlerinde kentin dört bir yanında ev ev gezenlerden, barikat günlerinde elinde taşla, molotofla direnenlerdendi. “Köy çalışmalarına” gider, çökelek-ekmek bir de sohbet karşılığında yoksul halkın tarlalarında çalışırdı. Ektiği son tohum, kendi hayatı oldu.

Şimdi onu uğurlamak için çok sevdiği şarkının sözlerinden başka şey gelmiyor aklıma:

Korkusu yok idi patron ağadan

Ağalara korku saldı dağlardan

O bir tohum idi, düştü topraktan

Filiz filiz büyür Ali Haydar’ım

43568

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar