Pazar Nisan 28, 2024

Kendi öz savunmamızı güçlendirmeliyiz!! Mahircan

Darbenin her türlüsüne karşı olduğumuz açık. Yıllardır yaşadığımız hukuksuzluğa, sivil darbe örgütlenmelerine, faşizme, gericiliğe, radikal İslamcı katliamcı zihniyete karşı olduğumuz gibi..

Bu tiyatrodan kim yarar sağladıysa, kotaranı da odur.

Erdoğan, katliamlara neden olan rezil Ortadoğu politikası, radikal İslamcıların doğrudan arkasında olması en önemlisi Ortadoğu üzerinde uluslararası dengelerin değişmesi nedeniyle başta ABD olmak üzere emperyalistler tarafından gözden çıkarıldı. Bunu farkeden Erdoğan çark etti ve durumu toparlamaya çalışıyor. Kısa zaman önce Davutoğlunun defteri dürüldü ve özürler silsilesi başladı.

Yıllardır gördüğümüz tipik AKP ve Erdoğan politikası mağduriyetler üzerinden yürümektedir. Bir taşla birden fazla kuş vurmak isteyen Erdoğan, ABD ile anlaştı. Erdoğan, ABD’den cemaatçileri pohpohlayarak darbe yapmalarını istedi. Kendisi de gerekli mizanseni ülkede hazırladı.

ABD, ordu içindeki az sayıdaki cemaatçi yapılanmayı, yüksek rütbeli subaylar aracılığıyla pohpohladı ve siz darbe yapın biz size destek çıkalım, yoksa bu Erdoğan gitmeyecek dediler. Gazı alan yüksek subaylar harekete geçtiler. Üç beş subay/birkaç bin asker, 10 uçak/20 helikopter/30 tankla darbe olmayacağını herkes bilir. (kaldı ki 17/25 Aralık sürecinden beri gücünü parça pinçik kullanan bir beceriksiz örgütlenmenin de gerçekçiliğinin de ayrıca tartışılması gerek, tüm gücünü tek seferde kullansaydı, muhtemel darbe de olurdu, kan gövdeyi de götürürdü)

İktidar ve devletin bekası için, oğullarını/kardeşlerini/eşlerini en yakınındaki insanları katletmekten çekinmeyen Osmanlının mirasçıları için, kendi vatandaşı/polisi/askeri bu mizansen içinde ölmüş, hiç de önemli değildir. Binlercesini Suriye’de öldürten, beslediği IŞİD aracılığı ile Kürt bölgesinde, Ankara’da, İstanbul’da, Suruç’ta insanları katlettiren, MİT aracılığı ile gerekirse 4 füze sallattıracak olan iktidar için ölümler hiçbir zaman önem arzetmemiştir.

AKP ve Erdoğan bu şekilde hem mağduriyet yaratacak, hem olmayacak darbeyi “halk desteği” ile güçlü bir biçimde engellemiş ve varlığını biraz daha devam ettirmiş olacak, hem cemaatten kalan son birkaç devlet içi yapılanmayı tasfiye edecek, başkanlık yolunu açacak, camilerden çağrılar yaparak bundan sonraki sürecin provası niteliğinde taraftarlarını sokağa dökecek, geceleyin duyduğumuz insan ulumaları niteliğindeki iç savaşa hazırlıklarını devam ettirecek ve ülke kan gölünden kan denizine doğru evrilecek.

En basit demokratik taleplerimiz için sokağa çağrı yaptığımızda sürekli arkadaşlarımızı katleden zihniyet, sabaha kadar camilerden sela sonrası sokaklara çağrı yapmıştır. Kimse camide siyaset olmaz demesin. En pespaye halini dün gördük.

Bu bir AKP-Erdoğan-ABD mizansenidir. Sosyal medya aracılığı ile görülen ve yaşatılan budur.

Tekrarla, Her türlü darbe zaten zaten en başta sosyalistleri, ötekileri, ezilenleri, Kürtleri ve muhalifleri vuracaktır. Buna ısrarla karşı olduğumuzu belirtmeliyiz. Faşizan-gerici-baskıcı yöntemlerle kanlı bir biçimde toplumun yeniden düzenlenmesine de karşı olmalıyız.

SOKAKLAR HERKESİNDİR, SOKAKLARDAN ÇEKİLMEYELİM. İŞİN BİR DİĞER TARAFI DA, DÜN GECE SOKAKLARA İNEN GÜRUHU GÖRÜNCE, ÖZ SAVUNMAMIZI HIZLI BİR BİÇİMDE KURMAMIZ GERÇEĞİ DE ORTADADIR. DEVLETİN POLİSİNİN DE, ASKERİNİN DE BİZİ KORUMAYACAĞI AÇIK… 

44603

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar