Çarşamba Mayıs 22, 2024

Kobanê'de Kürt ulusal hareketi emperyalizm'in siyasal gericiligi ile kusatiliyor!

(IŞ)İD’in Kobanê kuşatması, Kürt siyasi hareketleri arasındaki ve Kürtlerle emperyalizm ve bölge egemen güçleri arasındaki ilişkilere yeni bir siyasi zemin sunmaktadır. Bu gelişmeler; bir yandan Rojava’da oluşan Kürt kazanımlarının meşruiyet alanını genişletirken, diğer yandan Kürt ulusal birliğine olanak sunmaktadır. Ancak bu gelişmelere eklenmesi gereken bir nokta daha vardır. O da Kürt ulusal kazanımlarına yönelik emperyalizmin kendi siyasi hesaplarıyla müdahale etmede büyük olanaklar bulmasıdır.

Bir süredir (IŞ)İD’in gerek Irak’ta ve gerekse Suriye’de, Kürt kazanımlarına karşı güttüğü düşmanlık açık bir savaşa dönüştü. Irak Kürdistan’ında Şengal, Mahmur gibi yerleşim yerlerine yönelik saldırılar Erbil’in kapısına kadar dayanmış ve Barzani’nin (KDP) tehlike çanlarını duymasını sağlamıştır. Bu saldırılara karşı PKK’nin dayanışma tavrı belirleyip aktif şekilde güçlerini savaş alanına sevk etmesi, bir süredir Kürtler arasında süren politik gerginliği yumuşatmış, ulusal dayanışma ruhunu pekiştirmede ileri adımlar atılmasının yolunu açmıştır. En azından bu süreçten sonra politik gerginlik ve çatışma kısmen yerini dayanışma ve birliğe bırakmıştır. (IŞ)İD’in son Kobanê saldırısı ise bu niteliği daha belirgin hale getirmiştir. Kuşkusuz PKK ve Barzani arasındaki politik rekabet ortadan kalkmış değildir. Oluşan ulusal dayanışma ruhu ve pratik adımları aynı zamanda karşılıklı olarak tarafların politik yönelimlerini aşındırma ekseninde yürüyen bir mücadeleyi de içermektedir. 

Kobanê Direnişi’nin Kürt Örgütlerine Armağanı!

Türkiye Kürdistanı Kürt Ulusal Hareketi PKK ile Irak Kürdistanı Kürt Ulusal Hareketlerinden biri olan KDP ve diğer Kürt hareketleri (YNK ve diğerleri) arasında yürüyen “ulusal birlik” çalışmaları bir süredir inişli çıkışlı bir seyir izlese de zaten yürümekteydi. Ancak bu çalışmaların esasen krizlerle tıkandığı, aksadığı ve kayda değer ilerlemeler gösterilemediği bilinmektedir. Burada tarafların siyasi çizgileri, müttefiklik ilişkileri, bölge gericiliği ve emperyalizme yaklaşımları da bu krizlerin bir sebebi olarak ortaya çıkmaktaydı. Barzani’nin TC ve ABD emperyalizmine fazlasıyla angaje olan ve işbirliği şekline bürünen siyasi hattı sorunların ana kaynağı olmaktaydı.

Kobanê’nin boğazına dayanan (IŞ)İD bıçağı, burada gösterilen Kürt direnişi ve geniş kamuoyunda oluşan kaygı, endişe ve duyarlılık, bu Kürt örgütlerini de bir birine daha fazla yakınlaştırmış durumdadır. Bu sadece dayanışma mesajları ile sınırlanmamıştır. Somut adımlara da dönüşmüştür. Barzani’nin bir süredir TC ile organize bir şekilde Rojava’daki kazanımlara yönelik düşmanlığı, hatta bunun sınıra hendekler kazılmasına kadar vardırılan pratik adımları şimdiden berhava olmuş, durum tam tersine dönmüştür.

Düne kadar Irak Kürdistan’ına girilmesine dahi izin verilmeyen, PYD Başkanı Salih Müslüm'e açık davet yapılarak, S. Kürdistanı siyasetinin ulusal birlik politikası ekseninde şekillendirilmesi daveti yapılmıştır. I. Kürdistan’ının Duhok kentinde 14 Ekim’de Barzani’ye yakın ENKS ile Rojava’da iktidarda olan TEV-DEM ve PYD yetkilileri arasında, Barzani önderliğinde toplantılar yapılmıştır. Bugüne kadar kaydedilemeyen ulusal birlik ve ortaklık tutumunun ilk nüveleri bu toplantıda ortaya çıkmıştır. Bu güçler arasında ortak bir siyasi komite kurulmasına bunun görev ve yetkilerinin büyük oranda ortak bir mutabakatla belirlenmesi sonucuna varılmıştır. Bu gelişmeler üzerine Rojava Kantonları resmen Barzani tarafından tanınmıştır.

Kapkaççı Emperyalist Müdahale!

Kobanê’ye yönelik saldırı Kürtlerin kendi arasında bu gelişmeleri yaratırken bu sürecin önemli bir parçası da emperyalizmin tutumu ve yaklaşımıdır. Kobanê’de ortaya konulan direniş ve direnç (IŞ)İD’in şehir merkezine girmesiyle birlikte emperyalist koalisyonunun bombardımanının yoğunlaşmasını da getirmiştir. Bu aşamaya kadar (IŞ)İD hedeflerinin bombalanmasında hareketsiz olan bu gerici koalisyon, bu evreden itibaren YPG güçlerinin verdiği koordinatlara yönelerek (IŞ)İD hedeflerini vurmaya başlamıştır. Büyük gericilik kendi eseri olan küçük gericilik (IŞ)İD’e yönelik Kobanê’deki hava saldırılarına da şanına yakışır şekilde “özgür irade” adını verdi. Bu isimlendirme ise (IŞ)İD’in Kobanê’de gerilediğine dair PYD açıklamalarına paralel zamanda yapılmıştır.

ABD emperyalizmi, siyasal ve askeri gericiliğini gerçekleştirirken böylesi şatafatlı ve albenili isimlendirmeler yapmaktan geri durmaz. Şimdi tam da Kobanê’de gerçekleşecek bir kazanıma kendi siyasal gericiliğini enjekte etme operasyonu yaptığını görmekteyiz. Kobanê’nin kuşatılmasına ve saldırıya uğramasına son haddeye kadar hiçbir duyarlılık göstermeyen emperyalist güçlerin bu hamleleri kuşkusuz hem olası Kobanê zaferinde rol çalmak hem de burada dört bir yandan çevrilmiş ve yalıtılmış Kürtlerin kendilerine daha fazla mahkûm olmasını sağlayacak zemini yaratma hesabından ileri gelmektedir. Ki gerek PYD gerekse de Kürt Ulusal Hareketi; (IŞ)İD ile ortak mücadele yürütülmesi, Kobanê’ye bu şekilde yardım edilmesi çağrılarını kamuoyuna açık bir şekilde yapmıştır.

Kobanê’nin bu zor durumunda Barzani’nin ve emperyalizmin Kürt Ulusal Hareketi'nin kendileri için tehlikeli gördükleri politik hattını törpülemek, kendi sistemlerine daha güçlü angaje etmek için faydalanma siyaseti güttükleri açıktır. Siyasal gericiliğin ve özellikle emperyalizmin hiçbir desteği karşılıksız yapmayacağı, büyük hesaplarından bağımsız düşünmeyeceği açıktır. Kobanê’nin yardımına koşması da bölgesel hesapları ve özelde Kürtlere dönük politikasından bağımsız değildir. Bu yardımı basit bir (IŞ)İD karşıtlığının oluşturduğu paydaşlık olarak görmek meseleyi fazla basite almak olur. Bu yardım Kobanê kuşatmasının püskürtülmesine yardımcı olduğu kadar aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi’nin illüzyonla emperyalist gericilik tarafından daha kapsamlı kuşatılması olarak da görülmelidir. Bu yardım Kürt ulusal hak ve özgürlüklerine yönelik emperyalizmin siyasal köleleştirme operasyonudur aynı zamanda.

Kürt Ulusal Hareketi’nin Kesilmeye Çalışılan Damarı!

Gelişmeler bununla da sınırlı kalmamıştır. ABD Dışişleri Bakan Sözcüsü Jen Psaki 17 Ekim’de PYD ile doğrudan görüşmelere başlandığını da ifade etti. Buda Kürt Ulusal Hareketi’yle emperyalizmin resmi düzeyde görüştüğüne dair bir ilk niteliği taşımaktadır. PYD Eş Başkanı Salih Müslim, 15 Ekim’de Barzani ile Duhok'ta yapılan toplantı arasında Türkiye sınırında tampon bölge girişimine karşı; “Eğer bir girişim olacaksa bu Birleşmiş Milletler öncülüğünde olmalı. Bu durumda saygı duyarız” diyerek Kürt ulusal kazanımları için tehlikeli söylemlere de bir kapı açmıştır. Aynı toplantıda Barzani “Uluslararası güçlerin, Kobanê’ye verdiği destekleri Erbil’e yapılmış gibi görüyoruz. Kobanê’nin savunulması somut adımlara bağlıdır. Koalisyon güçlerinin desteğini sürekli hale getirmemiz için çabalarımızı birleştirmeliyiz” diyerek olası Kürt ulusal birliğinin temel siyasal destek gücüne dairde açık bir beyanda bulunmuştur.

Barzani’nin Kürt ulusal hak ve özgürlüğü için tehlikeli ve zehirli siyasal çizgisi, içinden geçilen koşullarda kendine koşturacak bir alan bulmuştur. Asıl mesele ise bu iklimde Kürt Ulusal Hareketi’nin bu çizgi ile hangi siyasal hatta mücadele edeceği ve emperyalizmle ilişkisinin niteliğinin ne olacağıdır. Kobane’de daralan ve kendine destek güç arayan Kürt Ulusal Hareketi önderliği doğal olarak baş çelişki olan (IŞ)İD’i püskürtmek için taktik bir politikayla emperyalist güçlerle yakınlaşmaya kendini mecbur hissedebilir. Aynı şekilde bu zemini uzun zamandır yakalamaya çalıştığı ulusal birlik politikası içinde kullanabilir. Ancak özellikle oyunun içinde emperyalizmin artık doğrudan olduğu, müdahil olarak yer aldığı koşullarda kazanımlarını koruma, alanını genişletme siyasetinin sınırlarının nasıl belirleneceği belirleyicidir.

Kobanê’nin oluşturduğu yeni koşullar aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi’nin tehlikeli bir dansa tutuştuğu zemindir. Kuşkusuz şu an için emperyalist politikalara teslim olduğu, bu sisteme angaje olmada güvenceler verildiği söylenemez. Bugün için baş tehdit olan (IŞ)İD saldırganlığına karşı, bu gücün karşısında olduğunu ifade eden herkesle çalışabileceğini söylediği bir siyaseti hayata geçirmektedir. Bu bir taktik politika olduğu sürece Kürt hareketinin siyasal niteliği ve yönelimine dair yeni bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak bugün ortaya çıkan durumun, belirlenen söylemlerin ve atılan yeni adımların tehlikeler barındırdığını es geçmekte siyasal körlük olur. Denilebilir ki Kürt Ulusal Hareketi bugün yeni bir zeminde ve yeni dengeler içinde kendisini bulmuştur. Bu aynı zamanda kendisinin emperyalizm ve onun genel bölge politikası ile vereceği bir sınav niteliği taşımaktadır. Emperyalizmin ezilen ulusların mücadelesinin demokratik niteliğini aşındırma ve onu siyasal olarak köleleştirerek, gericileştirme politikasına karşı alacağı tavır aynı zamanda hareketin ve önderliğin demokratik ve ilerici niteliğindeki ısrar ve kararlığına bağlıdır. Kürt Ulusal Hareketi’nin damarlarının kesilmesine yönelik bir kuşatma örüldüğü açıktır. Bugün tarafların taktik yakınlaşmasının nereye evrileceğini alınacak konumlanış ve duruş belirleyecektir. Bunu da zaman ve gelişmeler gösterecektir kuşkusuz. Şimdiden bir şey söylemek erkendir.


78953

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Sayfalar