Cumartesi Mayıs 18, 2024

Kürtler savaş istemiyor

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Sayın Cemil Bayık: “Biz Türkiye halklarına duyduğumuz saygıdan dolayı yeniden silahlı mücadele başlatmak istemiyoruz”, diyor ve ekliyor; “ ama bu süreç de, Türkiye için son bir şanstır.”

Dikkat edilirse burada saygı halklara, şans ise devlete oluyor.

Bu açıklamadan da anlaşılıyor ki Kürtlerin ezici çoğunluğunun destek verdiği PKK, halkların kardeşliğini esas alıyor. Yani bırakın Kürdistan ve Türkiye halklarına olan saygıyı, burada Türkiye’ye Suriye ve Irak’ta yaşanan savaştan dolayı zorunlu olarak gelen halk ve inanç mensupları da bu saygının muhatapları ve asıl sahipleri oluyor.

Sayın Öcalan başta olmak üzere Bayık ve diğer tüm KCK’li yetkililer, Türk’ün Kürt ile Kürdün Arap, Türkmen, Süryani, Ermeni, Laz, Çerkes ve diğer halklar ile kardeşçe yaşayabileceği ortak bir vatan için devlete bir şans tanındığını ısrarla vurguluyorlar. Bunun yolunun da ancak ve ancak halklara ana sütü gibi hak olan haklarının tanınmasından geçeceğini söylüyorlar.

Diğer bir deyişle Müslüman’ın Camisi varsa Alevi’nin de Cem evi olmalı. Türkiye’de Türkçe, İngilizce, Fransızca anadilde eğitim varsa Kürt ve diğer halkların da olmalı ki Fransız ve İngiliz’in dışında Türkiye’de yaşayan diğer tüm halklar, toprağın asıl sahipleridir.

Urfa’da Cami varsa Cem evi, Cem evi varsa Kilise ve Havra olmadan da olmaz.

Kürtler son yüz yılını katliamlar yüzyılı olarak anıyorlar; zalim devletleri demokratikleştirmek ve artık kan akmaması için de daha fazla demokratik mücadele yürütüyorlar. Dersim, Zilan ve daha birçok katliam unutulur mu? Unutulmaz elbet ancak buna rağmen temiz bir sayfa açalım diyorlar.

1993’ten bu yana Sayın Öcalan tarafından başlatılan Kürt sorununa hakikatli çözüm mücadelesi akametler ile yirmi bir yıldır devam ediyor. En son 2013 Newroz’u ile başlayan yeni sürecin Öcalan ve PKK tarafınca -Kobanê katliamının yaşandığı bugünlerde bile olsa- devam ediyor olması halklar ve Türkiye açısından oldukça önemli ve olumludur. Ancak Türk devleti ve AKP hükümetinin politikaları sonucu PKK tarafından ilan edilen ateşkes ve iyi niyetler hem istismar ediliyor ve hem de karşılık bulmuyor. Öyle ki bir taraftan Türk ordusu pusu kurup savaş uçaklarını da Medya savunma alanları üzerine göndererek gerilla katliamı yapmak isterken, diğer taraftan AKP hükümeti de Kuzeyde Hizbullah, Rojavada IŞİD’e destek vererek Kürt halkına karşı açıktan bir savaş yürütüyor.

Sırf barış süreci akamete uğramasın diye başta PKK’nin kurucu kadrolarından Sakine Cansız ve arkadaşları olmak üzere yüzlerce yiğit ülke evladının toprağı susuz kaldı. Sırf iç savaş çıkmasın diye hep Kürt halkı ve enternasyonalist devrimcilerin kanı aktı. Yetmiş üçüncü fermanı çıkan Êzidi Kürt halkı katliamlardan geçirildi, yurtlarından edildi, kadınlarına AKP’nin desteklediği IŞİD terör örgütünce tecavüz edildi ve köle pazarlarında haraç mezat satıldı. Ha keza AKP tarafından desteklenen IŞİD terör örgütünün saldırıları sonucu Kobanê yerle bir edildi, binlerce kadın, erkek, bebek, genç ve yaşlı demeden katledildiler.

Her şeye rağmen eğer Kürtler Türkiye halklarının yüzü suyu hürmetine Türk devletine bir şans tanıyorsa bütün Ortadoğu bu şansı iyi değerlendirmelidir; zira Hegemon devletler hala emellerine ulaşmış değildirler.

 

14.11.2015

mehmet_serhat_polatsoy@hotmail.com

77752

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Sayfalar